HABER

Göçen Türklerin hikayeleri

Hemen hepsi 30’larında. Kimi trafikten sıkılmış kimi bitmeyen mesai saatlerinden. Biri politikadan bunalmış, diğeri ayrımcılıktan. Tası tarağı toplamış, gitmişler. Urla’ya Bodrum’a değil; Finlandiya’ya, Peru’ya, Yunanistan’a, Kanada’ya. İşte göçen Türkler

Göçen Türklerin hikayeleri

BİRÇOK GİDEN MEMNUN Kİ YERİNDEN...

Hemen hepsi 30'larında. Kimi trafikten sıkılmış kimi bitmeyen mesai saatlerinden. Biri politikadan bunalmış, diğeri ayrımcılıktan. Tası tarağı toplamış, gitmişler. Urla'ya Bodrum'a değil; Finlandiya'ya, Peru'ya, Yunanistan'a, Kanada'ya. İşte göçen Türklerin hikâyeleri...

Bu fotoğraftaki Arda Kurtoğlu. Peru'nun Calca kasabasına taşınan Kurtoğlu, "Çok az gelişmiş ve gelişmekle ilgilenmeyen insanların yaşadığı bir bölgedeyim. Bölgedeki komüniteyle yoğurt, reçel, sabun ve mobilya üretiyoruz” diyor.

(Hürriyet)


"Yaşam alanımız çok daralmıştı”, "Çalışmaktan hayata vakit kalmıyordu”, "Her şeyimize karışılıyordu”, "Ülkede güzel günler göreceğimize dair inancımızı yitirdik.” Birer birer ülkeden ayrılıyor, giderken de bu gerekçeleri sıralıyorlar... Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre yurtdışında yaşayan Türklerin sayısı 5 milyona vardı bile. Tası tarağı toplayıp uzak diyarlara kaçanlardan eski ve yeni hayatlarını karşılaştırmalarını istedik. Hepsi "Biz burada böyle iyiyiz” dediler.


200 bin Ortadoğu ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşı.

224 Yeni Zelanda İçişleri Bakanlığı verilerine göre ülkeye son beş yılda göçen Türkler.

150 bin Avustralya'da yaşayan Türk sayısı.

505 Bu yılın ilk çeyreğinde Kanada'ya yerleşen Türk vatandaşı.

195 bin Türkiye'nin Amerika Büyükelçiliği'ne göre ABD'deki göçmen Türklerin sayısı.


Gizem Acar (28, Kanada)

İnsana verilen değer farklı

Pazarlama uzmanı olarak çalışırken İstanbul'da iki saatim yolda geçiyordu. Şu an yaşadığım Toronto'da, işyerim evime yarım saat yürüme mesafesinde, metroyla da 10 dakika sürüyor. Kanada çok medeni bir ülke, insanlar birbirine saygılı, sokakta kavga-gürültü duymanız zor. İnsana verilen değer farklı, yaşadığınız hayat otomatik olarak daha keyifli hale geliyor ve endişe edeceğiniz şeyler azalıyor. Ulaşım rahat ve her yer yeşil alan, bu da insanı mutlu kılıyor. Buradan Türkiye'ye bakınca kaos görüyorum, kurulu bir sistem yok, dolayısıyla yarın başınıza ne geleceği belirsiz.


Suna Dal (34, İsveç)

Politika endişe veriyordu

Türkiye'de çalışmak fazla mesailer demek. Kimsenin ailesine, arkadaşlarına, hobilerine ve dinlenmeye zamanı kalmıyor. Tüm sene çalışıp iki hafta izin yapabilmek ne kadar insanlıktan uzak diye hiç düşünmüyoruz. Yeri gelince bu iznin tamamını kullanabilmek için müdüre dilencilik yaptığımız oluyordu. İsveç'e taşındım, burada yılda beş hafta izin hakkınız var. Çalışma saatlerini günde altı saate indirmeyi planladıkları konusuna girmiyorum bile... Türkiye'deki sosyo-ekonomik koşullar ve politika sahnesinde yaşanan endişe verici gelişmeler nedeniyle dönmem mümkün değil.


İpek Candan (32, Birleşik Arap Emirlikleri)

Baskı yok, saygı var

2009'da eşimle Dubai'ye yerleştik. En büyük etken taşıdığımız gelecek korkusuydu. Dönmeyi düşündüğümüz oldu ama yıllar geçtikçe iki ülke arasındaki sosyal standart uçurumu o fikirden uzaklaşmamızı sağladı. Elbet bir gün anavatana dönülecek ama Türkiye bıraktığımız gibi değil, o yüzden endişelerimiz de daha büyük. Dubai'yi yaşam standardımızı sağlıklı bir kafayla geçirmemize yetecek parayı kazandırdığı için seçtik. Öyleymiş gibi görünmese de burayla Türkiye arasında büyük fark var ve bunu gördükçe insan dehşete kapılıyor: Trafik yok, insanlar mutlu. Baskı yok, saygı var.


Serkan Ketenci (35, Finlandiya)

Sosyal statü ayrımı yok

Yazılım mühendisiyim, çalışma şartları beni iyice yıpratmıştı. Helsinki'ye giderken yanıma sadece iki bavul eşya aldım. Burada da aynı sektörde çalışıyorum, güzel bir iş buldum, güzel arkadaşlıklar kurdum. Eski ve yeni hayatım arasındaki farkları sıralamam mümkün değil; her şey bambaşka... Herkes birbirine saygılı, sosyal şartlar çok daha iyi. Mesela yıllık izin beş hafta. Genel yaşam da eşitlikçi, kimse kimseyi sosyal statüsüne göre ayırmıyor. Trafik ve toplu taşımanın düzgün olması, günlük koşuşturmaca ve onun yarattığı stresi çok azaltıyor.


Kürşad Koç (37, İrlanda)

Burada güvendeyim

2004'te eşimle Dublin'e yerleştik. Burada havanın sürekli yağmurlu olması, etrafın yeşilliği, insanların kafasına estiği şekilde hareket etmesi, candan olmaları, muhabbeti sevmeleri bana Karadeniz Bölgesi ve insanını çağrıştırıyor. Türkiye'deyken tabii daha çok dışarıdaydım, arkadaş-akraba buluşmaları vs... Şimdi bunları yaşayamıyorum, daha monoton bir hayatım var ama kendimi burada çok daha güvende hissediyorum. İnsanların gündelik hayatta birbirlerine gösterdikleri saygı benim bu ortama olan sevgimi her gün daha fazla artırıyor.


Banu Koro Papaloukas (39, Yunanistan)

AKP'siz hava sahası!

Bir yıl önce Türkiye'den ayrıldığımda solistlik yapıyordum. Bu kadar aktif, konserlerle geçen bir 20 yılım olmuşken şu anki hayatımda kendimi huzurevinde gibi hissediyorum. Çünkü İstanbul inanılmaz hızlı ve hareketliydi. Atina'nın yavaşlığı ve sessizliğiyse bana inanılmaz geliyor. Hayır, dönmeyi düşünmüyorum. Bunu yayımlayabilir misiniz bilmiyorum ama ülkenin gidişatından hiç memnun değilim. Hayatlarımıza bu derece burun sokulmasını kabul edemiyorum. Her zaman söylüyorum: "AKP'siz hava sahası istiyorum.” Sadece bu bile burada yaşamak için yeterli bir sebep.


İlker Beyaz (33, İngiltere)

Hayata burada başladım gibi

Üniversiteyi bitirir bitirmez İngiltere'ye geldim ve kalmaya karar verdim. Şimdi buradaki on birinci yılım. Geldiğimden beri Bournemouth adlı sahil kasabasında yaşıyorum. Burada kalmaya devam etmemde yaşam standartlarının bize oranla yüksekliği, insan haklarının genişliği, toplumda kişiye olan saygı, kısacası rahat ve özgür bir yaşam sürülmesi etkili oldu. Türkiye'den farklarıysa yukarıda sıraladığım unsurların arasındaki yüksek uçurum. O yüzden eski ve yeni hayatımı kıyaslayamam bile çünkü hayata İngiltere'de başladım gibime geliyor.


Engin Yenidünya (34, Japonya)

İfade özgürlüğü nefes veriyor

Bir aylığına Tokyo'ya gelmiştim, iş imkânı oldu ve işte 10 senedir buradayım. Japonya'yla Türkiye arasındaki en önemli farklardan biri insan hayatına ve emeğe verilen değer. İnsanların işlerini ciddiye alışları ve mükemmeliyetçilikleri burada yüksek seviyede. Genel anlamda oturmuş ve rayında işleyen bir düzen hâkim. İnsanlar bu düzenin parçası olmaktan mutlu ve "Düzeni nasıl altüst ederim”den ziyade "Bu düzende kendime nasıl iyi bir yer edinebilirim” kaygısı taşıyor. Bunun bir uzantısı olarak da yasalara saygı geliyor. Buradaki ifade özgürlüğü de insanlara nefes aldırıyor.


Bülent Sarı, 44 / Evrim Baybuğa, 34 (Peru)

Evlenmeden yaşayan çiftlere baskı yapılmıyor

Beyoğlu'nda butik işletiyorduk, gözümüzün önünde Beyoğlu'nun esnafı toptan çehre değiştirmeye başladı. Kitabevleri battı, eski mekânlar öldü. 15 Ocak'taki sansür eylemine dek bu sürecin son bulacağına dair ümitlerimizi koruduk. Gezi bize bu ümidi aşılamıştı. Fakat sansür eylemine taş çatlasa bin kişi katılınca yenildiğimizi hissettik. Ülke olarak güzel günler göreceğimize inancımızı yitirdik, "Çok uzaklara gitmeli” diye düşündük, Peru'da karar kıldık. Burada geçinmek için sandviç satmaktan bebek bakıcılığına, inşaat işçiliğinden elektrikçiliğe her şeyi yaptık. Yine de dönmeyi düşünmüyoruz. Büyük resme bakınca çok büyük değişiklikler yok: Buradaki politikacılar da yalan söylüyor, halk yoksul ama burası görece daha rahat bir ülke. Olağanüstü güç kullanabilen polis baskısını üzerimizde hissetmiyoruz, Türkiye toplumundaki evlenmeden beraber yaşayanlara uygulanan baskıyı da...


Mazum Görgü (26, Arjantin)

Protesto serbest

Dört yıl önce bir gün canım sıkılmıştı, internette gezinirken kendimi Buenos Aires'e uçak bileti almış olarak buldum. Şu anda burada dünya standartlarında bir barmenim. Arjantinliler yabancılara kendilerinden bile iyi davranıyor. İnsanlar cömert ve yardımsever. Burada sokaklarda protesto yapmak serbest; karışan eden yok, istediğin gibi bağırıp çağırabiliyorsun. Toplum bilinci çok gelişkin. Hastaneler ve okullar bedava; üniversiteye giriş sınavı yok, herkes istediği zaman istediği bölümü okuyabiliyor. Benzin, su, elektrik, gaz ucuz. 14-15 yaşındaki kız ve erkek çocukları, gece dışarı eğlenmeye çıkabiliyor, aileler çocukları sıkmak yerine onları destekliyor.


Özlem Demiroğlu (34, Amerika)

ABD beni koruyor

Amerika'da her mahallede basketbol sahası, tenis kortu ve park var. İnsanlar birbirine daha saygılı ve sabırlı, her şey bir düzen içinde ilerliyor. Tüketici olarak hakların var. Kadınlara pozitif ayrım yapılıyor. Hayvan hakları var, cezası da var. Türkiye'nin durumunu siyasi anlamda endişe verici buluyoruz. Antalya'da belediyede çalışıyordum, yönetmelik dediğimde "Ne önemi var, yapıverelim gitsin” diyorlardı. Şimdi Amerika'da bir düzenin içindeyim ve bu düzen beni koruyor.


Arda Kurtoğlu (32, Peru)

Evde sabun, reçel üretiyoruz

Büyük şehirlerin sürekli tüketmeyi gerektiren bir his yarattığını düşünüyorum. Kendimi ait hissettiğim yerlerden bir süre gidip, bu aidiyet hissinden uzaklaşarak olanı olduğu gibi kabul edebilmek ve yaptığım şeyi daha çok hissetmek adına Türkiye'den ayrılmaya karar verdim. Şimdi Peru'da, Calca kasabasında yaşıyorum. Buranın insanları Güney Amerika'nın safkan yerlileri, Kızılderilileri. Basit bir hayat sürüyorum, günümü daha az beklentiyle ama bol hayalle, az tüketerek ama bol çalışarak geçiriyorum. Yoğurt, reçel, sabun ve mobilya üreterek, yaşadığım evin, her gelenin kolayca entegre olabileceği bir üretim alanı olmasına çalışıyorum. Eskiden daha yoğun ama içi daha boş, daha sosyal ama daha yalnız bir halim vardı.


Deniz Elitaş (35, Bolivya)

Tam zamanında kaçmışız

Ben endüstri mühendisiyim, eşim ekonomist. Eski hayatımız klasik bir ‘beyaz yaka' hayatıydı. İki yıl önce Bolivya'ya geldik. Şu anda yaşadığımız Samaipata, 5-6 bin nüfuslu bir köy. Burada otel, hostel, bar ve lokantalarda çalıştık. Bir seyyar tezgâh aldık ve 5-6 ay kadar sokakta yemek sattık. Nisan 2013'ten beri de lokantamız var. Türkiye'de yemekler ve hava güzeldi, hoştu da hiçbir zaman yeterince özgür değildik. Herkes her şeye çok fazla karışıyordu. Şimdi burada oldukça basit bir köy hayatı yaşıyoruz. Bolivya hâlâ büyük ölçüde tarım topluluğu olduğu için köylerde canlı bir sosyal hayat var. Kapitalizm o kadar şiddetli değil, devlet vatandaşlarını fazla rahatsız etmiyor. İklim güzel, topraklar bereketli. Şimdilik kararımızdan memnunuz. Türkiye'ye dönseydik hayatımız nasıl olurdu diye düşündüğümüzde, cevap hep aynı: "Tam zamanında kaçmışız.”


Tam zamanında...

D.B (31)

Fransa'ya yerleşmemin nedeni ‘Birinci Dünya' ülkelerinde daha fazla olanak ve özgürlük olmasıydı. Türkiye benim ülkem, dönme ihtimalim her zaman var ama bu siyasi koşullarda mümkün değil.'


Urla değil Uruguay!

Uzaklardaki bu küçük ülke, Türkiye'de birden popüler oldu. Herkes valizini toplayıp oraya yerleşmek istiyor. Haksız da değiller...* Sınır Tanımayan Gazeteciler'in raporuna göre 2014'te basın özgürlüğü sıralamasında 26'ncı.* Üç milyonluk ülkede günlük ve haftalık yayımlanan gazete sayısı 100.* Okur yazarlık oranı yüzde 98.* Birleşmiş Milletler raporuna göre dünyanın 9'ncu en yeşil ülkesi.* Yaşam kalitesi sıralamasında 19'uncu.* Eğitim bütçesi, savunma bütçesinin 20 katı.* Öğrencilere ücretsiz dizüstü bilgisayar uygulamasını başlatan ilk ülke.* Askerlik zorunlu değil.* Devlet Başkanı Jose Mujica, her ay maaşının yüzde 90'ını hayır kurumlarına bağışlıyor.* Eşcinsel evliliğine izin veren dünyadaki üçüncü ülke.


Urla değil Uruguay!

Uruguay İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'den geçen yıl 1102, bu yıl da 1412 kişi ülkeyi ziyarete gitti. Daimi oturma izni alan Türk vatandaşlarının sayısıysa yılda bir ya da iki kişiyle sınırlı.


Cihat Macit (26)

Halinden şikâyet edene rastlamadım

Halkın büyük kısmının gelirleri giderlerini ancak karşılıyor fakat buna rağmen halinden şikâyetçi olana rastlamadım. Uruguaylılar, azla mutlu olabilmeyi biliyor, ayrıca güler yüzlü ve yardımseverler. Güney Amerika'nın en güvenli ülkesi ama kıyas edilen ülkelerin gerçekten tehlikeli olduğunu unutmamak lazım. Bu kadar güvenli bilinen ülkenin başkenti olan Montevideo'da bazı mahallelere polisin dahi giremediğini biliyor muydunuz?


Aytaç Attagenç (46)

Kolay yerleşiliyor

İstanbul'un kaosundan, pahalılığından, betonlaşmasından bunalmıştım. Avrupa ülkelerine yerleşim de sıkıntılı bir süreç. Uruguay onlara kıyasla daha uygun. Oturma izni gibi işler kolay hallediliyor. Mesela Türkiye'den köpeklerimizi getirmek için gereken evrak ve aşı işlerini kolayca düzenledik. Burada engellilere büyük saygı ve kolaylık gösteriyorlar.


Aslı Ozan (33)

Daha önce gelseymişim

Türkiye'de daha fazla o stresin, o trafiğin, o gerginliğin içinde yaşamak istemedim. Herkes birbirini acımasızca yargılıyor. Buradaysa insanlar çok sıcak. Hatta "Neden Türkiye'de yıllarca kendimi hırpalamışım” dedim. Gelişimde ülkenin politik duruşu ve Mujica'nın etkisi var.


Aslı Pelit (37, Gazeteci)

Sıkıntılar da yok değil

İnsanları sakin ve canayakın, suç oranı düşük, nüfus az, eğitim seviyesi yüksek, trafik yok. Uruguay; liberal yasaları, gelişmiş sağlık ve eğitim sistemleriyle diğer Latin Amerika ülkelerine oranla vatandaşlarına daha iyi bir yaşam sağlıyor. Üniversite eğitimi bedava ve sınavsız olarak herkese sunuluyor. Ancak, ülkede yeterli endüstri olmaması, birçok gencin eğitimini tamamladıktan sonra göç etmesine sebep oluyor. Uruguay'da şu anda işsizlik oranı yüzde 18. 1980'lerin başında ve 2002'de meydana gelen krizler sonrasında da Uruguaylı göçmenlerin yüzde 70'ten fazlası daha iyi iş imkânları için ABD ve İspanya'ya göç ediyor.

En Çok Aranan Haberler