İZMİR (AA) - ÖMER SÜT - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminden önceden haberleri olduğu yargılama aşamasında tespit edilen eski kurmay yarbay Mustafa Toklu, eski kurmay binbaşı Recep Kılıç ve eski binbaşı Durmuş Ali Vurkun, mahkemede aksi yönde ifade vererek örgütün "inkar" taktiğine sarıldı.
Hain darbe girişiminin ardından bağımsız mahkemelerde hesap sorulan terör örgütü üyeleri, yargılama aşamasında örgütün yönlendirmesiyle inkar taktiğini uyguluyor.
Eski kurmay yarbay Mustafa Toklu, eski kurmay binbaşı Recep Kılıç ve eski binbaşı Durmuş Ali Vurkun da inkar politikasını uygulayan darbeciler arasında yer aldı.
Toklu, Kılıç ve Vurkun, soruşturma ve yargılama aşamasında çok sayıdaki tanık ifadeleri, Ege Ordusu Komutanlığındaki güvenlik kameraları, Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından başlatılan idari tahkikat raporuna rağmen haklarındaki suçlamaları reddetti, suçsuz olduklarını savundu.
İddianamede yer alan bilgiye göre, Bornova 57. Topçu Tugay Komutanlığındaki görevinden 6 Temmuz 2016'da Ege Ordusu Komutanlığı Harekat Başkanlığı Plan ve Harekat Şube Müdürü olarak atanan, FETÖ'nün darbe kalkışmasından önce de Kara Harp Okulu öğrenci alımları mülakatı için geçici olarak Ankara'da bulunan Mustafa Toklu, 11 Temmuz 2016'da İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığına atanan Recep Kılıç'la birlikte hareket ederek 15 Temmuz 2016'da İzmir'de buluştu.
Toklu, darbe girişiminin yaşandığı gün, kapatılan Maltepe Askeri Lisesi personeli olan ve bu dosyanın sanıkları eski albay Murat Alparslan, eski yarbay İbrahim Fatih Büyükbaş ve eski yarbay İsmail Selvi'yi, Kılıç ise Vurkun, eski yüzbaşı Eser Bingül, eski üsteğmen Yücel Atılgan, eski teğmen Levent Cantekin'i cep telefonundan arayarak "derhal" ve kamuflaj üniformalı bir şekilde Ege Ordusu Komutanlığı karargahına gelmelerini istedi.
Toklu, darbe girişiminin başladığı saatlere yakın zamanda ise yine dosyanın sanıklarından eski Bornova 57. Topçu Tugayı Komutanı tuğgeneral Mehmed Nuri Başol'u aradı.
- "Santrali kapat" emri
Ege Ordusu Komutanlığı'na gelmesinin ardından sanık Atılgan'a "santrali kapat" diyerek emir veren Kılıç, karargahtaki ordu harekat merkezindeki televizyonda eski Boğaziçi Köprüsü'nde yaşananlara ilişkin haberler izlendiği sırada, eski yarbay Fatih Erkek'in "Biz düz subaylarız,
bilirse sizler bilirsiniz, neler oluyor?" şeklindeki sorusunu "darbe" diye cevapladı.
Ordu harekat merkezindeki nöbetçi personele gelen telefonlara cevap vermemesi gerektiği yönünde emir veren Toklu oradakilere "Santrali kapatın", Kılıç ise baş hareketiyle ile "git" şeklinde talimat verdi.
Atılgan'ın tereddüt yaşaması üzerine bu kez de sanık eski yüzbaşı Eser Bingül'ün bu kişiye "Ne söyleniyorsa onu yap" diye söylediği, aynı anda Kılıç'ın da "Bu tür durumlarda Genelkurmay'ın emri vardır, santrali çabuk kapat" emrini tekrar ettiği şeklindeki diyalogları iddianamede yer aldı.
Bu durumu öğrenmesinin ardından Ege Ordusu Komutanı Orgeneral Abdullah Recep'in emriyle santral kısa bir süre sonra yeniden açıldı.
- Darbe girişimi başarısız olunca kaçtılar
Darbe girişiminin başarısız olacağının anlaşılmasının ardından Toklu ve Kılıç, Ege Ordusu Komutanlığı'ndan sanık Bingül'ün otomobilini alarak kaçtı. Haklarında yakalama kararı çıkartılan ikili, Tire ilçesindeki D.Ş. isimli örgüt mensubunun köy evinde 14 gün sonra yakalandı.
Yargılama aşamasında elde edilen delillere göre ise Kılıç ve Toklu'nun daha önce aradığı sanıklarla, eski Ege Ordusu Komutanlığı Harekat Başkanı albay Oksal Çelik'in odasında buluştuğu ve durum değerlendirmesi yaptığı da tespit edildi.
Toklu, mahkemedeki savunmasında, örgütle bağlantısını reddederek, darbe girişiminden önceden haberini olmadığını, Ankara'da olduğundan bitirilmesi gereken işler ve tayini İstanbul'a çıkan Kılıç'ın Narlıdere'de bulunan lojmandaki eşyalarının taşınması için 15 Temmuz 2016'da İzmir'de geldiğini, sanık Çelik'in aramasıyla da Ege Ordusu Komutanlığı'na geldiğini ifade etti.
- Firar planını "otostop"la açıkladı
Darbe girişiminin yaşandığı saatlerde cep
telefonundan Türkiye'deki bazı kışlalarda terör olayları olduğunu okuması
nedeniyle sanıklardan Çelik, Alparslan ve Büyükbaş'ı cep telefonu ile
aradığını, arama amacının internetten gördüğü gelişen olaylardan kaynaklı emniyet
maksatlı olduğunu savunan Toklu, Alparslan ile görüşmesinde
ona "Devletin bekası için gelin" şeklinde bir söz söylemediğini beyan etti.
O gece sanık Bingül'ün aracını alarak Ege Ordusu Komutanlığı'ndan çıktıklarını, Bingül'ün Kılıç'ı arayarak adli müşavirin
kendilerini çağırdığını belirtmesi ve internetten izlediği olayların gelişimine istinaden
kendisinin de Kılıç gibi korkuya kapıldığını anlatan Toklu, "Daha önceden gezme amaçlı gittiğim Tire'ye Recep Kılıç'la gitmeye karar verdim. Bingül'ün aracını Bornova'da stadyum civarında yol üzerinde bıraktık. Daha sonra tuttuğumuz bir taksiyle Tire'ye gittik. İlçeye girmeden önce Tire Organize Sanayi Bölgesinde taksiden indik, otostop çekerek Tire'ye gitmek istediğimiz sırada D.Ş. isimli bir kişi yolda durdu ve bizi aracına aldı. D.Ş. ile önceden irtibatımız yoktu. D.Ş. ve abisinin FETÖ ile irtibatının olup olmadığını bilmiyorduk." dedi.
Mahkemede, D.Ş. hakkında "Silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan İzmir 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldığı anımsatıldı.
Sanık Kılıç da Toklu'nun verdiği ifade doğrultusunda mahkemede hakkındaki suçlamaları reddetti.
Kılıç ve Toklu'nun yaptığı savunmaya itibar edilemeyeceği vurgulanan gerekçeli kararda, sanıkların her ne kadar sanık Oksal Çelik'in kendilerini çağırdığını ifade etmelerine rağmen Çelik'in bunu doğrulamamış olması, plan çalışması için geldiklerini söyleyen sanıkların gündüz karargaha gelmedikleri gibi herhangi bir plan çalışması içerisinde de
bulunmadığına değinilerek kurmay subay olan iki sanığın darbe karşıtı bir eylemde bulunmadığı ve Kılıç ile Toklu'nun "darbe kalkışmasının plan ve
hazırlıklarından önceden haberdar olduğu"na dikkat çekildi.
- "Huber Köşkü" beyanını mahkemede inkar etti
Mahkemede suçlamaları reddeden sanıklardan Vurkun ise emniyette verdiği ifadesinde, "Kılıç'ın kendisine ülkede darbenin gerçekleştiğine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın özel kuvvetler komutanlığı ekiplerince ele geçirildiğine ve Huber Köşkü'nde alıkonulduğuna" ilişkin beyanını inkar ederek, "Gerçekte böyle bir şey yaşanmadığını fakat kendisinin
yaşanmamış bir şeyi emniyetteki ifadesinde yaşanmış gibi anlatmış olabileceğini" dile getirdi.
Gerekçeli kararda bu konuya ilişkin, Vurkun'un 18 Temmuz 2016'da emniyette verdiği ifadesini yalanlamasına karşın, ifadesinin alındığı tarih itibarıyla soruşturma makamlarının elinde darbecilerin kalkışma planları ile ilgili bu
ayrıntıları içeren yeterli bilgi henüz bulunmadığı kaydedilerek, "Türkiye'nin bu bilgiyi ilk kez bu tarihten 1 ay sonra ifade
veren itirafçı eski albay sanık Hakan Bıyık'ın Ankara'da darbe planlamalarının yapıldığı
toplantılara ilişkin itirafları ile öğrendiği, bu durumun başta Kılıç ile o
akşam birlikte hareket eden diğer askeri personelin darbe planlamaları ayrıntılarından haber
olduklarını ortaya koyduğu anlaşılmıştır." ifadelerine yer verildi.
Yargılama sonucunda Toklu, Kılıç ve Vurkun, "Anayasayı İhlal" suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılırken, Toklu ve Kılıç'ın darbe girişiminin yaşandığı gün irtibata geçtiği sanıklar da aynı suçtan aynı cezayı aldı.