İZMİR (İHA) - Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel, Belçika'da yapılan Avrupa Birliği (AB) zirvesi sonrası üye ülke liderlerinin Türkiye'ye 2003 yılında müzakere tarihi belirlenmesi konusunda görüş birliğine varmalarının memnuniyet verici olduğunu söyledi. Bakan Gürel, "Bu sonuç, en azından bizim çok önemli aşamaları geçtiğimizin, çok önemli adımları attığımızın ve AB ile bir tam üyelik müzakerelerine yaklaştığımızın AB tarafından saptanmasıdır" dedi.
Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne ait Urla'daki Barbaros Çocuk Köyü'ne eşi Zeliha Gürel ile birlikte bir ziyaret gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, kapıda çocuklar tarafından çiçeklerle karşılandı. Çocuklarla yakından ilgilenen Bakan Gürel ve eşi, çocuklarla sohbet etti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'nın da hazır bulunduğu ziyaret sırasında basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Bakan Gürel, AB ve Ortadoğu'daki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Bakan Gürel, ABD'nin Türkiye'nin AB üyeliği konusunda destek vermesinin sevindirici olduğunu, ancak bunun ötesinde Türkiye'nin AB tarafından da öneminin takdir edilmesi gerektiğini, bunun da gerçekleşeceğini umduğunu söyledi. Ortadoğu'daki gelişmelere de dikkat çeken Bakan Gürel, İsrail-Filistin çatışması varken, henüz Afganistan meselesi hallolmamışken yeni bir savaş istemediklerini belirtti.
"TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞEN YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRDİ" Bakan Gürel, "Biz AB ile ilişkilerimizde şimdiye kadar yalnızca üyelik ve adaylık ilişkisi çerçevesinde değil; Gümrük Birliği ya da ortaklık ilişkileri çerçevesinde de her zaman üstümüze düşeni yaptık. Kaldı ki, AB özellikle Gümrük Birliği ile ortaklık ilişkisinde eksik bir taraf olmasına rağmen, biz bu eksikliklerin yükümlülüklerinin yerine getirilmesini hoşgörü ile karşıladık. Çünkü; AB ile uzun bir perspektif içinde birlikte yol alabileceğimizi ve AB'ye üyeliğimizin er ya da geç gerçekleşebileceğini düşünüyorduk. Şimdi bu üyelik ya da adaylık çerçevesinde üstümüze düşen bütün yükümlülüklerimizi ve vaatlerimizi yerine getirdik. Şimdi bir üst aşamaya yani müzakerelerin başlatılması aşamasına geçmeyi hak ettiğimizi düşünüyoruz. Buna hakkımız var. Ama bu hakkımız eğer teslim edilmez ise o zaman AB, Türk kamuoyunda büyük bir düş kırıklığı yaratacaktır. Bu düş kırıklığı da ister istemez ülkeyi kim yönetiyor olursa olsun, onun siyasi iradesine de yansıyacaktır ve mutlaka AB ilişkilerimiz bütün yönleri ile gözden geçirilecektir. Şimdi hoşnutlukla görüyorum ki; AB tarafından en azından bizim çok önemli aşamalardan geçtiğimiz, çok önemli adımlar attığımız ve bunun bizi, AB ile bir tam üyelik müzakerelerine yaklaştırdığı teslim ediliyor, saptanıyor. Ama bunun saptanması da yetmez. Çünkü bizim beklentimiz aralık ayında Kopanhag'da, AB'nin bize 2003 yılı içindeki bir tarihi, müzakereleri başlatma tarihi olarak belirlemesidir, saptamasıdır. Bu beklenti içindeyiz. Bu beklentimizin dışında herhangi bir üçüncü yolu ya da başka yöntemleri, Türkiye Cumhuriyeti bugün de kabul etmez, aralık ayında da kabul etmez" dedi.
Bakan Gürel, ABD'nin, AB konusunda neden destek verdiği sorusuna "Bu, ABD'nin kendi stratejik değerlendirmeleri ve bakışı içinde takındığı bir tutum. Ama, AB ile olan ilişkilerimizi sadece ABD'nin gayretlerine bırakmak gibi bir niyetimiz de yok. ABD kendi stratejik değerlendirmesi içinde Türkiye'ye çok büyük önem verdiği için ve Türkiye'nin AB bütünlüğü içinde yer almasını, Batı'nın bütünsel çıkarları açısından gerekli gördüğü için bizim AB üyeliğimizi destekliyor. Biz de bundan çok hoşnutuz, memnuniyetle karşılıyoruz. ABD ile stratejik ortaklğımız çerçevesinde de ABD'nin bize verdiği desteğe biz de önem veriyoruz. Ama bunun ötesinde bizim, AB tarafından da önemimizin ve ortak bir geleceğin takdir edilmesi önemli, bunun gerçekleşmesini de umuyoruz" şeklinde cevap verdi.
ORTADOĞU'DAKİ GELİŞMELER Bakan Gürel, Ortadoğu'daki gelişmelere de değindi. Türkiye'nin Ortadoğu bölgesinde yeni bir bunalım ve savaş istemediğini, bunu ne bölge dengeleri, ne de Türkiye'nin uzun vadeli çıkarları açısından uygun görmediğini kaydeden Bakan Gürel, "Bizim hep vurguladığımız şu; bölgede bir sorun varsa barışçıl yöntemlerle çözümlenmeli. Eğer barışçı yöntemlerin dışında yöntemlerin kullanılması kararlaştırılacaksa bu ancak; meşruiyet çerçevesinde bir oydaşma ile gerçekleşebilir. Bunun dışında herhangi bir adımı tek yanlı olarak bölge içinden ya da dışından kimsenin atmasını Türkiye istemiyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde şimdiden hesapladığımız, düşündüğümüz şu ya da bu harekat için, şuna ya da buna, şu desteği veya bu desteği vermek değil; tam tersine Ortadoğu'da yeni bir bunalım çıkmasını, yeni bir savaş ortamının belirmesini engellemektir. Amerikalı dostlarımıza da hep tavsiye ettiğimiz ve belirttiğimiz sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi ve BM kararlarına uygun hareket edilmesi. Aynı şekilde Irak tarafına da söylediğimiz bu. Irak kitle imha silahları konusunda BM kararları doğrultusunda ülkesini hiçbir sınır belirlemeden denetime açmalıdır" dedi.
Bölgenin İsrail-Filistin çatışması nedeni ile ağır bir yük altında olduğunu kaydeden Bakan Gürel, yeni bir bunalımın bölgedeki dengeleri uzun dönemde olumsuz etkileyeceğini kaydederek, "Afganistan'ı da bu bölgenin bir parçası olarak düşünürsek, bu bölgede gerçekleştirilen çabalar bundan sonra nasıl sonuç verir, onu da kaygıyla düşünmemiz gerekir. Dolayısı ile yeni bir bunalım istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak bölgedeki bütün dengeleri bozabilecek ve barışı tehlikeye sokabilecek kitle imha silahlarının bulunmasını arzu etmiyoruz. Bunların kaldırılması ve yok edilmesi barışçıl yöntemlerle gerçekleşebilir diye düşünüyorum" dedi.
Bakan Gürel, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'yu 31 Ekim gecesi oynanacak olan Fenerbahçe-Panathinaikos UEFA Kupası maçına davet ettiğini açıkladı.