Yeni Bademli köyünde yapılan arkeolojik kazılar, Ada'nın binlerce yıldır deprem nedeniyle birkaç kez terk edildiğini ortaya koydu.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Mimarlık Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Perinçek, Gökçeada'da, 4 bin 700 yıl önce meydana gelmiş deprem ve tsunami izlerine rastlandığını söyledi. Gökçeada kuzeyinde kıyıya yakın bir alanda yer alan Yenibademli Höyüğünde, Prof Dr Halime Hüryılmaz tarafından uzun yıllardır arkeolojik kazılar sürdürüldüğünü, kendisinin de bu kazılara katıldığını söyleyen Perinçek, "2007 yılında Yenibademli kazı alanında yapılan çalışmalarda MO 2680 yılından önce olan bir depremin izlerine rastladım. Muhtemelen MÖ 2710-2720 tarihleri arasında olan deprem yerleşim duvarlarında kırılmalara ve devrilmelere neden olmuştur. Söz konusu depremin bölgede tsunamiye neden olduğuna dair veriler belirgindir. Höyük alanında deprem sonrası oluşan tsunaminin çökelleri bulunmuştur. İki farklı toprak tabakası (kültür tabası) arasında denizel fosilleri içeren kum tabakası saptanmıştır. Tsunami çökellerinin bulunduğu seviyenin hemen üzerinde bulunan seramikler MÖ 2680 önceki yılları işaret etmektedir. Bu nedenle deprem ve tsunaminin olduğu yıl bu tarihten önce olmalıdır. 2014 yılında olduğumuza göre deprem günümüzden yaklaşık 4700 yıl önce gerçekleşmiştir” dedi.
Gökçeada'nın kültür tarihi araştırmalarına referans oluşturan Yenibademli Höyüğünün, tarih öncesi dönemlerde ria tipindeki bir körfezin doğusundaki yarımadanın üzerine kurulmuş bir yerleşim yeri olduğunu anlatan Perinçek, "Yerleşmenin surları yaklaşık 400 yıl boyunca varlığını koruyabilmiştir. Yenibademli'de bugüne kadar saptanan tabakalar, Erken Bronz Çağı'nın ilk yarısına (M.Ö. 3000-2600) tarihlenmektedir. Yerleşim 5000 yıl önce kurulmuştur. Gökçeada bilindiği gibi Kuzey Anadolu fayının hemen yanında yer alan bir adamız. Fay Zonu boyunca bir kırılma ve bunun sonucu deprem oluyor. Deprem sonrası Yenibademli yerleşim alanı dahil adada ciddi bir hasar oluştu. Deprem Saroz körfezinde düşey hareketlere neden olduğu için tsunami oluştu. Dalgalar deniz tabanından çamur ve kıyılardan kumu kazıyıp karaya taşıdı. Tsunami dalgaları kıyıların alçak oldukları kesimleri işgal etti dereler boyunca adanın iç kısımlarına daha fazla sokulabildi. Tsunami ile karaya çıkan su kütlesi güzergahı üzerinde olan Yenibademli yerleşim alanı kısmen yada tamamen sular altında kaldı. Deniz suyu taşıdığı kum ve beraberindeki canlıları civardaki çukurluklara ve kent içindeki çukurluklara bıraktı. Ardından karada ilerleyen sular geri deniz yönünde çekilmeye başladı. Muhtemelen bu çekilme sırasında yerleşim alanından insanlar dahil bazı canlıları ve insanların kullandığı bazı eşya ve aletleri denize sürükledi. Bildiğimiz gibi Japonya da olan son tsunamide karadan denize dönen sular önemli miktardaki malzemeyi denize taşımıştı” dedi. Yenibademli yerleşkesinde deprem yıkıntıları ve tsunami seviyesinin hemen üzerinde kısmen kırmızı yer yer yanmış ağaç içeren renkli seviyeler görüldüğünü de anlatan Prof. Dr. Perinçek, bu seviyelerin deprem sonrası olan yangın ile ilgili olduğunu kaydetti.
Bölgenin, bundan öncede depremlerde yıkımlar yaşamış olabileceğini anlatan Perinçek, "Yenibademli Höyüğü sadece sözünü ettiğimiz 4700 yıl önceki depremden etkilenmemiştir, bulgularına ulaştığımız deprem öncesinde zamanını henüz saptayamadığımız depremler olmuş ve Yenibademli yerleşimi her deprem sonrası birkaç kez terk edilmiştir. Depremden sonraki yıllarda burayı terk eden insanlar yerleşime dönüp tekrar yeni bir yaşam başlatmışlar, kentlerini yeniden kurmuşlardır. 4700 yıl öncesinin farklı dönemlerine ait bina kalıntılarının kurulum zamanları, kazı başkanı Prof Dr Hüryılmaz tarafından arkeolojik buluntular kullanılarak saptanmıştır. Tsunami dalgalarıyla denizden Yenibademli höyük alanına taşınan deniz kumu içindeki fosiller Prof Dr. Engin Meriç, Prof Dr. Niyazi Avşar ve Prof Dr. Atike Nazik tarafından tanımlanmıştır. Son yaşadığımız 24 mayıs depreminden önce Gökçeada dolayında farklı tarihlerde çok sayıda deprem olduğu bilinmektedir. Tarihsel kayıtlarda bazı depremlerin bilgileri yazı belgelerde mevcuttur. Fakat benim saptadığım ve 4700 yıl öncesine ait bu depremin doğal olarak hiçbir kaydı yoktur. Tek kayıt arkeolojik yerleşimlerde gözlediğimiz jeolojik izlerdir. Gökçeada Kuzey Anadolu fayının hemen yanı başında bulunmaktadır, bu nedenle bölgede depremler olağan karşılanmalıdır” diye konuştu.
Çanakkale Onsekiz mart Üniversitesi olarak 4 kişilik bir ekip oluşturduklarını söyleyen Perinçek, "Proje arkeolog Doç Dr. Reyhan Körpe başkanlığında yürütülecek, ekibimizde 2 arkeolog 1 tarihçi ve birde jeolog olarak ben görev alıyoruz. Projemizi TÜBİTAK kuruluşa sunduk, sanırım yakın bir gelecekte proje ile ilgili duyumu alacağız, umuyorum sonuç olumlu olacaktır. Bu ekip tüm Türkiye'deki arkeolojik alanları, tarihsel kentleri tarayıp daha önce rapor edilen deprem kayıtlarını inceleyecek, gözden kaçan depremleri tarihlendirmeye çalışacaktır. Böylece Anadolu da olan depremlerin tarihleri ve oluşma aralıkları ortaya çıkarılacak. Bildiğimiz gibi büyük depremler belli aralıklarla tekrarlanmaktadır. Eğer biz günümüzden önce son 8000 yılda olan depremlerin oluş tarihlerini bilirsek, bundan sonra olacak depremler hakkında daha sağlıklı tahminler yapabiliriz. Geçmişi öğrenip gelecek ile ilgili daha güvenilir öngörülerde bulunabiliriz” dedi.
(İHA)