İSTANBUL (İHA) - 'Güvenli Gıda' elde edebilmenin yolunun, teknolojik ve hijyenik şartlara sahip gıda sanayiinin yaygınlaştırılması ve zoonotik hastalıklarla ciddi olarak yapılacak mücadele programlarının uygulanmasından geçtiği bildirildi.
Uzmanlar, gıdaların üretim, işleme, muhafaza, nakil ve dağıtımları esnasında gereken şart ve kurallara uyulmasını ve gerekli tedbirlerin alınmasını 'Gıda Hijyeni', makul fiyatlarla ve geleneksel yöntemlerle tüketildiğinde ise herhangi bir sağlık riski oluşturmamasını da 'Güvenli Gıda' olarak nitelendiriyor.
Hayvanlardan insanlara ve diğer hayvanlara, insanlardan hayvanlara geçebilen bulaşıcı hastalıkların 'Zoonotik Hastalıklar' olarak tarif edildiğini vurgulayan uzmanlar, hastalık etkenleri olan 'Zoonozlar'ın en önemlilerini ise bruselloz, tüberküloz (verem), şarbon ve kuduz olarak sıraladı.
Uzmanlar, insanlarda gıda kaynaklı enfeksiyonlara ve gıda zehirlenmelerine sebep olan patojen mikroorganizmalar için asıl kaynağın hayvansal gıdalar olduğunu kaydetti. Uzmanlar, bu mikroorganizmaları taşıyan veya hasta olan hayvanların bir yerden bir başka yere götürülmeleri ve kesimleri sonucu çiğ etlerinin ve sağılmalarını takiben çiğ sütlerinin, işlenmesi, paketlenmesi, muhafazası ve bir yerden bir başka yere nakilleri aşamalarında gereken kontrollerin yapılamaması sebebiyle, son ürüne geçerek tüketici sağlığını tehdit ettiğini belirtti.
İnsan ve hayvan sağlığı açısından ciddi ve çok önemli sorunlara sebep olan zoonotik hastalıkların, hayvancılıkta ve sanayide gelişmiş ülkelerde uygulanan programlar ile ortadan kaldırıldığına dikkat çeken uzmanlar, Türkiye'de ise zoonozların çoğunun halen güncelliğini koruduğunu söyledi.
Bruselloz ve tüberkülozun 'tazminatlı hastalıklar' kapsamında olduğunu, yani bu hastalıklara yakalanmış hayvanların usulüne göre uygun biçimde değerlendirildiğini veya tamamen imha edilerek, bedellerinin devlet tarafından hayvan sahiplerine ödendiğini hatırlatan uzmanlar, ancak, hazırlanan proje ve programlara bağlı olarak, her sene hükümet bütçelerine yeteri kadar kaynak ayrılamadığı için, hastalığın ortadan kaldırılmasını öngören programın yeteri biçimde uygulanamadığını bildirdiler.
Ülkede üretilen yaklaşık 10 milyon ton sütün sadece 1.5 milyon tonunun, teknolojik ve hijyenik şartlara sahip sanayi tesislerinde işlenip tüketime arz edildiğini vurgulayan uzmanlar, geri kalan kısmının yaklaşık yüzde 40'ının da 'sokak sütü' olarak adlandırılan ve insan sağlığı açısından fevkalade riskli ve tüketicinin sağlığını tehdit eden biçimde pazarlandığını öne sürdüler.
Türkiye'de bulunan 800'ü aşkın belediye mezbahalarının pek çoğunun teknik ve hijyenik şartlardan çok uzak olduğunu ileri süren uzmanlar, özel sektöre ait 90 adet kesimhanenin, genel olarak belediye mezbahalarına göre çok daha iyi olduğunu savundu. Uzmanlar, kaçak olarak satılan etler ile yurda sokulan kaçak hayvan ve etlerini de tüketicinin sağlığını tehdit eden diğer unsurlar olarak açıkladı.