YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Gül: 'Sözümüz Güçlü Olsun' Derken Telafisi Çok Zor Noktalara Varabiliriz

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, siyasi partilerin liderleri ile siyasetçilerin, şartların gerektirdiği ortamın oluşmasına ortak katkılarının, başka...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, siyasi partilerin liderleri ile siyasetçilerin, şartların gerektirdiği ortamın oluşmasına ortak katkılarının, başka her türlü katkıdan daha fazla belirleyici olduğunu söyledi. Gül, "Geçmiş deneyimlerimizden ve siyasi tarihimizdeki örneklerden bildiğimiz üzere, bir yasama yılı nasıl başlarsa öyle devam ediyor. 'Sözümüz güçlü olsun' derken kendi söylemlerimizin esiri olabilir ve ileride telafisi çok zor noktalara varabiliriz." dedi.

TBMM Genel Kurulu, 24. Dönem 3. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in başkanlığında saat 15.00'de özel gündemle toplandı. Toplantı yeter sayısının bulunduğunu belirterek birleşimi açan TBMM Başkanı Çiçek, sunuş konuşması yaptı. Daha sonra Genel Kurula Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geldi.

İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, her yeni günün, her yeni başlangıcın yeni umutları beraberinde getirdiğini söyledi. Dünyanın köklü değişimler geçirdiği, ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda muazzam altüst oluşların yaşandığı günümüz ortamında da; yüce Meclisin, milletimizin, sorunlarının çözümünü emanet ve itimat ettiği en önemli kurum olduğuna dikkat çeken Gül, "Kuruluşundan beri olduğu gibi, bugün de Yüce Milletimiz, rehberlik için yüzünü Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne çevirmekte, sizlerin varlığından, çalışmalarınızdan, gayretlerinizden ümitvar olmaktadır." diyen Gül, dünyada, çevrede ve ülkemizde meydana gelen olumlu ve olumsuz gelişmeler, karşı karşıya kalınan sorunların hiç kuşkusuz, bu yasama döneminin öncekilerden daha hassas hale getirdiğini ifade etti.

Böyle dönemlerde daha fazla konuda ortak tavır alabilmek gerektiğini vurgulayan Gül, "Bunun için de daha geniş istişareye, çok yönlü diyaloğa ve her düzeyde daha yakın çalışmaya ihtiyacımız var. Siyasi partiler demokrasilerin temel unsurudur. Siyasi partilerimizin saygıdeğer liderleri ile siyasetçilerimizin, şartların gerektirdiği ortamın oluşmasına ortak katkıları, başka her türlü katkıdan daha fazla belirleyicidir. Birbirimizin düşünce ve kaygılarına empatiyle yaklaşalım. Doğrularımızı söylemeye devam edelim, ancak bunu yaparken dışlayıcı ve birbirimizden uzaklaşmayla sonuçlanacak bir üslup kullanmaktan da kaçınalım. 'Sözün gücü'nün ne olduğunu hep hatırda tutalım. Geçmiş deneyimlerimizden ve siyasi tarihimizdeki örneklerden bildiğimiz üzere, bir yasama yılı nasıl başlarsa öyle devam ediyor. Sözümüz güçlü olsun derken kendi söylemlerimizin esiri olabilir ve ileride telâfisi çok zor noktalara varabiliriz." dedi.

MİLLETVEKİLLERİNİN OLMAMASI NOKSANLIK

Geçen yılki konuşmasında bu Meclis’in siyasetin tüm renk ve eğilimlerini temsil ettiğini ve bu nedenle çok güçlü olduğunu vurguladığını hatırlatan Gül, bu vesileyle, seçildikleri halde bu yasama yılında da Meclis’te olamayan milletvekillerinin bu tablo içinde bir noksanlık oluşturduğunu belirtmek istediğini söyledi.

Seçimlere yasal olarak katılmış, halkın oyunu almış, milletvekili sıfatını taşımaya hak kazanmış herkesin, haklarında kesin yargı kararları ortaya çıkana kadar yasama faaliyetine katılması gerektiğini düşündüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Gül, "Ülkemiz ve milletimizin karşılaştığı bütün sorunların çözüm yeri Yüce Meclis’tir. Ülkemizdeki bütün fikir ve renklerin burada temsili önemlidir. Mühim olan bu yüce kurumun kapsayıcı olması ve çoğunluktan farklı düşünenlerin bu çatı altında kendilerine güvenli bir yer bulmasıdır. Meclis kompozisyonunda meydana gelebilecek her türlü noksanlık, geçmişte yapılanları tekrar etmekten ve çok ihtiyacımız olan çözümleri daha da ötelemekten başka bir işe yaramayacaktır." diye konuştu.

‘TÜRKİYE GİBİ OLMAK’ BAZI HALKLAR İÇİN BİR ÖZLEM HALİNE GELDİ

Geride kalan yasama yılının her bakımdan Türkiye'yi ön plana çıkaran olaylara sahne olduğunu ifade eden Gül,
şöyle devam etti: "Dünyanın en sağlam, hiç sarsılmaz gibi görünen ekonomileri krize girdi. Krizle daha önce tanışmış ülkelerde de sorunlar derinleşti. Bize yakın coğrafyada, asla değişmez gözüyle bakılan, halkların kaderi olduğuna inanılan siyasi yapıların çözülmeye yüz tuttuğunu gördük. İnsanlar daha fazla hak ve daha fazla özgürlük taleplerini yüksek sesle ifade etmeye başladılar. Hak ve özgürlüklerini elde etmek için her türlü fedakârlığa katlanmayı göze alabileceklerini gösterdiler. Değişim süreci henüz sona ermediği için etrafımızdaki çalkantılar ülkemizi de etkiliyor. Yakın coğrafyamızda meydana gelmekte olan köklü değişimlere yol açan gelişmelerde ülkemizin ‘ilham kaynakları’ndan biri olduğunun herhalde farkındayız. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman, demokratik ve laik bir ülke olarak Türkiye, ekonomik alanda kaydettiği ilerlemeler yanında, farklı din ve etnik kökenden vatandaşlarını mutlu etme çabalarıyla da dikkat çekiyor. ‘Türkiye gibi olmak’ bugünün dünyasında bazı halklar için bir özlem haline geldi. Bu vasıflarımızın ülkemize ve özellikle devlet yönetiminde görev alanlara ayrı bir sorumluluk yüklediğine hiç kuşku yoktur. Bu itibarla, ülkemize ve sistemine bakıldığında fark edilen ‘özenilecek’ vasıflarımızı daha da sağlamlaştıracak, kurumsallaştıracak, demokratik kazanımların sürmesini sağlayacak yöndeki kararlı yürüyüşümüze devam etmeliyiz."

"FİLM KIŞKIRTMASI GİBİ PROVOKASYONLAR BUNDAN SONRA DA OLACAKTIR"

Uzak ve yakın coğrafyalarda meydana gelen değişimlerin Türkiye için, büyük fırsatlar doğurduğu gibi yeni sorunlara da kapı araladığını anlatan Gül, "Bölgemizde istikrar ve güvenliğe önem veren, karşılıklı dayanışma ve çok yönlü işbirliği temelinde sorunları ortak çözümlerle ortadan kaldırmayı amaçlayan uzun vadeli stratejimizi kararlıkla sürdürdük. Zaman içerisinde karşımıza çıkan birçok engele rağmen, bu politikalarımızdan taviz vermeyerek, samimiyetimizi bölge ülkelerine ve komşularımıza ispat ettik. Komşularımızla ilişkilerimiz bugünlerde yeni gelişmelerle sınanıyor. İki yıl kadar önce tamamen bizim dışımızda gelişen olaylar sonunda, tek parti rejimleriyle yönetilen otoriter Arap ülkelerinin halkları, özgürlük, adalet ve daha iyi ekonomik şartlar için hareketlenip korku duvarlarını yıktılar. Arap dünyasındaki bu köklü dönüşüm hareketi tamamen yerli olan bir hak, hukuk ve onur mücadelesidir. soğuk savaş dönemi çoktan bitti. Ancak, Ortadoğu’da bugün bile soğuk savaş mantalitesi ve yöntemleriyle stratejik ve taktik hamleler sürdürülüyor. Bu nedenle, her zamankinden daha dikkatli ve ihtiyatlı olmakta yarar bulunuyor. Ortadoğu’da halk hareketleri başladığında, normalde bütün dünyaya demokrasi dersi veren bazı ülkeler tereddütler yaşadılar. Bugün de yaşananları gölgelemek ve dönüşümü yolundan saptırmak için global çapta sinsi girişimler yapılmaktadır. Geçtiğimiz günlerde yaşanan ve etkisini şimdi bile hissettiren ‘film kışkırtması’ bu girişimlerin son örneğidir. Bu tarz provokasyonlar bundan sonra da olacaktır. İslam âleminin bu tuzağa düşmeden demokrasi ve kalkınma yolundaki çabalarını sürdürmesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler