Guantanamo'da bir hafta
Nazlı YALÇIN'IN izlenimleri
ABD'nin terör şüphelisi oldukları gerekçesiyle alıkoyduğu 149 tutuklunun kaldığı Guantánamo Üssü'nde Pentagon'la savunma avukatları arasında soğuk savaş rüzgârları esiyor. Yıllardır suçları bile söylenmeden burada tutulan şüpheliler için yargılamaların ne zaman başlayacağı hâlâ tam olarak bilinmiyor.
(Hürriyet)
Guantánamo adı, ilk kez 2002'de ortaya çıkan tutuklu fotoğraflarıyla akıllara kazındı. İşkence iddiaları Bush hükümetini zorlarken, herkes Guantánamo'yu merak etmeye başladı. Obama hükümeti iktidara geldiğinde kapatacaktı, ama Guantánamo hâlâ sapasağlam ayakta.
15 gazeteci, tutuklu avukatları ve birçok Pentagon yetkilisiyle birlikte, Washington'daki Andrews Askeri Hava Üssü'nden bir C17 ile yani ABD'nin elindeki en büyük askeri nakliye uçaklarından biriyle havalanıyoruz. Turks ve Caicos Adaları'nın üstünden geçerken Karayipler'in manzarasıyla büyüleniyoruz. Yolun bizi götüreceği nokta düşünüldüğünde, bir yer cennete aynı anda nasıl bu kadar yakın ve böylesine uzak olabilir, insanın aklı almıyor.
Küba'nın güneydoğu ucunda değil, bambaşka bir gezegendeyiz sanki.
Guantánamo'daki üssün, ‘Camp Justice' (Adalet Kampı) adı verilen kısmındaki askeri çadırlarda kalıyoruz. Duruşmaların yapıldığı mahkeme salonu da burada. Hemen yanındaki terk edilmiş dev bir hangar, basın merkezine dönüştürülmüş. Yanımızda bize her adımımızda eşlik etmek zorunda olan askerler var.
‘Yüksek riskli 5li'
11 Eylül'ün asıl planlayıcısı olduğuna inanılan Khalid Sheikh Mohammed ve işbirlikçileri oldukları iddia edilen dört isim için ölüm cezası isteniyor.
Mohammed'in yeğeni olan Ali Abdulaziz Ali, Ramzi Bin al-Shaibah, Walid Muhammad Salih Mubarak Bin Attash ve Mustafa Ahmed Adam al-Hawsawi, askeri mahkemelerde de hep birlikte yargılanıyorlar. Daha doğrusu bir türlü yargılanamıyorlar çünkü süreç bir türlü başlamıyor, hâlâ ön duruşmalar yapılıyor. Biz de bunlardan biri için Guantánamo'dayız zaten.
Sabah 8.30'da, bütün elektronik cihazları çadırlarda bırakıp birçok güvenlikten geçiyor ve mahkeme salonuna giriyoruz. Kapıda kocaman bir uyarı: Google glass da yasaktır! Dalga geçer gibi ‘Deneyen oldu mu ki hiç?' diye soruyorum. Gülümsüyorlar.
Bize ayrılan izleme salonuna geçip oturuyoruz. En ön sırada olduğumdan salonun tamamını görebiliyorum. İçerisi morg gibi soğuk. Dışarısı 40 derece, biz ise içeride üstümüzde kazakla üşüyoruz.
Hiçbir anı kaçırmamak için o kadar dikkatli bakıyorum ki salona, gözlerim yoruluyor. Sonra bir anda mahkeme salonunun kapısı açılıyor ve elleri siyah eldivenli üç asker ağır adımlarla Sheikh Mohammed'i getiriyor, en ön sıraya oturtuyor. Bütün tutuklu sandalyelerinin önünde yerdeki bir boşluktan çıkan demir bir zincir var. Kadın avukatlar, müvekkillerinin inanışlarına saygılarından türban giymeye başlamış. Her tutuklunun bir sivil bir de askeri savunma avukatı var. Askeri avukatların masrafları ABD hükümeti tarafından karşılanıyor. Sivil avukatlarsa ya ücretsiz çalışıyorlar, ya da sivil toplum örgütlerinin sağladığı fonlardan faydalanıyorlar.
Yoksa FBI peşimizde mi? Guantánamo'da FBI'ın sürekli etrafımızda olduğunu hissediyoruz. Mahkeme salonunun güvenliğinde duran, göz göze gelmeye bile çekineceğiniz adam da FBI'dan diye düşünüyoruz, ortalıkta dolaşan birçok sivil de. Sürekli gözetlendiğimizi hissediyoruz. Sanki çadırlarımızda bile yalnız değiliz. Bu his içimize öyle işliyor ki, dayanamayıp odalarımızda duran, olağan şüpheli plastik çiçekleri dışarı çıkarıyoruz. Ya içinde kamera varsa? Ne olur ne olmaz...
Revirde zorla besliyorlar Tutukluların büyük bir kısmı, hiçbir suçlama olmadan yıllardır devam eden tutukluluklarını protesto için uzun zamandır açlık grevinde. Revirdeki doktorlar, tutukluların açlıktan ölmelerini engellemek için, burunlarından tüpler sokarak onları zorla besliyorlar. Tüplerin içinde kalorisi ve protein oranı yüksek karışımlar var.
Tek kişilik hücrelerde hayat
Tutuklular tek kişilik hücrelerde kalıyorlar. Uyumlu olanlara beyaz renkli tulumlar veriliyor, uyumsuz olan sorun çıkaranlara ise parlak turuncu tulumlar giydiriliyor.
İşkence hücreleri artık boş
Camp X-Ray'e doğru yola çıkıyoruz. Irak'ta yakalanan ve savaş suçlusu olduğu iddia edilen tutukluların getirildiği ilk yer Camp X-Ray. İncirlik Üssü üzerinden Guantánamo'ya transfer edilen tutukluların, üstlerinde turuncu tulumlar, ellerinde kelepçelerle çekilmiş görüntüleri hafızalara kazındı.
Her tarafı dikenli tellerle kaplı kamp artık bataklığa dönmüş durumda. Dev sıçanların, yılanların işgali altında. 12 yıldır boş olan bu alan, her haliyle Cenevre Konvansiyonları'na aykırı görünüyor. Burada 4 ay geçiren tutuklulardan Murat Kurnaz'ın yazdığı ‘Hayatımın Beş Yılı' kitabında anlattıkları geliyor aklımıza. İki kovayı gözümün önüne getiriyorum. Biri su içmek, diğeri ise ihtiyaç gidermek için. Herkesin gözünün önünde.
‘Eve gitmek istiyorum'
Askerler çok genç. 20-25 yaş arası olan bu çocukların neredeyse hepsi evli. Çoğu eşini, çocuklarını Amerika'da bırakmış. Rütbelerine göre 3 bin ile 8 bin dolar arası maaş alıyorlar. Guantánamo pek masraflı bir yer olmadığından bol bol para biriktirebiliyor. Konuştuğum askerlerin hemen hepsi aynı şeyin hayalini kuruyor; dönemlerini bitirmek ve Amerika'ya dönerek daha sessiz sakin işlerde çalışmak, ya da askerlere sağlanan yüksek öğretim fırsatlarından yararlanarak okula devam etmek. "Sörf yapmak ve içip dağıtmak istiyorum” diyor bir tanesi. "Eve gitmek istiyorum.”
Askerlerin boş günlerindeki yegâne eğlencesi sahil keyfi. Girls Scout isimli plaj favorileri.
Askerlerin boş günlerindeki yegâne eğlencesi sahil keyfi. Girls Scout isimli plaj favorileri. Ellerinde biraları, yanlarında radyoları, Küba müziği eşliğinde denizin tadını çıkarıyorlar.
Çoğu zaman onlara iguanalar da eşlik ediyor. Yemek yediğinizi gören iguanalar, onları da beslersiniz diye ayağınızın dibinden ayrılmıyor.
Yolda sürekli üssün radyo kanalı olan Radio Gitmo dinleniyor. Sloganı esprili: ‘Rockin' in Fidel's Backyard' yani bir nevi ‘Fidel'in arka bahçesinde rock'lıyoruz'. Radio Gitmo'nun hediyelik eşyalarına hep böyle esprili yazılar basılmış. ‘Close but no cigar' (Yakınız ama puro yok) yazılı tişörtler çok popüler, çünkü üsse her gelen direkt soramasa da ‘Küba purosu var mıdır acaba?' diye aklından geçiriyor.
Bir nevi ‘Küçük Amerika'
Guantánamo Üssü'nün nüfusu 6 bine yakın. Tutuklu kamplarında 2.300'e yakın asker çalışıyor.
McDonald's, Subway, Pizza Hut, ne ararsanız var. Ama askerlerin favorisi O'Kelly's isimli bir Irish Pub. Biz de her akşam burada yiyoruz. Gün bitimini haber veren borazan sesinden sonra herkesin gündemi Dünya Kupası oluyor.
ABD-Gana maçını birlikte izliyoruz. Maç bitiminde bütün askerler ‘USA! USA!' diye sevinç çığlıkları atıyor.
Tutuklularsa maçları bir gün gecikmeli takip ediyor.
Tutuklularsa maçları bir gün gecikmeli takip ediyor.