YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Gizli Bilgi Ve Belge Bulundurma" Davası

İZMİR (AA) - 10'u muvazzaf asker, 15'i tutuklu 357 sanığın yargılandığı "Gizli bilgi ve belge bulundurma" davasının bugün görülmeye başlanan

İZMİR - 10'u muvazzaf asker, 15'i tutuklu 357 sanığın yargılandığı "Gizli bilgi ve belge bulundurma" davasının bugün görülmeye başlanan duruşmasında Deniz Kıdemli Üsteğmen Onur Süer, bu davanın hükümeti düşürmek isteyen yapının bir kumpası olduğunu söyledi. Duruşmaya, 15 tutuklu sanık, bazı tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı. Tutuklu sanık Sahil Güvenlik Komutanlığı Deniz Kıdemli Üsteğmen Onur Süer, Türk yargısından, 316 Türk askerinin vatana ihanete eş suçları işlediğini değil, bunun “Fethullah çetesinin” bir komplosu olduğunu düşünmesini istedi. "Dünyaca ünlü bir yayın organında Fethullah Gülen hareketiyle ilgili" yapılan analizde, 'Türk polisinin yüzde 70’i Fethullahçı'dır. Kamu kurum ve kuruluşlarına eşi benzeri görülmemiş şekilde nüfuz etmişlerdir' tespitinin yapıldığını aktaran Süer, Ergenekon, Balyoz, ve İstanbul’daki askeri casusluk davaları gibi bu davanın da askerlere karşı kurulan bir komplonun sonucu olduğunu ileri sürdü. Üsteğmen Süer, "Gizli belge ve bilgi bulundurma davası"nın polisin içinde “yuvalanmış Fethullahçı çeteler" tarafından yapılan operasyonlar sonucu açıldığını, diğer davalarla ortak noktasının “dijital pusu” olduğunu savundu. Soruşturmayı yürüten ve iddianame hazırlayan isimlerin bugün şaibeli isimler olduğunun açıkça ortaya çıktığını ifade eden Süer, dönemin Cumhuriyet Başsavcıvekili Ali Haydar'ın, Poyrazköy’de Balyoz davalarında "birçok vatanseverin yargılanmasına, tutuklanmasına neden olan şaibeli bir isim" olduğunu ve yine iddianameyi hazırlayan ve dava açan dönemin TMK 10. maddesiyle görevli Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç’ın ise Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından düz savcı olarak başka bir şehre atandığını hatırlattı. Süer, Zafer Kılınç’ın soruşturma aşamasında mahkemeden arama kararı çıkarmadığını da dile getirdi. Davanın tamamen sahte, düzmece dijital materyallere dayandırıldığını savunan Süer, “Soruşturmanın tek amacı, aramalarda ele geçtiği iddia edilen dijital materyaller üzerinden dava açabilmektedir. Ki bu materyallerin de polis tarafından konulduğu çok aşikardır" dedi. Sanık Engin Karatekin’in ve kendisinin örgüt yöneticisi olduğunun iddia edildiğini, birbirini tanımayan iki kişinin nasıl aynı "sözde örgüte" yönetici olabileceğinin açıklanması gerektiğini ifade eden Süer, “Mayıs 2011 tarihinde polis, Onur Süer’i de bu kumpasa dahil etmeye karar verdi. Bana ait olduğu ileri sürülen bütün sözde veriler de bu tarihten itibaren oluşturuluyor” dedi. - “Hükümeti düşürmek isteyenlerin bir kumpası” Süer, bu davanın, 17 Aralık operasyonuyla hükümeti düşürmeyi hedefleyen bir yapının kurduğu kumpas sonucu açıldığını söyledi. 30 deniz subayının kendisine bağlı "sözde örgüt" üyeleri olduğunu savunan Süer, "Çoğunluk yarbay, albay, hastane başhekimi gibi kıdemleri benden en az 10-20 yıl ilerde olan ve hiç görüşmediğim kişilere, 'bayan göndereceğim' demişim, 'bana belge gönderin' demişim. Bayanı göndermişim, onlar da karşılığında belge göndermiş. Biz bir akıl tutulmasıyla 2 yıldır tutukluyuz ve bunlarla yargılanıyoruz. Bu 30 kişinin hiçbirini tanımıyorum, onlar da beni tanımadıklarını ifade etmişler. 357 sanıktan sadece 4 kişiyi tanıyorum. O da Sahil Güvenlik’te görevli olmam nedeniyle marinada görevli kişilerle olmuştur, o kadar” diye konuştu. -“17 Aralık’ta başarılı olsalardı, bizi idama mahkum ederlerdi” Bu kumpası kuranların önce iletişim trafiğini izlediğini, buna göre bir örgüt şeması "uydurduklarını" ifade eden Süer, “Başbakanın kriptolu cep telefonu dinleniyor, Dışişlerinde kozmik odadaki konuşmalar dinleniyor, internette servis ediliyor. Aynı şekilde, burada da 'kimi kime yazalım' diye karar verirken, 'kimin kiminle konuşması olmuş, ona göre şema çıkaralım' diye planlamışlar” dedi. Süer, "sahte belgeler, düzmece delillerle oluşturulan" iddianamenin siyasi olduğunu savunarak, “17 Aralık’ta o siyasi hesapları bütün Türkiye gördü ama çok şükür başarıya ulaşamadılar, yoksa bizi burada idama mahkum ederlerdi” şeklinde konuştu. Onur Süer, savunmasını, Oscar Wilde’ın ”Bir çığ düşerken hiçbir kar tanesi kendini olan bitenden sorumlu tutmaz sözünü hatırlatarak, “Ben sizlerden kendinizi olan bitenden sorumlu tutan kar taneleri olmanızı temenni ediyorum” sözleriyle bitirdi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler