ANKARA (ANKA)- CHP İzmir milletvekili adayı Güldal Mumcu, Uğur Mumcu cinayeti soruşturmasında, "yıkılmaya cesaret edilemeyen duvarın" gedik aldığını söyledi.
Mumcu, "O duvar aslında biraz gedik almış durumda, biraz açılmış durumda" dedi. Mumcu, Uğur Mumcu suikastının aydınlatılmadığının altını çizerek, "Diğer cinayetlerinin yanı sıra Uğur Mumcu suikastı tek başına tam aydınlanmış bir suikast değil. Bellekler unutkanlıkla yaralı. Uğur Mumcu suikastında 3 kişi var. Bunun ikisi yakalandı, biri hala yakalanmadı. Bu yüzden cinayet aydınlatılamadı" diye konuştu.
CHP'nin İzmir 1'inci bölge liste başı adayı Güldal Mumcu, ANKA'nın sorularını yanıtladı. Siyaset yapma fikrinin "toplumun siyasetten uzaklaşmasından" kaynaklandığını söyleyen Mumcu, "Toplumun giderek siyasetten uzaklaşıyor olması, yönetimini demokrasi ile nitelemiş olan bir ülke için oldukça sakıncalı bir şey. Sivil bir yönetimin siyasi partilere ihtiyacı var. Siyaset artık o kadar soğuk durulacak bir alan değil" dedi.
Hiçbir zaman siyasetten uzak olmadığını söyleyen Güldal Mumcu, CHP'ye katılmasını ise "Uğur Mumcu suikastından sonra CHP, faili meçhuller konusunda oldukça olumlu, yapıcı ve takipçi bir siyaset izledi. CHP, Mumcu cinayeti, Sivas katliamı ve diğer suikastları takip eden tek parti oldu. Bunun yanı sıra CHP'nin 1 Mart tezkeresinde sergilediği siyasi tavır da kararımı etkiledi. Ben siyaset yapılacaksa CHP'de yapılması gerektiğini düşündüm" sözleriyle açıkladı.
"O DUVAR…"
Güldal Mumcu, Uğur Mumcu cinayetinin ardından dönemin Emniyet Genel Müdürü olan Demokrat Parti Genel Başkanı Mehmet Ağar'la yaşadıkları "duvar" tartışmasını değerlendirdi. Mumcu şöyle konuştu:
"‘Bir duvar örülüyor' dedi, Ben de ‘O zaman çekin bir tuğla, yıkılsın' dedim, ‘Çekemem' dedi. ‘Çekin, kenara çekilin' dedim. ‘Yapamam' dedi. ‘O zaman çekerler altında kalırsınız' dedim. Öyle bir ifade ile baktı ki, ‘bunu da kim yapabilirse' anlamında. Şimdi o duvar biraz gedik almış durumda, biraz açılmış durumda. Aslında toplumumuz neyin ne şekilde yapıldığını iyice algılamış durumda. O duvar gedik aldı, ama onun tamamen ardındakini görebilmek için, onu gösterebilecek bir siyasi yapılanmayı, siyasi erki görmek istiyor."
"CİNAYET AYDINLATILAMADI"
Uğur Mumcu cinayetin aydınlatılamadığını belirten Güldal Mumcu, şunları söyledi:
"Bellekler unutkanlıkla yaralı. Uğur Mumcu suikastında 3 kişi var. Bunun ikisi yakalandı, biri hala yakalanmadı. Uğur Mumcu suikastı tam aydınlanmadı. Her ne kadar yakalanan o kişilere bazı şeyler atfedilmiş olsa bile, tetikçi olmaları nedeniyle, bu işin planlayıcıları ve düzenleyicileri ortaya çıkarılmış değil. Kim bunlar, niçin böyle bir şey planlamışlar? Bu suikastı planlayan unsurlar ortaya çıkmadığı için Uğur Mumcu cinayeti hala çözülemedi.
Yakalanmıyor ve yakalanamıyor, ikisiyle at başı giden bir şeydir. İkisi de aslında yönetsel boşluğu gösterir, bunu yakıştırmak istemem. Türkiye Cumhuriyeti bunun üstesinden gelebilecek güçte olmalı. Bu işleri yapanların arkalarındaki yapılanmalar ortaya çıkarılabilseydi, günümüzdeki bu terör olaylarını da yaşamazdık. Erkini kullanmak zorundadır iktidarlar. Bununla ilgili Meclis'te ne yapılır ne yapılmaz, günü geldiğinde değerlendirilecek."
"KADINLAR HAKETTİĞİ DEĞERİ ALACAK"
Mumcu, özellikle Cumhuriyet mitinglerinde ön plana çıkan kadınların, siyasete müdahale etmesi gerektiğini söyledi. Kadınlarla erkeklerin yan yana durması ve her işte eşit yer almaları gereğini kaydeden Güldal Mumcu, Türkiye'de "zaman içinde gelişen farklı öğretiler" nedeniyle kadınların "korunmaya muhtaç varlıklar" olarak algılandığını söyledi. Mumcu şöyle konuştu:
"Kadınları devamlı bir şey beceremez düşüncesiyle yönlendirmek, ister istemez onların üzerinde bir baskıya yol açıyor. Öyle bir aşamaya geldik ki hakimlerimiz bile ‘kadınların sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin' dedi. Bakış açısı böyle. Bu çağda bile, kadınlar bu gözle görülür durumda. En yakın tarihte bile kadını tek başına yemek sofrasına almayan kareleri gördük. Şimdi yemek sofrasında bile yanında oturtmadığı kadını yönetsel bir yere gelecek, karar mekanizmasına gelecek olmasını öyle bir toplum ister mi? Onu baskılıyor. Bu toplumda da dişi enerji hak ettiği yere gelmek için tepkisini göstermiştir. Ben bu hareketten umutluyum. Kadınlar hem parlamentoda hem diğer kurumlarda hakkettiği değere kavuşacak."