Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı araştırma görevlisi Dr. Çiğdem Güner, İHA'ya yaptığı açıklamada, gürültüyü, 'insan ve toplum üzerinde olumsuz etki yapan ve istenmeyen sesler' olarak tarif etti. Giderek artan sanayileşme ve kentleşme sonucunda gürültünün, önemli bir çevre kirliliği etkeni haline geldiğini vurgulayan Dr. Çiğdem Güner, "Gürültü, insanlarda işitme kayıplarının yanı sıra önemli bir stres ajanı olarak psikolojik, sinir ve dolaşım sistemlerini etkileyerek çeşitli hastalıklara yol açmaktadır. Gürültünün insan sağlığını pek çok yönüyle olumsuz etkilediği görülmesine karşılık, toplumumuzda halen bir risk olarak algılanmamaktadır" dedi.
Dr. Güner, dünyada ve Türkiye'de, meslek hastalıkları arasında en yaygınının, gürültü sebepli işitme kayıpları olduğunu ifade ederek, "Gürültü yalnızca iş yeri zararlısı değil, aynı zamanda da önemli bir çevresel patolojik etkendir. Ülkemizde büyük şehirlerimizin pek çok semtinde yapılan gürültü ölçümlerinde elde edilen değerlerin, eşik değerleri geçtiği saptanmıştır" diye konuştu.
Gürültünün, işitme duyusu ve yollarında zararlara yol açtığını kaydeden Dr. Çiğdem Güner, gürültünün kişilerde huzursuzluk, uykusuzluk, sinirlilik, konsantrasyon bozukluğu gibi etkileri de bulunduğunu bildirdi. Dr. Güner, gürültünün çalışma etkinliğini azalttığını ve düşünmeyi engellediğini belirterek, "Karakter değişikliklerine sebep olabilir. Eğilimi olanlarda sorunların ve bunaltıların ağırlaşmasına yol açar. Çabuk sinirlenme ve kızgınlığa yol açar. Aralıklı ve ani gürültü, kişide ani adrenalin deşarjı oluşturarak kalp atış oranını, solunum sayısını, kan basıncını arttırmakta, dikkat azalması, uyku düzeninde bozulmalara sebep olabilmektedir. Ani gürültüde kalp hızı artmakta, göz bebeklerinde dilatasyon olmaktadır" dedi.
Araştırma görevlisi Dr. Güner, gürültüden etkilenmenin boyutunun, maruz kalma süresi, frekansı, şiddeti, kesikli veya sabit olması ve kişisel özelliklere bağlı olduğunu vurgulayarak, "Sesin şiddeti ve yoğunluğu arttıkça işitme yorgunluğu da artar. 140 dB (desibel) şiddetinde bir darbe gürültüsü ani ve geri dönüşü olmayan işitme kaybına yol açabilir" diye konuştu.
Gürültünün bu olumsuz etkilerinden korunmanın en etkin yolunun, gürültü kaynağının denetimi olduğunu ifade eden Dr. Güner, "Gürültünün azaltılmasına yönelik önlemler tasarım ve üretim aşamasında alınmak zorundadır. Okullarda ve iş yerlerinde sağlık eğitimi çalışmalarına ağırlık verilmeli ve bu konuda toplumsal duyarlılık oluşturulmalıdır. Gürültü ile ilgili mevzuatımızda gürültü limit değerleri konusunda, farklı yasa ve tüzükler bulunmaktadır. Mevzuattaki bu farklılıkların giderilmesi, etkin denetim ve kontrollerin yapılması, yerel yönetimlerin ve işverenlerin bu konudaki sorumluluklarını yerine getirmeleri konusunda ısrarla izlenmesi gürültü kontrolünde etkili olacaktır" dedi.