Gerçek kötü ve öteki
(Elif’e)
Önce kamplara ayırdılar bizi. Bilmiyorum belki de ayrılamaya gönlümüz vardı da biz bilmiyorduk. Belki de ayrıydık da aynı sanıyorduk. Sen ve benden bir “biz” meydana getirme gayretimiz var sanıyorduk. Bu gayretimizi hayata aktarırken büyümemiz gerekirken küçük bizcik/ler haline getirildik. Oysa “biz kavramı daha bir bütünlük, büyüklük ve uzlaşı gerektiren varlığımızı unutup “her şeyimizi “öteki/leştirdik.
Öyle sanıyorum ki şimdilerdeki biz/liğimizi uzlaşmaya değil ötekileştirdiklerimiz karşısındaki duruşumuza borçluyuz. Yani biz/liğimiz bütünleşmemizin değil parçalanmamızın bir sonucudur. Birlerini öteki yaparken biz/ler ötekiler oluverdik.
Önce düşüncelerimizi kirlettik. Kirli ve kuşkulu fikirlerimizin kaynadığı beyinlerimizin penceresi olan gözlerimizle etrafımıza güvensiz bakışlar saldık. Öteki diye baktık, öteki diye gördük, öteki diye somurttuk. Öteki diye isimler taktık. Türk dedik bunu derken de köklerimizden ziyade Kürt’e karşı bir kimlik oturttuk. Kürt dedik ama bunu derken töremizi, cehaletimizi, dil bilir/bilmezliğimizi kabullenmek istemeyerek dedik. İslam dedik ama sünnetli olmasına dikkat ettik gavur diye ötekileştirdiklerimizin. Eylemi değil, inanması değil, inancını uygulaması değil kesik olması bizi tatmin edebiliyordu. Nurcu dedik, hûcu dedik, laik dedik, cumhuriyetçi dedik. Bunları derken olduğumuzu değil olamadığımızı öteki diye çember dışına attık.
Öteki hep kötüdür diye inanmaya, inandırılmaya başladık. Eskiden beri böyleydi bizim bakışımız. Kirli dağın evlatlarıydı dağlarımızda gezenler. Dağda ise kötüdür dedik. Kötünün dağda olması gerektiğine inandık veya inandırıldık. Bağrımızdaki hançeri hep uzak ellerden bildik. Çünkü gözlerimize bakabilenlerin öteki olamayacaklarına inanacak kadar sabit fikirliydik. Biz başta kendimize yalancı olmuştuk belki de. Dağdakine beddua eden anne kendi suçlu evladını ihbar edemeyecek kadar inançsızdı belli…
Bilmem hangi memlekette bir bomba patlasa falandandır dedik ve geçtik. Bir gün bu şarapnel parçalarının bizimde bağrımıza gelebilecek kadar yakında olacağını düşünmek istemedik. Allah’ın izniyle bu aile bu vatan bölünmez dedik ama dağlarımıza çıkanların da bir Allah’ı olduğunu kabullenmek istemedik. Biz hanemizde onlar dağımızda “Allah’ın izniyle” başaracağız demeye başladık. Oslo’da bombayı patlatana onlar İslami terör dedi biz oh olsun dedik. Onlar bağırlarındaki hançeri bizden bildiler bizler onların bağırlarında bir hançer olması gerektiğine inandık veya inandırıldık. Ezberimiz böyleydi hain dışarıdan olurdu. Zehir hep ötekinden akardı. Yanıldık, yanıltıldık…
Şimdilerde hanelerimizdekiler bile bir diğerine öteki diye bakar oldu. Yuvalarımızın gülümseme değmemiş noktaları çoğalmaya başladı. Kuşkulu bakışlar geçti bir diğer bakışın yolunu keserek. Duvarlarımızdaki nemleri güneşsizlikten bildik ama güvensizlikten bilmedik. İşte bu noktada başladı kendi gönlümüze ötekileşmemiz.
Eğer biz doğruysak ayaklarımızın dibinde dolaşıp duran eğri gölgeler kimindir acep. Öteki demeden gözlerindeki nemi gönlündeki çeşmelerden bilen bir yâr hayalidir kurup kurup bozduğum.
Bekir Kale Ahıskalı
Temmuz 2011
bekirahiskali@gmail.com
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz