“Dünya küçüktür” sözünü herkes duymuştur. Teknolojik gelişmelerle birlikte ülkeler arasındaki mesafeler kısalmış ve seyahat etmek daha kolay hale gelmiştir. Dünya avucunun içindeymiş gibi hisseden seyahat tutkunlarının bile henüz keşfetmediği adaları ve hikayelerini sizler için araştırdık.
Dar bir ahşap köprüyle ana karaya bağlanan Fadiouth Adası’nın yüzeyi deniz kabuklarıyla kaplıdır. Adada yaşayan yerli halk yüz yıllarca yumuşakçaları toplayarak kabuklarını yere atmayı tercih etmiştir. Bu nedenle adanın her yerinde deniz kabuklarını görmek mümkündür. Hatta deniz kabukları sonraki yıllarda adanın mimarisine dahil edilmiştir. Sömürge döneminde önemli bir ticaret merkezi olan ada günümüzde ise turizme hizmet ediyor.
Bu küçük yapay ada, New York’un Doğu Nehri üzerinde Birleşmiş Milletler binasının yakınında bulunuyor. Yirminci yüzyılın başlarında, nehrin altında bir metro tüneli inşaatı vardı ve inşaat sırasında yeraltından çıkarılan kayaçlar kullanılarak bu yapay ada inşa edildi. Ada, 1977’de bir grup Birleşmiş Milletler çalışanı ve Birleşmiş Milletler genel merkezinde bir papaz olarak hizmet eden guru Sri Chinmoy’un takipçileri tarafından New York yetkililerinden kiralandı. Adaya yeni sakinleri, 1961-1971 yılları arasında BM genel sekreteri olan U Thant’ın adını verdi. U Thant Adası, şimdi göçmen kuşlar için bir sığınaktır.
Mexico City’de kapsamlı bir kanal üzerinde yer alan bir yapay ada sistemi olan Xochimilco, Julian Santana Barrera adlı bir adama ai ünlü chinampa tarlasına ev sahipliği yapıyor. Chinampa, Meksika Vadisi’ndeki sığ göl yataklarında ekinleri yetiştirmek için küçük, dikdörtgen ekilebilir arazi alanlarını kullanan bir Mesoamerican bir tarım türüne deniyor. Berrera, ölüm bir kızın cesedeni yakın bir kanalda keşfettikten sonra kötü ruhları kovmak için çöpe atılmış oyuncak bebekleri ve bebek parçalarını biriktirmeye başladı. 2001 yılından Berrera’nın ölümünden sonra bebekler adada kaldı ve o tarihten bugüne ada teknelerle ulaşım sağlayan turistlerin gözdesi oldu.
İskoçya’nın kuzeyinde bulunan bu küçük ada, İngiliz hükümeti tarafından 2. Dünya Savaşı sırasında biyolojik testler için kullanıldı. Özellikle virulent antraks bakterisi kullanılarak ıssız ada üzerinde birçok deney yapıldı. Ada, 1980’lerde yüzlerce ton kimyasal madde kullanılarak arındırıldı.
“Atlantik Mezarlığı” adıyla da bilinen Sable Adası, Halifax’ın 300 kilometre güneydoğusunda yer alıyor. Adanın en büyük özelliği ise 350’den fazla gemi enkazının yer aldığı 40 kilometrelik bir sahile sahip olmasıdır. Adada ilk kaydedilen gemiz kazası 1583 tarihinde ve son kaza ise 1999 senesinde meydana geldi. Gemi kalıntılarının yanında adada 400 kadar midilli serbest bir şekilde hareket ediyor. Midillilerin yanında ada ayrıca gri fok kolonisine ev sahipliği yapıyor.
Bu yapay ada, Maldivler’de bulunuyor. Büyüyen çöp sorunuyla mücadele etmek için 1992 yılında kuruldu. Adaya her gün yaklaşık 350 ton (yılda 31 bin kamyon) atık getiriliyor. Bu da adanın her gün bir metrekare kadar büyüdüğü anlamına geliyor.
James Bond hayranları, Nagasaki’den yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan Hashima bölgesini filmlerden tanıyabilir. 2012 yılında çekilen Skyfall’da Javier Bardem’in oynadığı Raoul Silva bu adada yaşıyordu. Bu küçük adada 1887-1974 yılları arasında işletilen bir denizaltı kömür madeni vardı. 1959’da nüfusu 5,259 kişiye ulaşmıştı. Bu rakam, kilometrekare başına 216.264 kişiye eşit ve o tarihte adayı dünyanın yüzölçümüne göre en yoğun nüfuslu adası yapmaya yetiyordu.
Adaya zaman içerisinde apartman, deniz surları, okul, hastane, belediye binası, sinema, dükkan, berber ve bir Japon oyunu salonu ile birlikte komşu adaya bağlandı. Adadaki inşaat çalışmalarının çoğu, 1930’lardan İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar zor şartlara maruz kalan zorunlu işçi ve savaş esirleri tarafından yapıldı. İş kazalarında en az 1,300 kişinin öldüğü tahmin ediliyor. 1960’lı yıllarda Japonya’da kömürün yerini petrol aldıktan sonra Hashima terk edildi. Adaya, 2009’dan beri Nakazaki’den tekne turları yapılıyor. Hashima, 2015’te Dünya Mirası statüsü elde etti.
Bu yapay takımadalar, Dubai sahilinden çıkartılan kumlar kullanılarak inşa edildi. Dünyanın görüntüsünden yola çıkarak yapılan yapay ada takımı 2008 yılında yaşanan mali kriz nedeniyle yarım kaldı.
Bu adaya “kedi adası” ismi veriliyor. Çünkü adanın üzerinde insandan çok kedi yaşıyor. Adanın yerlileri, kedi beslenmenin iyi bir servet getireceğine inanıyor. Adanın ortasında küçük bir kedi türbesi ve 51 adet taş kedi anıtı bulunuyor. Adaya köpeklerin girmesi yasaktır.
Fransız işgali tehdidinden dolayı 19. yüzyılda Solent’te inşa edilen dört kaleden biri olan No Man’s Fort, 2008 yılında adanın sahibi olan Harmesh Pooni’nin kendini içine kapatması gündeme oturdu. 2012 yılında ada bir başkası tarafından satın alındı ve şimdi lüks bir otel olarak hizmet vermeyi sürdürüyor. Adanın etrafında gelgit suları dönüyor. Bir tarafından Wight Adası’ndaki Seaview ve diğer tarafında Portsmouth Limanı izlenebiliyor. Adaya yalnızca feribotla ulaşılabiliyor.