Beyaz oyuncu, hiç saymadan eline birkaç taş alır. Siyah oyuncu ise beyaz oyuncunun elindeki taşların tek mi ya da çift mi olduğunu tahmin eder. Doğru bilirse eğer siyah taş, oyuncuya geçer, bilemezse de beyaz oyuncu, siyah taş ile oyuna başlar. Go oyunu, Uzak Doğu Asya’da yayın bir şekilde oynanılır. Oyunda 129 bin 960 olasılık bulunur.
Tahta üstünde oynanan iki kişilik bir strateji oyunu olan Go, Çin kökenli olması nedeniyle Uzak Doğu Asya’da yaygınlaşmıştır. Siyah ve beyaz renklerde yuvarlak ve küçük taşlar ile oynanan Go oyunu, siyah taşla başlar. Siyah taşı kimin seçeceğine karar vermek için de ilk başta beyaz oyuncu sayısını bilmeden eline birkaç taş alır.
Siyah oyuncu da beyaz oyuncunun elinde olan taşların sayısının tek mi yoksa çift mi olduğunu tahmin etmeye çalışır. Şayet doğru tahmin ederse, siyah oyuncu siyah oyuncu olarak kalır. Tahmin doğru tutmazsa da beyaz oyuncu, siyah oyuncu olur. Böylece siyah oyuncu oyuna başlar. Sırası gelen oyuncunun kendi taşını oyun tahtasındaki mümkün olan bir yere yerleştirmesiyle oyun sürer. Tahtaya konulan taşlar esir alınmadığı sürece oyun sonuna dek hareket etmez. Tüm taşlar aynı değere sahiptir fakat birbirleri arasındaki stratejik konum oyunun yapısını belirler. Oyun sonunda en çok alana sahip olan oyuncu oyunu kazanmış oluyor.
Go oyununun temel hedefi şöyle açıklanıyor: İki general bir bölgeyi kontrol altına almak istiyor. Bunun için ilk başta gözetleme kuleleri dikerler ve ardından da kendileri için güvenli bir pozisyon kurmaya çalışırlar. Oyunun amacı rakibi tamamen ortadan kaldırmaktan veya taşlarını esir almaktan çok onun karşısında avantajlı bir konuma geçmek, kendi taşlarınızla mümkün olabildiğince çok alanı kontrol altında tutmaktır.
Go, kuralları çok basit olmakla beraber oldukça karmaşık bir oyundur. Go oyununda satrançtaki gibi taşların hareket kabiliyetleri sınırlı olmadığından bir taşı oynayabileceğiniz çok fazla yer bulunuyor. Satranç oyununda ikinci yarım hamle için 20, ilk yarım hamle için 20 olasılık, tam hamle (bir beyaz bir siyah) için 400 olasılık bulunuyor. Go oyununda da ikinci taş (beyaz) için 360 olasılık, ilk taş (siyah) için 361 olasılık, toplam 129 bin 960 olasılık bulunuyor. Hamle çeşitliliği o kadar çoktur ki bir go oyuncusunun ustalaşma evresi ömrünün sonuna kadar sürebilir.
Go bugün dünya üzerinde oynanan en eski oyundur. Çin efsaneleri kökenini kral Yao’ya dayandırmaktadır. Bu efsanelere göre Yao oğluna astronomiyi öğretmeye çalışmaktadır fakat bir türlü oğlu yıldız sistemlerini anlayamamıştır. Bunun için bir tahta üzerine taşları dizerek açıklamaya çalışır ve Go oyunu Çin’de bu şekilde wéiqí adıyla (okunuşu -> veyçi) doğar. Go’nun kökenine ait kesin bulgular ise bundan 2500 sene öncesine, Çinli kralların birbirleri ile savaştıkları seneye dayanır.
Han Hanedanlığı zamanında Go gözle görülür bir şekilde halk arasında yayılmaya başlamıştı. Ayrıca elit kesim tarafından da kabul gören bir hobiydi. Bu devirde go ile alakalı düşülen ilk kayıt MS 127 yılını göstermektedir.
Son 20 yılda Çin ve Kore’nin Go oyununda yaptığı büyük atılımlar, Japonya’nın uluslararası turnuvalardaki hegemonyasını kaybetmesine yol açmıştır.
Go, Avrupa’da ve Kuzey Amerika’da 100 yıldır tanınmasına rağmen hâlâ çoğunlukla Asyalılar’ın oynadığı bir oyun olmayı sürdürüyor. Dünya çapında büyük çoğunluğu Uzak Doğu’da olmak üzere 100 milyondan fazla go oyuncusu olduğu tahmin edilmektedir. Japonya’da 10 milyona yakın Go oyuncusu olduğu tahmin edilmektedir. Go oyuncularını konu alan Japon anime ve manga serisi “Hikaru no Go”, Go’nun çocuklar ve gençler arasındaki popüleritesini büyük şekilde artırmıştır. Bugün dünya üzerindeki Go kulüplerinin, Go şirketlerinin, genç Go oyuncularının sayısı hızla yükseliyor.
Go oyununda aşırı cesaret ile korkaklık, güvenlik ile risk, saldırı ile savunma arasında (aslında temeli Uzak Doğu dinlerine dayanan) mükemmel bir denge vardır. Go ile diğer batılı oyunlar arasındaki en belirgin fark (satrançtaki mat olgusu gibi) tamamen kazanma veya rakibi tamamen yok etme diye bir durumun olmamasıdır. Kazanan oyuncunun diğer oyuncudan farkı, tahta üzerindeki alanların büyük miktarına egemen olmasıdır. Kaybeden oyuncu tamamen yok olmuş değildir, sadece diğer oyuncudan daha az alan kontrol etmektedir.
Gonun felsefi yönünü ve kültürel değerini açıklayan çeşitli efsaneler vardır. Bu efsanelerden birine göre eski zamanlarda yaşamış bir Çin kralı oğluna disiplini, konsantrasyonu ve ruhsal dengeyi öğretmek için bu oyunu icat etmiştir. Kralın oğlu büyüyünce büyük bir go oyuncusu olmakla kalmayıp aynı zamanda dengeli bir kişiliğe sahip bir kral olmuştur. Diğer bir efsaneye göre eski Çin generalleri savaş alanını zihinlerinde daha iyi canlandırabilmek için yanlarında bir adet tahta ve çok sayıda taş götürüyorlardı ve oyunun kökeni de bu yönteme dayanıyordu. Bu efsanelerde gonun iki temel özelliğine vurgu yapılmaktadır; kendini, kişiliğini geliştirmek ve iki olgunun çarpışmasını resmetmek… Go hakkındaki efsaneler çoğu kez, Taoizm’den kaynaklanan ve go oyununun da temel güçleri olan Yin ve Yang’a da değinirler.
Go sadece mantıkla kavranabilecek bir oyun değildir. Onun karmaşık ve derin yapısını anlamak için kuvvetli iç güdüler ve çok fazla tecrübe gereklidir. Bu noktada Go Budizm’in “mantığa dayanan bir aydınlanma sadece aldatıcı bir aydınlanmadır” felsefesiyle de uyuşmaktadır.
Batı’nın Go ile tanışması nispeten yeni olmuştur. Klasik anlamdaki Batı’nın bu tanışma süreci yüzyıllarla ifade ediliyor. Türkiye ise süre bağlamında emekleme dönemini yaşıyor denilebilir. Buna rağmen özellikle son yıllarda büyük bir ivme kazanan oyuncular Türkiye Go Oyuncuları Derneği (TGOD) etrafında örgütleniyor.