İSTANBUL (İHA) - Helsinki Zirvesi'nde, Avrupa Birliği'ne üyelik konusunda büyük bir adım atmasına kesin gözüyle bakılan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin (GKRY) suç dosyası oldukça kabarık. GKRY, terörizme verdiği destek ve kara para aklama konularında özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir bölge.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu "Yeni Kıbrıs" planını görüşmeyi kabul ederek Avrupa Birliği'nin Kopenhag'da önümüzdeki günlerde yapacağı zirvede birliğe bir adım daha yaklaşan GKRY, eski CIA şefi James Wolsey tarafından Usame Bin Laden'in milyonlarca dolarını aklamakla suçlanmıştı. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Dışişleri ve Savunma Bakanlığı Enformasyon Dairesi tarafından derlenen bilgilere göre, Kıbrıs Rum Yönetimi'nin terörizme desteği ve para aklama faaliyetleri çeşitli zamanlarda yayınlanan raporlarla ve meydana gelen olaylarla gün ışığına çıktı.
KARA PARA VE TERÖRİZME DESTEK İDDİALARI Güney Kıbrıs'ta bulunan Organize Suçlar Özel Komitesi'nin 1997 yılında yayınladığı bir raporda, "Güney Kıbrıs'ta organize suç vardır ve gün geçtikçe de çoğalmaktadır" ifadeleri yer aldı. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 2001 yılında hazırlanan bir raporda ise Washington, Güney Kıbrıs'ı kara para konusunda hassas bölge olarak gösterip, 26 Eylül 2001'de ABD Sivil Havacılık Teşkilatı tarafından (FAA) yayımlanan gizli genelgede Kıbrıs Rum Kesimi teröre yataklık edebilecek şüpheli ülkeler arasına dahil edildi. Eski NATO Komutanı General Wesley Clark, 14 Eylül 2001 tarihinde CNN'le yaptığı görüşmede Güney Kıbrıs'ın, teröristlerin Avrupa ve Amerika'ya birinci derecede geçiş bölgesi olduğunun altını çizdi. Clark, GKRY'yi terörizme yardım ve yataklıkla suçlayarak, dünyanın teröristlere destek veren bütün ülkeleri cezalandırma konusunda kararlı olması yönünde çağrıda bulundu.
Kıbrıs Rum Hükümeti'nin terörizme desteği terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın 1999'un Şubat ayında Nairobi'de yakalanmasıyla daha da açığa çıktı. Öcalan yakalandığında, Kıbrıslı Rum Lazaros Mavros'a ait diplomatik bir pasaport taşımakta ve bu pasaportla Avrupa'da seyahat etmekteydi. Rum medyasında yer alan haberlere göre, Öcalan'ın, yine Kıbrıslı Rum olan Aristos Aristidou adına düzenlenmiş bir başka pasaportu daha vardı.
PKK teröristlerinin Güney Kıbrıs'ta eğitim kampları bulunmakla birlikte Güney Kıbrıs'ta PKK'ya olan destek ve sempati düzenlenen mitinglerde açıkça ortaya çıkmıştır. Bu mitingler sırasında sempatizanların taşıdığı pankartlarda terörist örgüt ve onun elebaşı Abdullah Öcalan'ı destekleyen yazılar sıkça görülmüştür. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan dosyalarda, Güney Kıbrıs'ın para aklama ve uyuşturucu ticareti konularında hassas bir bölge olduğuna dikkat çekildi. Bunun yanı sıra Washington yönetimi tarafından AB'ye gönderilen mektupta, terörist grupların kara para trafiğinin durdurulması ve kitle imha silahı imal etmek amacıyla kullanılan maddelerin nakliyesinin engellenmesi için GKRY'ne baskı yapılması istendi.
Amerikan, İsveç, Yugoslav ve BM yetkilileri Güney Kıbrıs'ın, Slobodan Miloseviç zamanında savaşın hüküm sürdüğü Yugoslavya'dan para aklanmasında transit nokta olduğuna dair geniş kapsamlı bir araştırma yaptı. Yugoslav lider Slobodan Miloseviç, devletin bütçesinden milyonları çalarken, Güney Kıbrıs da bu paraların aklanması olayının içinde yer alıyordu. Yugoslavya Merkez Bankası Başkanı 2001 yılının mart ayında araştırma yapmak üzere Kıbrıs'a geldiğinde 1990'lı yıllarda Miloseviç ve adamlarının yasadışı yollardan Kıbrıs'a transfer ettiği 4 milyar doların peşindeydi. Avrupa Konseyi'ni temsilen 5 kişilik bir heyet de, geçen yıl eylül ayında bu bölgeye giderek iddiaları inceledi.
Rusya eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in danışmanı Pavel Borodin'in Moskova'da yasadışı faaliyetlerden elde ettiği milyonlarca dolar dahil olmak üzere, Rus mafyasına ait milyarlarca dolar, Güney Kıbrıs aracılığı ile başka ülkelerdeki off-shore şirketlere aktarıldığı da raporlarla tespit edildi.
TÜRK YETKİLİLERİN AÇIKLAMALARI 1 Ekim 2001 tarihinde Başbakan Bülent Ecevit, Güney Kıbrıs'ın yalnızca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için değil, bölge güvenliği açısından risk, bütün dünya için bir tehlike olduğunu vurguladı. Başbakan Ecevit, Güney Kıbrıs'ı AB'ye almak isteyenlere seslenerek, Güney Kıbrıs'ın karanlık çalışma tarzını iyice gözönünde tutmalarını istedi. Ecevit, kendisine yöneltilen "Güney Kıbrıs Rum kesiminde sadece Usame bin Laden'in değil, birçok terör örgütünün de finansman işlerinin yürüdüğü, hatta eski Lübnan'ın Güney Kıbrıs'a taşındığı ifade ediliyor. Bu Türkiye'nin Kıbrıs politikasında oynayacağı yeni bir koz haline gelemez mi?" sorusu üzerine, bunu kendilerinin de düşündüğünü ifade ederek şu açıklamayı yaptı: "Bütün dünyayı sarsan terör dalgası, havası ortamında, batılı dostlarımız, AB'ye Güney Kıbrıs'ı almak isteyen dostlarımız, Güney Kıbrıs'ın bu çalışma türünü iyice gözönünde tutmalıdırlar. Çünkü her türlü yolsuzluk, her türlü kara para oyunlarının bu ülkede olduğu belli. Bölge güvenliği açısından da Güney Kıbrıs bir rizikodur, risktir bence. Çünkü ne yapacağı belli olmaz. Zaten Türkler'e karşı terörizmi uzun yıllar yöneltmiştir. Onun için şimdi AB'nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni üyeliğe almayı biraz daha ciddiyetle düşünmesi gerekir, bu son olaylardan sonra."
Ecevit, "Bu konuda ABD'ye, İngiltere'ye verdiğimiz bir istihbarat var mı?" sorusuna, "Zaten bildikleri şeyler, bunların üzerinde duracağız" yanıtını verdi.
Aynı günlerde açıklama yapan Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Rum tarafının Kıbrıs konusunda çözüm peşinde olmadığını ifade ederek, Kofi Annan'a, "Siz Kıbrıs sorununa ortak bir çözüm bulunsun diye uğraşıyorsunuz ama AB, Rumlar'a çözümü zaten hediye etti. Onlar çözümü AB'den aldı. Ne diye sizden hassas bir bölge oldu0'fdnda hassas bir bölge olduğğuna dikkatle çözüm arasınlar? Onun için iyimser değilim. Rumların çözüm diye bir sıkıntıları yok. Onlar kendi çözümlerini elde etmiş vaziyette. Şimdi o çözümün hayata geçmesi için zamanın bir an önce tükenmesini bekliyorlar. Zaman geçecek, AB'ye üye olacaklar. Olunca daha da güçlenecekler. Bunun peşindeler. Asıl çözüm isteyen biziz. Fakat böyle bir ortak çözüme de Rumlar hazırlıklı olmadığından devamlı geciktiriyorlar, işi yokuşa sürüyorlar" mesajını iletti.
USAME BİN LADİN VE KARDEŞİNE DESTEK İDDİALARI Kıbrıs Rum yetkililerinin, Usama Bin Ladin'in milyonlarını akladığı, 11 Eylül sonrasında açıkça belli oldu. İtalya'nın "La Republica" gazetesi ile mülakatında eski CIA şefi James Wolsey, Usame Bin Laden'in milyonlarca dolarını GKRY'de aklandığını belirterek, "Kıbrıs, Avrupa Birliği'ne aday olmak istiyor, fakat biz Brüksel'deki dostlarımıza adada turlamalarını ve bir şeyi kontrol etmelerini tavsiye ediyoruz. Bin Laden'in paraları hakkında bilgi bekliyoruz" dedi. Usame Bin Laden'in akrabalarının Güney Kıbrıs'ta yaşadığı ve ticari faaliyetlerini buradan yönettiği yönündeki iddiaların yeniden gündeme gelmesi adanın güneyini karıştırdı ve Kamu Düzeni Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Hükümet Sözcüsü birbiri ardı sıra açıklamalar yapak, söz konusu iddiaların yanlış olduğu ileri sürülürken iddiaları doğrudan yalanlamadılar. Usame Bin Ladin'in kardeşinin Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nde yaşadığına dair dünya basınında iddialara yer verilmesi sonrası Rum Savunma Bakanı Sokratos Hasikos yaptığı açıklamada, bin Laden'in kardeşinin adada yaşadığını ve bazı şirketlerin sahibi olduğunu itiraf ederken, kardeşinin, ağabeyi Usame bin Ladin ile hiçbir teması olmadığını ileri sürdü. Hasikos ayrıca hedef saptırmak için, teröristleri aslından KKTC'de aramak gerektiğini öne sürdü. Son olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nde bu yıl içerisinde yapılan bir kamuoyu araştırmasında yaşları 18 ile 34 arasında değişen ve çoğunluğu üniversite öğrencisi gençler arasında yapılan kamuoyu araştırmasına katılanlar, Usame Bin Ladin'i bir kahraman olarak gördüklerini ifade ettiler.
Bankacılık etiklerinin yarattığı aşırı hoşgörü ortamı dolayısıyla uyuşturucu kaçakçıları, mafya mensupları, terör örgütlerinin liderleri, mafya mensupları ve kara para aklamak isteyenlerin birinci tercihi haline gelen Güney Kıbrıs Rum Kesimi'nin bu haliyle nasıl Avrupa Birliği'ne alınabileceği ve Avrupa Birliği'ne girdiği süreçten sonra da bu faaliyetlerine devam edip edemeyeceği ise dünya kamuoyunun merak konusu.