Güney Afrika'da 9 Temmuz Cuma'dan bu yana devam eden yağma ve şiddet olayları nedeniyle kentlerde askeri güçler konuşlandırıldı.
Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa'nın "1990'lardan bu yana ülkenin gördüğü en büyük şiddet olayları" olduğunu söylediği eylemlerde, siyasi nedenlerin yanı sıra, ülkede zengin ve fakir kesimler arasındaki derin uçurum da rol oynadı.
Geçtiğimiz hafta KwaZulu-Natal ve Gauteng bölgeleri, yağmacılar tarafından adeta kuşatıldı.
Birçok yerleşimde on binlerce dükkan ve ambar yağmalandı, iş yerleri kapandı, binlerce kişi işinden oldu. İnsanlar temel besin maddeleri ve yakıt için uzun kuyruklar oluşturdu.
Yetkililer mevcut durumun devam etmesi halinde gıda kıtlığı yaşanabileceği uyarısında bulundu.
200 alışveriş merkezi ateşe verildi. BBC'nin Durban'da kayda aldığı bir görüntüde, yanmakta olan bir binada sıkışan çaresiz bir annenin 2 yaşındaki bebeğini aşağıda bekleyenlere atarak kurtarmaya çalışması görülüyordu. Anne ve bebeği olaydan yara almadan kurtuldu.
Soweto'da yaşanan izdihamda on kişinin yaşamını yitirmesiyle, bilinen toplam ölü sayısı 72'ye yükseldi.
Şiddetin tüm kentlere yayılmasından korkulurken, hükümet 25 bin askerden oluşan kolluk kuvvetlerini "düzeni sağlamak" üzere kentlere konuşlandırdı. Bunun, Apartheid rejiminin bittiği 1990'lardan bu yana en kapsamlı askeri görevlendirme olduğu belirtiliyor.
Şimdiye kadar 1700 kişi gözaltına alındı.
Eylemler, eski Cumhurbaşkanı Jacob Zuma'nın tutuklanmasından iki gün sonra, 9 Temmuz'da başladı. Zuma, 2009-2018 arasında ülkenin liderliğini sürdürdü. Zuma'nın eskiden liderlik ettiği Afrika Ulusal Kongresi (ANC), sosyal demokrat bir parti olarak 1994'ten bu yana iktidarda.
Zuma; yolsuzluk, haraç, dolandırıcılık, vergi kaçakçılığı ve kara para aklama dahil 16 ayrı suçlamadan yargılanıyor.
Son olarak mahkemeye itaatsizlik nedeniyle 15 ay hapis cezasına çarptırıldı ve nihayetinde teslim oldu.
79 yaşındaki siyasetçinin serbest kalmasını talep eden destekçileri hapis cezasına tepki olarak eyleme geçti. Zuma'nın memleketi olan KwaZulu-Nata merkezli olarak yol kapatma eylemleri başladı.
Ancak siyasi bir tepki olarak başlayan olaylar hızla yağma eylemlerine dönüştü ve Gauteng'e sıçradı.
BBC Africa'dan Nick Ericsson, Güney Afrika'nın kronik hale gelen işsizlik sorunu ve toplumdaki yoksulluk gerçeğinin eylemleri tetiklediğini aktarıyor. Uzmanlar, bu olguların yan yana gelmesinin, iktidardaki ANC ve Ramaphosa'nın koltuğunu tehdit eden kritik bir gelişme olduğu görüşünde.
Parti içerisinde de birbirine zıt iki grup var. Bunlardan biri, Ramaphosa'nın liderlik ettiği ve Zuma dönemini yolsuzluk ve yağma dönemi olarak gören, devlet kurumlarını yavaş yavaş yeniden inşa etme iddiasındaki grup.
Diğer grup ise Zuma'ya sempatiyle bakıyor ve ülkedeki mevcut eylemlere karşı çıkmıyor. Bu grupta, Ramaphosa'nın zor durumda kalması beklentisi hakim.
Öte yandan, Ericsson ANC'nin ikiye bölünmesini beklemiyor. Bunun nedeni, devlet ihalelerine, ekonomik imkanlara ve ayrıcalıklara ulaşmanın yalnızca ANC içerisinde mümkün olması. Partiyi yönetenler de bunu bilerek hareket ediyor. Muhalefetteki grubun ayrı bir partiyle bu imkanlara ulaşamayacağını hesaba katıyorlar.
Asıl mücadele, ANC'nin kontrolünün kimde olacağı üzerinde yaşanacak. Zuma yanlısı hizip bu mücadeleyi kazanırsa, yolsuzluğu bitirmek ve istikrarı sağlamak için son yıllardaki çabaların akıbetinin ne olacağı da merak ediliyor.
Güney Afrika, yerel yönetimlerin hizmetlerindeki aksamalar nedeniyle yıllardır büyüyen bir hoşnutsuzluğa sahne oluyordu.
30 yıllık iktidarının ardından ANC'nin "herkese daha iyi bir yaşam" vaadinin karşılık bulmadığı, iş imkanlarının azaldığı, elektrik ve su kaynaklarının yetersizleştiği, sağlık ve eğitimde işlerin yolunda gitmediği görüşü hakim.
BBC Africa muhabiri Farouk Chothia, düşük gelir düzeyleri ve artan işsizliğin, toplumu patlama noktasına getirdiğini kaydediyor. İşsizlik ülkede yüzde 32,6 düzeyine yükseldi. Gençlerde ise yüzde 43,3 olarak duyuruldu.
Yağma ve şiddet olaylarında başı çektiği ileri sürülen Zulu kabilesinin Kralı Misuzulu Zulu, yoksulluğun ve işsizliğin kaosa yol açtığını anladığını ancak isyana son vermek gerektiğini söyledi.
Çarşamba günü açıklama yapan Cumhurbaşkanı Ramaphosa da "işsizlik ve yoksulluk sorununun çözülmesi gerektiğini" kabul etti.
KwaZulu-Natal ve Gauteng'de yağmalama eylemleri durulsa da genel durum ciddiyetini koruyor.
Tedarik zincirleri bozuldu, birçok küçük işletme faaliyet dışı kaldı, iş imkanları ciddi düzeyde azaldı.
Güney Afrika'da çok yaygın olan alışveriş merkezleri boşaltıldı, yakıt karneyle dağıtılıyor, Covid aşı merkezleri tahrip edildi.
Mahalleler birbirinden tecrit edilmiş durumda. Birçok topluluk barikatlarla kendilerini korumaya aldı ve geçiş noktaları kurdu. Polisin ve kolluk güçlerinin hiçbir varlık gösteremediği alanlar mevcut.
Bazı kırsal yerleşimlerde işsizlik ve yoksunluk çok daha derin. Genç ve işsiz kesimler arasında gelecek umudu görmeyenler, yağma olaylarına daha çok katılıyor.
Devletin ve kolluk güçlerinin koruması altında olmayan topluluklar, güvenliklerini almak için kendi başlarının çaresine bakma yolunu seçiyor. WhatsApp grupları kurarak organize oluyor, yolları kapatıyor, şüphelendikleri araçlarda arama yapıyorlar.
Görülen o ki, geçtiğimiz hafta doruk noktasına ulaşan olaylar, eski Cumhurbaşkanı Zuma'nın hapsedilmesinden çok daha geniş temellere sahip.