HABER

Gülen Mısır'daki darbeyi eleştirdi

Fethullah Gülen'den Mısır darbesi için: "Böyle oldu, iyi olmadı. Demokrasi bir kere daha bir darbe yedi, bir kere daha darbe yedi. O da bir darbedir, bir darbe yedi."

ANKARA (ANKA) - Fethullah Gülen Mısır'daki darbeyi eleştirdi. Gülen, Mursi'nin bir yıldaki icraatı için "O insanı tam test ettik, hakikaten bu makamın insanı değildi, onu bertaraf etmemiz lazım!.." gibi değerlendirmeler yapıldığını belirterek, "Bunlar çok yanlış mülahazalar, çok insafsızca mülahazalardır" dedi. Fethullah Gülen Mısır'da yaşananlar için sonunda, "Böyle oldu, iyi olmadı. Demokrasi bir kere daha bir darbe yedi, bir kere daha darbe yedi. O da bir darbedir, bir darbe yedi" şeklinde konuştu. Gülen, Mısır'da olayların bu hale gelmesinden dolayı Muhammed Mursî'nin suçlanmasının ve çevresini okuyamadığına dair sözler edilmesinin şu anda hiçbir faydasının olmadığını, aslında o işin ehli olan kimseler tarafından daha önceden bazı ikazların yapılmış olması gerektiğini ifade etti. Ramazan ayı dolayısıyla Kuran çalışmalarında bulunacağı için söyleşilerine bir süre ara verecek olan Fethullah Gülen ayrıca "Gelin şu baharın hakkından gelelim" düşüncesiyle bazı kötü niyetli çevrelerin durumu farklı değerlendirebileceği uyarısında bulundu.

-GÜLEN BEKLENEN DÜŞÜNCELERİNİ AÇIKLADI-

Fethullah Gülen "herkul.org" adresinde de yayımlanan söyleşisinde Mısır darbesi ve Muhammed Mursi hakkındaki görüşlerini açıkladı.

Sözlerine Hz. Muhammed'in "İnsanların hepsi çokça hata yaparlar; fakat, hataya düşenlerin en hayırlıları hemen tevbe edip arınma peşinde olanlardır" ve "Âdem hata etti, evlâtları da hata etti; Âdem unuttu, evlatları da unuttu" Hadisi Şerifleriyle başlayan Gülen, "Hata edince ne başkaları sizi yıkılmışlığa mahkum etmeli ne de siz kendinizi tamamen yıkılmış gibi görmelisiniz. Tevbe-i nasuh ile hemen doğrulmalı, bir kere daha silkinip ayağa kalkmalısınız" dedi. Bugün, çok küçük hatalardan dolayı insanların hatalı bulunup suçlandığını, bireylerin birbirlerine yaşama hakkı vermezmiş gibi davrandığını belirten Fethullah Gülen "Peygamberlerin, evliya ve mukarrebinin yolu, atmosferi yumuşak tutma, kendi değerlerine karşı müsait bir atmosfer oluşturma ve takdim edecekleri semavî/ilâhî emtiaya karşı istek uyarmadır. Aksi halde o ilâhî emtiaya, kendi değerlerine karşı nefret uyarılmış ve iyi bir şey sunulurken günaha girilmiş olur" dedi.

-"BİR SENE YETMEZ"-

Fethullah Gülen Mısır'daki darbe ve Muhammed Mursî hakkındaki görşülerini şöyle ifade etti:

"Mü'min olma itibarıyla, insanlar aldanabilirler, yanılabilirler. Mesela, akla geldiği için diyeyim: Yanı başımızdaki bir müslüman devletin başında, yine müslümanlık adına hareket eden, İslami değerlere bağlılık içinde (bir insan), günümüzün kriterleri arasında çok önem verdikleri demokratik bir anlayışla ve demokratik kurallara bağlı olarak seçime gidiyor, iktidar oluyor. Üzerinden bir sene geçmiyor.. bir senede özür dilerim, halk ifadesiyle söyleyeceğim, insan "ağzım, burnum' diyemez.. bir sene sonra hemen "O insanı tam test ettik, hakikaten bu makamın insanı değildi, onu bertaraf etmemiz lazım!..' gibi mülahazalar.. bunlar çok yanlış mülahazalar, çok insafsızca mülahazalardır. Bir senede insan bir şey ifade edemez, bir senede insan çıraklığı aşamaz. Siz bir senede çıraklığı aşmış, kalfa olmuş insan gördünüz mü hiç? Bu devlet işi, kocaman bir devlet işi. Hiç o işi yapmamışsınız, vekil olmamışsınız, bakan olmamışsınız, birden bire işin başına gelmişsiniz ve birilerine göre.. gerçekten hata mı değil mi? Birilerine göre, hemen hata saydıkları, izafi hata veya indî hata veya onlara göre hata, o hatalardan dolayı "seni alaşağı ediyoruz.' deniliyor. Bu meselenin bir yanı; bu onlara ait bir mesavi. Onlar onun hesabını Allah'a verirler.. aynı zamanda ma'şerî vicdana karşı da verirler onun hesabını.. ve aynı zamanda gelecek nesillere, nesl-i âtîye karşı da onun hesabını verirler. Tarih sayfalarında, satırlarında, paragraflarında o mesaviyi taşır, onlara kadar ulaştırır ve onlar ellerini kaldırır, "Yazıklar olsun size!' derler. "Yazıklar olsun 27 Mayıs'a!..' "Yazıklar olsun 12 Mart'a!..' "Yazıklar olsun 12 Eylül'e!..' ve "Yazıklar olsun işte orada olan o işe!..' falan derler. Böyle oldu, iyi olmadı. Demokrasi bir kere daha bir darbe yedi, bir kere daha darbe yedi. O da bir darbedir, bir darbe yedi."

-"'MURSİ' ARAPÇA 'BİR YERE GELMİŞ' DEMEK"-

Arapça "Mursi" sözcüğünün "irsa etmiş, demir atmış, bir yerde gelmiş limana otağını kurmuş" anlamına geldiğini belirten Fethullah Gülen, kimi çevrelerin "Mursi bazı görevlere yanlış kişileri getirdi" yönündeki iddialarını da insaflı olunması gereğini vurgulayarak şöyle değerlendirdi.

"Birileri, "Efendim, düşünemedi; bak, öyle bir adamı oraya getirdi ki, öyle bir adamı Anayasa Mahkemesi'nin başına getirdi ki...' falan demek suretiyle hem kendi hesaplarına hem de içinde bulundukları heyet hesabına, musibeti ikileştirme adına, atf-ı cürümde bulunma Hukuk sisteminde atf-ı cürüm önemli bir husustur; böyle toptan derleyip toplayıp insanları götürdüklerinde birbirlerini suçlamak suretiyle o işten sıyrılmaya bakarlar. Başımızdan birkaç defa geçtiği için, arkadaşlarımız tarafından bile, onlar tarafından bile bu atf-ı cürümün ortaya konduğuna çok şahit olduk. "Efendim, ben yapmamıştım da, bu adam geldi, bu adam bana tesir etti de, bu adam beni aldı, beni sürükledi de falan.' demek suretiyle kendileri o işin içinden sıyrılma adına.. bu da bir atf-ı cürümdür. Hazreti Pir'in bu mevzudaki ifadesi de, bir suçluya karşı o meseleyi değerlendirme mevzuu, musibeti ikileştirme demektir. "Neden böyle oldu, niye böyle oldu? Olmaması lazımdı, neden bunlar falanın başına geldi? Düşünseydi, etseydi bunu' Bu düşünce ve sözler musibeti ikileştirir."

-"MURSİ'Yİ SUÇLAMANIN HİÇBİR FAYDASI YOK"-

Fethullah Gülen, Mısır'da olayların bu hale gelmesinden dolayı Muhammed Mursî'nin suçlanmasının ve çevresini okuyamadığına dair sözler edilmesinin şu anda hiçbir faydasının olmadığını, bu türlü dedikoduların arkasında insanın yanılabileceğini ve hüsn-ü zannının kurbanı olabileceğini hesaba katmamanın da bulunduğunu, aslında o işin ehli olan kimseler tarafından daha önceden bazı ikazların yapılmış olması gerektiğini ifade ederek şöyle devam etti:

"Mü'min sever, hüsn-ü zan eder, fakat aldanabilir. Mü'min aldanabilir; "Biz ki müslümanız, aldanırız.' Çent defa aldanmışızdır, çent defa Yanınıza almışsınızdır, "kardeşim' demişinizdir. Yirmi sene, otuz sene, kırk sene "kardeşim' demiş, bağrınıza basmışsınızdır. Fakat bir gün hiç beklenmedik bir yerde -meğer kendi dünyasını örgülüyormuş dantelasında- sırtınızdan hançeri yediğiniz zaman acıyla inlersiniz; döner bakarsınız, bir de oymuş meğer. Mü'miniz.. hüsn-ü zannımızın altında kalabiliriz; hüsn-ü zan akıntısına kapılabiliriz, gidebiliriz. Bunu görenler haber vermeli, sezenler haber vermeli bu mevzuda, bilebilen servisler haber vermeli, ikaz etmeli, o insanların yanılmalarına meydan vermemeliler.

Bazen o türlü yanılmalar, olumsuz negatif bir mabeyn-i humayun teşekkülüyle olur, oluşur. Bir menfaat çetesi, birinin etrafını sarar; ona sahip çıkmaları, onu tutmaları, onu desteklemeleri sadece kendi çıkarlarına bağlıdır onların. Öyle gülerler onun yüzüne, onu öyle takdir ederler, onu öyle alkışlarlar, "Eşin yok, menendin yok, kakül-ü gülberlerinin tek teline acem mülkü fedadır' derler. O da bunları candan muhib, seven insanlar, dostlar, taraftarlar zanneder. Ve dolayısıyla ona ulaşma çok zorlaşır. O kendi kendini tecrit etmiştir. İşte bu çıkar ve menfaat grubuyla kendi kendini tecrit etmiştir. Onların iyi dediğine iyi der, kötü dediğine kötü der. Yol verilmesine müsaade ettiklerine yol verir, vermek istemediklerine de yol vermez. Böylece yalnızlaşmış olur. Vakıa etrafında bir cemaat vardır; bir şair şu mealde bir söz söyler, "O kalabalık içinde ben yalnızım' der. "Bu sessizlikte, sessizlikten sarhoşum.' Bir mısraı da odur, "sessizlikten sarhoşum' der. Kalabalık içinde yalnızdır, etrafında bir sürü insan vardır ama o yalnızdır. Onlar -bağışlayın- kendi türkülerini çalar-çığırırlar, ona da onu duyururlar, fakat hakikatten, işin mahiyet-i nefsü'l-emriyesinden, işin arka planından haberi yoktur. O Hazret de böyle aldanmış olabilir, onun ikaz edilmesi lazımdı."

Fethullah Gülen, Mısır'daki darbe bahane edilerek sahnelenen bir oyuna da şu sözlerle dikkat çekti:

" "Orada olduğuna göre burada da olabilir. Bazı yerlerde hazan rüzgârları esmeye başladı. Her yerde de biz bu hazan rüzgârlarını estirelim, gelin şu baharın hakkından gelelim!' mülahazasıyla bazıları, şom ağızlılar, bu meseleyi farklı şekilde değerlendirebilirler. Çok temkinli olmalı, insana karşı saygılı olmalı, mü'mine karşı saygılı olmalı, vatandaşına karşı saygılı olmalı. Onların iffetini, ismetini, izzetini kendi iffetimiz, izzetimiz, ismetimiz gibi korumaya çalışmalıyız. Zira mü'minlik odur. Mü'min yeryüzünde emniyet ve güvenin teminatçısıdır. Mü'minin aynı zamanda emniyet ve güven manasına da gelir. Mü'min, Allah'ın Mü'min ismine dayanır."

Fethullah Gülen sohbetinin sonunda ihtilaf ve iftiraklara değinerek Ramazan ayının ferdi günahlardan arınmak için bir fırsat olduğu gibi toplumsal sorunları çözmek için de imkanlar tanıdığını vurguladı. Gülen, "Şöyle bir ay Ramazan-ı Şerif'te oruca niyet ettiğimiz gibi, kimseye de bir şey dememeye niyet edelim. Kimsenin olumsuz tarafını görmemeye niyet edelim. Kimsenin olumsuz yanlarına kulak kabartmamaya niyet edelim. Yani gıybet etmemeye niyet edelim. Gıybeti dinlememeye niyet edelim. İftira etmeyelim, iftira edenlerin iftiralarına da kulak kapayalım, bütün uzuvlarımıza oruç tutturalım. Zannediyorum, bunca temrinat, yani otuz günlük bir rehabilitasyon bu" dedi.

Gülen, Ramazan ayında tefsir derslerine katılmak ve Kuran okumalarında yoğunlaşmak üzere söyleşilerine ara verdi.

En Çok Aranan Haberler