Silahlı suç örgütü yöneticisi Adnan Oktar’ın cezaevinden örgütsel faaliyetlerine devam ederek özellikle avukatlar aracılığıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, ayrıca deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yenilerini kazandırmayı amaçladığı iddiasıyla örgütün 20 sanıklı güncel yapılanmasına yönelik davanın görülmesine başlandı. İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanık Adnan Oktar ve bazı sanıklar Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Duruşmada 2 tutuklu sanık ile 4 tutuksuz sanık da hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan sanık Adnan Oktar, ‘’Boş bir dava olduğu için cevap vermekte mahsur görmüyorum. Ben anlamıyorum, bitişiğimde memur bey beni izliyor. 3 ayrı kamerayla izleniyoruz, ayrı bir uzman ayrıca hem izliyor hem inceliyor. Bizim konuşmalarımız ertesi gün kahvehanelerde konuşulmaya başlanıyor. Gizli bir bilgi vermemiz mümkün değil, bu uygulamalardan dolayı anında duyuluyor. Gizli olan savunma delillerini anlatamıyorum, anlatamadığım için de savunma yapılamıyor. 6 yıldır ne bitmeyen kısıtlamalar var. Mesela odamda yırtık kağıtlar oluyor, ona el konuluyor içinde şüpheli bir şey var mı diye. Yırtık kağıtta gizli bilgi arıyorlar. Çok kuşkulu ve şüpheli bir durum varmış gibi gösteriliyor ama ortada öyle bir şey yok. Bu gereksiz kısıtlamayı kaldırsınlar, avukatlarımla doğru düzgün görüşemiyoruz’’ dedi.
Ortada bir örgütün olmadığını iddia eden sanık Oktar, ‘’Burada yapılan şey İngiliz derin devletinin yaptığı bir eylem. Bizim anlattığımız İslam anlayışı yeni gençlik tarafından çok beğenildi. Panik olup ne yapalım dediler benim tutuklanmamı, eserlerime el konulmasını ve bütün faaliyetlerimizin durdurulmasını talep ettiler. Mesela İran Cumhurbaşkanı Reisi’yi şehit ettiler. İngiliz derin devleti tarafından kumpas kuruldu çünkü onlarda Mehdi alerjisi var. Benim arkadaşlarım tertemiz, süper ve kaliteli insanlar. Devlet beni 49 yıldan beri tanır, adli sicilim bile tertemiz. Buna rağmen bu oyunlar yapılıyor daha da yapacaklar. Filistin’de yapılan oyunun ayarlayan da İngiliz derin devletidir. Canım arkadaşlarımı korkuttular, tutukladılar. Silahlı örgüt bilmem ne tamamen uydurma bunlar. Alenen bir oyun oynanıyor ama biz Allah’ın bir hikmeti olarak gördüğümüz için ses çıkarmıyoruz. Bana isterseniz 1 milyon yıl verin ben bu yoldan dönmem, dönersem neyim’’ ifadelerini kullandı.
Savuma devam ettiği sırada İsveç Barosu’ndan gözlemci olarak davaya katıldığını söyleyen bir kişi, Oktar’ın savunmasından bir kesiti video kaydı altına aldı. Hakime hanımın fark edip uyarmasıyla bazı sanık avukatları, gözlemcinin bunun suç olduğunu bilmediğini söylediğini ve mesajı herkesten sildiğini belirttiler. Bir sanık avukatı ise önemli bir durum olmayacağını düşündüğünü ifade edince mahkeme başkanı, "Nasıl bir şey olmaz? Adnan Oktar burada İngiliz derin devletinden bahsetti, tüm bunları gözlemcinin nereden bilelim İsveç derin devletine aktarmadığını? Hala bir şey olmaz diyorsunuz avukat bey. Maalesef Türkiye kadar özgürlükçü bir ülke yok. Siz gidip yurt dışında bir mahkemede böyle bir kayıt yapın, bakalım ne yapıyorlar size. Neyse devam edelim" şeklinde konuştu.
Ara kararını açıklayan mahkeme, diğer sanıkların savunmalarının alınması için duruşmayı yarına erteledi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, aralarında Adnan Oktar’ın da bulunduğu 20 kişi ‘şüpheli’ sıfatıyla yer aldı. İddianamede, silahlı suç örgütü yöneticisi olan Adnan Oktar’ın, cezaevinden örgütsel faaliyetlerine devam ederek özellikle avukatlar aracılığıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, ayrıca deşifre olan örgüt üyelerinin yerine yenilerini kazandırmayı amaçladığı anlatıldı.
Hazırlanan iddianamede, şüpheli Adnan Oktar’ın mahkeme kararlarıyla silahlı suç örgütünün yöneticisi olarak kabul edildiği ve cezaevinde bulunduğu fakat cezaevinde bulunduğu süreç içerisinde örgütsel faaliyetlerine devam ettiği, özellikle avukatları ve diğer örgüt yöneticileri Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna aracılığıyla örgütü diri tutmaya çalıştığı, talimatlarını cezaevi dışında yayılmasını sağladığı, bunu yaparken de özellikle diğer örgüt yöneticileri vasıtasıyla yargılamanın kumpas olduğuna ilişkin kamuoyu oluşturma ve siyasi lobi desteğini alma faaliyetlerine giriştiği kaydedildi.
Bu çerçevede şüpheli Oktar’ın ana çatı dosyada ceza alan ve cezaevinde bulunan örgüt üyeleriyle mektup ve avukatlar aracılığıyla iletişim kurduğunun aktarıldığı iddianamede, şüphelinin etkin pişman olmak isteyen örgüt üyelerini engellemeye çalıştığı, özellikle içeride ve dışarıda bulunan örgüt üyeleri üzerindeki etkinliğini devam ettirmeye çalıştığı, ayrıca dışarıda olan, işlem gören veya görmeyen örgüt üyelerinin bir arada kalması yönünde talimat verdiği belirtildi. Ayrıca, hazırlanan iddianamede, şüpheli Oktar’ın cezaevinde kaldığı dönemde özellikle 15 gün gibi kısa sürede yaklaşık 200 avukat ile görüşerek olağan akışa uygun olmayacak şekilde hukuki yardım adı altında görüşmeler gerçekleştirdiği, bu görüşmelerinde örgüte üye kazandırmayı amaçladığı, cezaevine giriş çıkışı kanuni sınırlar çerçevesinde serbest olan avukatlık mesleğinden faydalanmak üzere cezaevi dışındaki örgütsel tavır ve davranışları yönlendirmeye çalıştığı, bu tespit sonucundaysa şüpheli hakkında avukat görüşlerinin kısıtlanması yoluna gidildiği kaydedildi.
Hazırlanan iddianamede şüpheliler Adnan Oktar, Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna’nın ‘suç işlemek amacıyla örgüt kurma’ suçundan 5’er yıldan 12’şer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması, ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddesi uyarınca, örgüt üyelerinin örgütün faaliyeti çerçevesinde işlediği bütün suçlarından dolayı fail olarak cezalandırılması istendi. Şüphelilerin bu çerçevede ise ‘örgütün veya amacının propagandasını yapma’ suçundan 10,5’ar yıldan 31,5’ar yıla kadar hapis cezası olmak üzere toplamda 15,5’ar yıldan 43,5’ar yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi. İddianamede, diğer 17 şüphelinin ise ‘suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma’, ‘örgüte yardım’ ve ‘örgütün veya amacının propagandasını yapma’ gibi suçlardan değişen oranlarda hapisle cezalandırılması talep edildi. (İHA)