HABER

'Gerdek gecesi ikimiz de ağladık'

Yalnızca çocuk gelinlerin ellerini göstererek hikâyelerini anlattıkları ‘Zarok’ (Çocuk) belgeseliyle geçen yıl başarıya ulaşan Beyazdağ, ikinci filmi Çirok’ta (Hikâye) kamerayı çocuk damatlara çevirdi

'Gerdek gecesi ikimiz de ağladık'

Çocuk gelinlerin yalnızca ellerini göstererek hikâyelerini anlattıkları ‘Zarok’ (Çocuk) belgeseliyle geçen yıl 10’dan fazla ödül kazanan Muhammet Beyazdağ, ikinci filmi ‘Çirok’ta (Hikâye) kamerayı bu sefer çocuk damatların ellerine çevirdi.

Muhammet Beyazdağ (25), Akdeniz Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü’nü bitirdikten sonra şimdi aynı bölümde yüksek lisansını yapıyor. Çocuk gelinleri anlattığı ‘Zarok’ filmi aslında üçüncü sınıftayken çektiği bir okul ödevi... Ancak Beyazdağ, filme hiçbir zaman yalnızca bir ders projesi olarak bakmadığını anlatıyor: “1980’lerde ekonomik koşullardan dolayı Muş’tan İstanbul’a göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. Akrabalarım arasında çocuk gelin vakaları çok. Bu, benim vicdanımı rahatsız eden bir konuydu ve üzerine bir şeyler yapmak istiyordum.”

Yaklaşık 5 aylık bir hazırlık sürecinden sonra 6 kadın, hikâyelerini anlatmayı kabul etti. Kimliklerini gizli tutmak için kadınların yalnızca elleri çekildi. Beyazdağ, bununla birlikte ellerin yüzden daha fazla şey anlattığını belirtiyor.

BU KEZ ERKEK ELLERİ

Belgeseli çekerken ‘el üçlemesi’nin ikinci filmi ‘Çirok’un temelleri atılıyor: “Zarok’u çekerken çocuk damatların da var olduğunun farkına vardık. Erkekler de erken yaşlarda evlendiriliyor. Çocuk evliliklerinde ‘kadın-erkek’ diye ayırmak yanlış. Çocuk damatların çektikleri acılar kızlarınkinden çok da farklı değil ama insanlar ‘Çocuk damatlar da mı var’ diye duraklıyor. Çocuk gelinlerden sonra çocuk damatları da anlatmak ve farkındalık yaratmak istedim.” Beyazdağ, hikâyelerini anlatacak çocuk damatlara yine hem dernek hem de kendi akrabaları vasıtasıyla ulaştı. 5 değişik şehirde yine yalnızca ellerinin çekildiği 6 çocuk damatla konuştu.

Silah dayanıyor anneler susuyor

Yönetmen Muhammet Beyazdağ, kendisini en çok etkileyen hikâyeyi şöyle anlatıyor: “Birinin annesi de çocuk gelin. Kızını erken yaşta evlendirme sebebini ‘Başımıza silah dayadılar’ diye anlattı. Beyazdağ, çocuk evliliklerinde anne-babaları suçlamanın yanlış olduğunu söylüyor: “Bu bir sistem sorunu. Eğitim imkânı ellerinden alındığından geçmişte yaşadıklarını gelecek kuşaklara aktardılar.”

‘Damat tıraşıyla jiletle tanıştım’

Bir çocuk damat anlatıyor: “Babam ‘Falan Yenge’nin kızını bana istediklerini söyleyince sabaha kadar ağladım. Önceden ben ve o kardeş gibiydik. Oyunlar oynuyorduk. Eniştemin damatlığını giydirdiler. Damat tıraşına kadar yüzüme jilet değmemişti. İmam nikâhı kıydılar. Gerdek gecesi bir köşeye çekilmiş ağlıyordu. Ben de bir köşeye çekildim, ağlamaya başladım. Kardeş gibiydik. O yatakta, ben yerde yatardım. Evli olmasaydım belki üniversite okuyor olacaktım.”

Kaynanaya yardımcı olsun diye evlendiriliyorlar

Yönetmen Muhammet Beyazdağ, çocuk damatlığı anlatıyor: “Kız çocukları evlendikten sonra anne evde yalnız kalıyor. Ona yardımcı olacak biri gelsin diye evde kalan bekâr çocuğu evlendiriyorlar. Çocukluklarını yaşayamamanın verdiği bir ağırlık var. Ayrıca okullarından koparılıyorlar.” Peki çocuk damatlardan daha az bahsedilmesinin sebebi ne? Beyazdağ şöyle cevaplıyor: “Öncelikle çocuk gelinler kadar yaygın değiller. Bunun dışında kadın toplumumuzda zaten kanayan yara. Şiddet de gördüğünden dramatik yanı fazla. Erkek daha katı ve sert oluyor ama işte ikisinin de hayatı çocukken kararıyor. Daha çocuk olmadan önce birey sonra ebeveyn olmak zorunda kalıyorlar.” (Hürriyet)

En Çok Aranan Haberler