ANAHTAR İÇ BARIŞTADIR
21’inci yüzyıla girdiğimizde geleceğe iyimserlikle bakmak için birçok nedenimiz vardı. Kalıcı bir barışın, sadece savaşın yokluğundan ibaret olmadığının bilincindeydik. Bu anlayış doğrultusunda, BM sisteminin temelini oluşturan evrensel ilkelere yönelik güçlü taahhüdümüzü muhafaza ettik. Ne var ki günümüzün en derin krizleri iç çatışmalardan neşet etmektedir. Yönetilenlerin, yönetenlerden rızalarını çekmelerinden kaynaklanan siyasi meşruiyet sorunlarına dayalı bu tür çatışmalar, ülke içi düzenlerin sarsılmasına yol açmaktadır. Siyasi meşruiyetten yoksun liderlerin hepsi, ortak bir yanılgı içindedirler, geleceği görmek ve dönüşümü yönetmek yerine, kendi halklarına karşı sorumsuz hareketlerle zaman kazabileceklerine inanırlar. Nihayetinde bu tür iç çatışmalar Suriye’de tanık olduğumuz trajedideki gibi iç savaşlara yol açmaktadır. Bu liderlerin eylemlerinin kendi sınırlarının ötesinde de barış ve güvenliğe yansımaları olmaktadır. Bölgesel ve uluslararası güvenliğin anahtarı gerçek iç barıştır. Bu konu, önümüzdeki yıllarda daha fazla karşılaşacağımız bir mesele olmaya devam edecektir. Haklılığın kimsenin tekelinde olmadığını hepimiz biliyoruz.
GÜÇLÜ VE ETKİN BM
Güçlü, etkin ve güvenilir bir BM, hepimizin ihtiyacıdır. BM, uluslararası barış ve güvenliğin muhafazası için harekete geçme yeteneğine sahip olmalı. Güvenliği, adaleti ve insanların temel hak ve özgürlüklerini koruyabilmeli. Kuvvete dayanan siyaset uğruna bu asli sorumluluğunu asla terk etmemeli. Güvenlik Konseyi’nin tepkisiz kalmasının, saldırgan rejimleri cesaretlendirdiğinin bilincinde olmalıyız. Acımasız eylemlerin faillerini adalete ve hukuka teslim etmeye muktedir bir BM’ye ihtiyacımız var. BM’nin kurucularının tasavvur ettiği gerçek barışçı bir dünyaya ancak böyle bir BM’yle ulaşabiliriz. Bu asli bir hedef olmanın ötesinde, acil bir ihtiyaçtır. Dünyadaki yeni koşullar ışığında, gerçek anlamda demokratik, temsil kabiliyetine sahip, etkin ve hesap verebilir bir Güvenlik Konseyi gerekmektedir. Bugün karşı karşıya olduğumuz hiçbir mesele, Suriye’deki durumdan daha fazla aciliyet arz etmemektedir.
ANLAŞMAYA DESTEK
Türkiye, Suriye’nin kimyasal silah stokunun tasfiyesi için ABD ile Rusya arasında varılan anlaşmayı memnuniyetle karşılamakta ve desteklemektedir. Bu anlaşma, somut bir BM Güvenlik Konseyi kararına tahvil edilmelidir. Bu stok tamamıyla imha edildiğinde, Suriye halkı ve bölge rahat bir nefes alacaktır. Ancak, bu silahların daha 1 ay önce Suriyeli sivillere karşı kullanıldığını göz ardı edemeyiz. İnsanlığa karşı işlenen bu suçun faillerinin, yaptıklarının hesabını vermesi ve adalete teslim edilmesi gerekmektedir. Suriye’nin kimyasal silahlarına ilişkin bu anlaşma bir fırsat. Doğudaki tüm kitle imha silahlarının tasfiyesini sağlayacak bir güvenlik mimarisinin oluşturulması yönündeki ilk adımı teşkil etmesini ümit ediyorum.
HESAPTAN KURTULAMAZ
Eğer kimyasal silahlar kullanılmamış olsaydı, uluslararası toplum 100 binden fazla insanın ölümüne gözlerini kapatmaya devam mı edecekti? Biz burada konuşurken insanlar öldürülmeye devam ediliyor. Bu çatışma kimyasal silahların kullanılmasıyla başlamamıştır, bu silahların imhasına yönelik bir anlaşmayla da son bulmayacaktır. İnsanların öldürüldüğü gerçeğinden değil, öldürülüş şeklinden rahatsız olanların tutumunu kınıyoruz. Böyle bir yaklaşım, gayriahlakidir ve hiçbir şekilde kabul edilemez. Kimyasal stokların imhası ile hesap vermekten kurtulamazlar. Suriye’nin kimyasal stokunun imhasına ilişkin anlaşma, rejiminin işlediği diğer suçların hesabını vermesinden kaçmasına fırsat tanımamalıdır. BMGK’nın Suriye’de asli sorumluluğunu yerine getirmedeki başarısızlığı utanç vericidir. Siyasi farklılıkların, güç dengesine dayalı politikaların ve jeo-politik mülahazaların bu trajediyi sonlandırma gereğinin önüne geçmesi esef vericidir.
Akdeniz kıyıları Afganistan olmasın
Cumhurbaşkanı Gül, BM’nin 68. Dönem Genel Kurulu toplantılarının ‘Liderler Diyaloğu: Vizyondan Eyleme’ başlıklı oturumunda da konuştu. Heyet başkanlarına Türkevi’nde resepsiyon veren Gül’ün görüştüğü liderler arasında Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Katar Emiri Hamad Bin El Thani de vardı. ABD’nin saygın gazetelerinden Washington Post, Cumhurbaşkanı Gül’ün Lally Weymouth’a verdiği röportajı yayınladı. Cumhurbaşkanlığı’na yeniden aday olup olmayacağını açıklamak için 1 yıl daha vakti olduğunu söyleyen Gül, Suriye konusunda ‘Esad’ın gitmesi gerektiği’ çağrısıyla şu mesajları verdi: “Suriye’de işleri kendi haline bırakırsak Afganistan’da olanların Akdeniz kıyılarında da yaşanma tehlikesi var. Buna müsamaha gösteremeyiz. Kendi haline bırakılırsa halk önce aşırı, sonra radikal ve sonra da terörist olur. En baştan güçlü bir tepki vermemiz gerekirdi. İşler 6 ay, 1 yıl daha böyle sürerse, pek çok üyesi olan güçlü gruplar belirecek. Onları dağıtmak çok zor olacak. Suriye’de yaşananlardan bence herkes sorumlu. ABD güçlü. Güçlü olanlar bu gücü son çare olarak sergilerler. Kapsamlı bir siyasi stratejinin parçası olmayan askeri müdahale sonuç vermez. Rusya ve İran’ın da bu görüşmelere katılması gerektiğini hep söyledim. (Türkiye’nin El Kaide’ye yakın
Nusra Cephesi gibi radikallere yardım gitmesine izin vermesi suçlamaları) Böyle bir suçlamayı kabul etmem. Aşırılar Türkiye’ye gelmiyor. Demokrasi için çalışan ılımlılar Türkiye’de buluşuyor.
Suriye’yi krizden çıkaracak siyasi strateji zamanı
NEW York’ta, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon ile görüşen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Suriye’de krizden çıkılmasını sağlayacak kapsamlı bir siyasi strateji belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Gül, görüşmede Suriye’deki kimyasal silahların temizlenmesine ilişkin anlaşmanın olumlu olduğunu, konunun sadece kimyasal silahlar olmadığını söyledi. Suriye’de krizden çıkılmasını sağlayacak kapsamlı bir siyasi stratejinin belirlenmesi gerektiğini anlatan Cumhurbaşkanı, BM’nin itibarı ve güvenilirliği açısından artık somut adım atılmasının vaktinin geldiğini vurguladı. Görüşmede, Kıbrıs ve Ortadoğu müzakereleri de gündeme geldi. Daha sonra Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Huzai’yi kabul eden Gül, Türkiye’nin, Irak halkının tüm kesimlerini kucakladığını ve bu ülkenin istikrar, güvenlik ve refahının Türkiye için önemli olduğunu söyledi. Kısa süre önce Irak Meclis Başkanı Nuceyfi başkanlığında bir heyetin Türkiye’ye geldiğini anlatan Huzai ise bu ziyaretlerin devam edeceğini belirtti. Gül’ün eşi Hayrünnisa Gül ise Ban Ki-Moon’un eşi Ban Soon-taek tarafından heyet başkanlarının eşleri onuruna düzenlenen çay davetine katıldı.