HABER

"Gezi olaylarında 27 Mayıs öncesini hatırlatan gelişmeler yaşandı"

Gezi Parkı odaklı olaylara ilişkin iddianamede, "kalkışmanın sahada yoğun biçimde başladığı 27 Mayıs 2013 ve birkaç haftalık süreçte, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesini hatırlatan gelişmelerin yaşandığı, halkın oyuyla iş başına gelen hükümetin, tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istendiği" belirtildi - İddianameden: - "Memet Ali Alabora, sosyal medya üzerinden, 'Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?' şeklinde provokatif paylaşımlar yaparak etki ajanlığı yaptı" - "Türkiye'de Arap Baharı olaylarının farklı bir yansıması ve uyarlaması olarak, sanıklar tarafından Taksim Gezi Parkı'ndaki bazı ağaçların 27 Mayıs 2013 tarihinde başka yere nakledilmesi bahanesiyle başlatılan protesto eylemleri, provokasyonlarla birlikte ülke çapında olaylara ve şiddet içerikli eylemlere ve hükümete yönelik bir kalkışmaya dönüştü" - "Ülke çapında meydana gelen olaylara genel olarak bakıldığında, söz konusu eylemlerin gelişi güzel ortaya çıkmadığı, bir organizasyon dahilinde, yurt genelinde kaos ve kargaşa ortamı meydana getirilmesi ve bu şekilde, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engelleme ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı kalkışmanın amaçlandığı anlaşılmıştır"

İSTANBUL (AA) - Gezi Parkı odaklı olaylara ilişkin iddianamede, "kalkışmanın sahada yoğun biçimde başladığı 27 Mayıs 2013 ve birkaç haftalık süreçte, 27 Mayıs 1960 darbesi öncesini hatırlatan gelişmelerin yaşandığı, halkın oyuyla iş başına gelen hükümetin, tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istendiği" belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ve gönderildiği İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 657 sayfalık iddianame, 3 bölümden oluşuyor.

İddianamenin birinci bölümünde, "Occupy hareketi", "Occupyturkey" ve "Ayaklan İstanbul" faaliyetleri, Gezi kalkışması kronolojisi ve değerlendirme başlıklı bölümler yer alırken, ikinci bölümde şüpheliler hakkında tespit edilen deliller değerlendiriliyor. Aynı bölümde, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür AŞ'nin kalkışmadaki rolleri, Açık Toplum Vakfı fonlamasıyla Anadolu Kültür AŞ üzerinden yapılan ve yürütülen faaliyetler, Taksim Platformu toplantılarının ve Taksim Dayanışması'nın rolü ve FETÖ bağlantısı, soruşturmayla ilgili ihbar ve ifadeler, Gezi Parkı kalkışmasının sui generis (kendine özgü) yapısı ve unsurları ile şüphelilerin eylemlerinin değerlendirilmesi de yer buluyor.

- Her bir sanık için aynı ceza talebi

Üçüncü bölümünde müştekilere yönelik işlenen eylemler, görüntü inceleme tutanakları, değerlendirme ve istenen cezalardan bahsedilen iddianamede, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, dönemin kabine üyesi 27 kişinin ismi "mağdur" olarak yer alırken, müşteki olarak da 746 kişinin ismi yazılıyor.

İddianamede, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen her bir sanığın ayrıca, "mala zarar verme, nitelikli mala zarar verme, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirmesi, kasten yaralama, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na muhalefet, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet ve nitelikli yağma'' suçlarından da 612 yıldan 3 bin 158 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.

- "Alabora etki ajanlığı yaptı"

Gezi Parkı olayları olarak anılan kalkışmanın Türkiye'de 2011 yılında temellerinin atıldığı ve 2013 yılı Mayıs ayı itibarıyla da sahneye konulmaya çalışıldığı belirtilen iddianamede, "Gezi Parkı eylemleri olarak" anılmasına rağmen bir kalkışma hareketi olan eylemlerin vahametini anlatması için sanıklar Osman Kavala ve Memet Ali Alabora arasındaki bir telefon görüşmesine yer verildi.

Bu görüşmede Kavala'nın, "Avrupalılar her gördüğüm şeyi soruyor, iyi tamam da hani bu siyasi durumu nasıl değiştirecek diye sorup duruyor." dediği aktarılan iddianamede, Memet Ali Alabora'nın da sosyal medya üzerinden, "Mesele sadece Gezi Parkı değil arkadaş, sen hala anlamadın mı?" şeklinde provokatif paylaşımlarla etki ajanlığı yaptığı öne sürüldü.

İddianamede, olayların Türkiye açısından ne derece vahamet arz ettiği dikkate alınarak ilk bölümde, olayların ne şekilde gelişerek kurgulandığı ve ülkede yaşanan kalkışmanın kronolojisinden bahsedildiği bildirilirken, ikinci bölümde ise sanıkların bu süreçte giriştikleri eylemler ve sahada meydana gelen şiddet olaylarının yaşanmasına ne şekilde yön verdiklerinin izah edildiği aktarıldı.

- Arap Baharı'ndan Gezi Parkı'na

Arap Baharı'nın, Arap dünyasında meydana gelen, büyük siyasi sonuçları olan, 2010 yılında başlayan, bugün de süren ve Arap coğrafyasında yaşanan halk hareketlerine verilen ortak ad olduğu bilgisi verilen iddianamede, Arap Baharı'nın Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıktığı, bölgesel, toplumsal, siyasi ve silahlı bir hareket olduğu dile getirildi.

İddianamede, Arap Baharı'nda protestolar, mitingler, gösteriler ve iç çatışmaların yaşandığı, halkların, özgürlük mücadelesi adı altında hükümetleri resmen devirdiğine dikkat çekilerek, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen'de büyük çapta; Moritanya, Suudi Arabistan, Umman, Irak, Lübnan ve Fas'ta küçük çapta olmak üzere tüm Arap dünyasında yaşandığı, bu süreçte İslami demokrasi taleplerinin arttığı, birçok siyaset bilimcinin bu eşi görülmemiş halk hareketini, Arap dünyasında yaşanan en büyük değişim olarak adlandırdığı vurgulandı.

Türkiye'de ise bu olayların farklı bir yansıması ve uyarlaması olarak, sanıklar tarafından İstanbul Taksim Bölgesi Yayalaştırma projesi kapsamında, Taksim Gezi Parkı'ndaki bazı ağaçların 27 Mayıs 2013 tarihinde başka yere nakledilmesi bahanesiyle protesto eylemleri başlatıldığı hatırlatılan iddianamede, eylemlerin provokasyonlarla ülke çapında olaylara ve şiddet içerikli eylemlere ve hükümete yönelik bir kalkışmaya dönüştüğü anlatıldı.

- "Gezi süreci toplam zararı: 140 milyon lira"

Yapılan gösteriler sırasında İçişleri Bakanlığı'nın 6 Haziran 2013'te basın açıklaması yaptığı anımsatılan iddianamede, bu açıklamaya göre, 28 Mayıs'ta başlayan Taksim Gezi Parkı protestolarının o tarihte halen devam ettiği, o zamana kadar 78 ilde 746 gösteri yapıldığı, yapılan tespitlerde, olaylarda 280 iş yeri, 259 özel araç, 103 polis otosu, bir konut, bir polis merkezi, 5 kamu binası, birisi CHP, 11'i de AK Parti teşkilatlarına ait 12 parti binasında hasar meydana geldiği, çok sayıda MOBESE kamerası, sinyalizasyon sistemi, aydınlatma direği, otobüs durağı, reklam panosu, trafik levhası, park ve peyzaj düzenlemesi, çöp konteyneri ile polis noktasında önemli zararları oluştuğunun bildirildiği ifade edildi.

Açık kaynaklardan yapılan çalışma ve İçişleri Bakanlığı'nca valiliklerden gelen bilgilere göre hazırlanan hasar tespit raporunun da kullanıldığı iddianamede, bu rapora göre de, 58 kamu binası, 68 MOBESE kamerası, 337 iş yerinin tahrip edildiği, 90 belediye otobüsü, 214 özel araç, 240 polis aracı ve 45 ambulansın kullanılamaz hale getirildiği, birisi CHP binası olmak üzere 14 parti binasının zarar gördüğü, toplam zararın 140 milyon lira olduğunun açıklandığının görüldüğü belirtildi.

Yaşanan olaylar neticesinde, biri emniyet görevlisi olmak üzere 5 vatandaşın yaşamını yitirdiği, onlarca emniyet görevlisi ve vatandaşın yaralandığı bilgisi verilen iddianamede, olayların hükümete yönelen kalkışma hareketine dönüştürülme süreci planının Ekim 2011 tarihinde Wall Street eylemlerinin başladığı dönemde "Ayaklan İstanbul/Occupy İstanbul" isimli Facebook sayfasının oluşturulması ve sayfa üyelerine bu tarihten itibaren çeşitli aralıklarla "Revolt (Ayaklan) İstanbul" eylemleri düzenlenmesi çağrılarının yapılmasıyla başladığı anlatıldı.

- "27 Mayıs öncesini hatırlatan gelişmeler yaşandı"

Kasım 2011 tarihinde, "Ayaklan İstanbul" ismiyle yayınlanan videoda, aynı ay İstanbul-Taksim'de yapılan bir gösteride Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün ve Handan Meltem Arıkan'ın, "Arap Baharı'nın bölgesel değil küresel olduğu, eninde sonunda Türkiye'de de olmasını arzu ettiklerini" açıkça dile getirmelerinin de olayları başlattığı vurgulanan iddianamede, şu değerlendirme yapıldı:

"Devam eden süreçte 27 Mayıs 2013 tarihi ise Gezi Parkı olayları olarak adlandırılan kalkışma hareketinin sahada yoğun biçimde başladığı tarih olmuştur. O gün başlayan birkaç haftalık süreçte 27 Mayıs 1960 darbesi öncesini hatırlatan gelişmeler yaşanmış, halkın oylarıyla işbaşına gelmiş olan hükümet, tıpkı 27 Mayıs darbesi öncesinde olduğu gibi sokak hareketleriyle baskı altına alınmak ve devrilmek istenmiştir. Olayların başlama nedeni, şüphelilerce Taksim Gezi Parkı düzenlemesi ve Topçu Kışlası'nın ihyası çalışmaları olarak bahane edilmiştir. Ancak ilk polis müdahalesinin ardından olayların inanılmaz bir hızla ve organizasyon çerçevesinde dakikalar içinde çok sayıda şehre yayılması da eylemlerin bir kalkışma gayreti ile planlandığını göstermektedir.Güvenlik güçlerinin bu dönemde tespit ettiği haberleşme trafiği de dikkat çekmiştir. 'Zello' sistemi adı verilen internet tabanlı cep telefonu görüşmeleri, aynı anda çok sayıda ilde patlak veren olayların anlık gelişmediğini, planlı şekilde bir güç tarafından hükümete yönelik işlenen suçlar kapsamında yönlendirildiğini göstermiştir. Kalkışma hareketinin asıl sebebinin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin izlediği iç ve dış politikalar ve ayrıca ülkemizde inşa edilmeye çalışılan büyük alt yapı atılımları ve projeleri olduğu anlaşılmıştır. Bu süreçte, bazı gruplarca Twitter üzerinde #occupygezi (işgal etmek) ve #DirenGeziParki gibi hashtagler açılarak 'Gezi Parkı' simgeleştirilmiş ve ısrarla 'direniş, ayaklanma vb.' çağrılar ile anılır hale getirilmiştir. Günümüzde meydana gelen bu olayları ve terörün yeniden tırmandırılmasını da değerlendirdiğimizde, yapılan bu eylemlerin hiç birinin tesadüfi olmadığı ve dış destekli, Türkiye Cumhuriyeti devletine diz çöktürme operasyonu olduğu çok açık ve net olarak gözükmektedir.

Bu kapsamdaki olaylarla ilgili olarak cumhuriyet başsavcılığımızca yapılan soruşturmada; soruşturma kapsamında elde edilen deliller ve ülke çapında meydana gelen olaylara genel olarak bakıldığında; söz konusu eylemlerin gelişi güzel ortaya çıkmadığı, bir organizasyon dahilinde, sistemli ve planlı olarak yürütüldüğü, görünürde demokratik hak ve masum protesto gösterileri şeklinde lanse edilmesine rağmen, asıl amacın, yurt genelinde kaos ve kargaşa ortamı meydana getirilmesi ve bu şekilde, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engelleme ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı kalkışmanın amaçlandığı anlaşılmıştır."

En Çok Aranan Haberler