KONYA (İHA) - Yaz aylarının gelmesiyle birlikte ısınan havalarda mikropların üreme ortamı genişlediği için, uzmanlar bu konularda vatandaşların yiyecek maddelerinde daha seçici olunması gerektiği uyarısından bulundu.
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Klinik Bakteriyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bitirgen, yaz aylarında en fazla sindirim sistemiyle alakalı hastalıkların sayısında bir artış olduğunu ifade ederek, "Her mevsimde bağırsak hastalıkları ishalleri görürüz ama yaz aylarında bu sayı biraz daha artar. Sonbaharda maksimum seviyesini bulur, ondan sonra da yavaş yavaş azalır, ancak sıfırlanmaz. Burada insanların aklına şu soru gelebilir. Bu hastalıklar kış mevsiminde neden bu kadar yaygın değil de, yazın niye fazla? Bunu şöyle izah ediyoruz. Mikrobik hastalıklar genellikle mide ve bağırsaklarda iltihaplanma yapar. Bağırsaklardaki iltihaplanma başka sistemleri de etkileyebilir. Bunlar da besinlerle alakalıdır. Yaz aylarında ortam ısındığı için mikropların üreme ortamı daha geniştir. Kış aylarında bu olmaz. Mesela yaz aylarında dondurma tüketimi fazladır. Ona bağlı hastalıklar çokça görülür. Çünkü dondurma kışın çok fazla tüketilmez. Yazın bir yerde dondurmanın satış sürümü iyi değilse ve uygun halde muhafaza edilmiyorsa, donmuş haldeki dondurmanın içinde de mikrop ürer. Bu da bir çok hastalığa neden olur. Onların dışında çiğ sebze ve meyve tüketimi yazın daha fazla olur. Kış mevsimlerindeki çiğ sebze ve meyve üretimimin çoğu sera ürünleridir. Sera ürünlerinin hormon gibi sorunları var ama bir takım avantajları da var. Mesela sera ürünleri hiçbir zaman lağım suyuyla sulanmaz. Ülkemiz tarımında maalesef lağım suyu bahçe sulama işlerinde kullanılır. Bu da çok büyük problem. Tere, maydanoz, marul gibi sebzeler çoğu böyle sulanıyor. Lağım içerisinde ne kadar mikrop varsa onlar yapraklara yerleşecek. Yenileceği zaman çok itinalı bir biçimde temizlenmesi lazım. Evlerde de bilinçli olarak temizlenirse bu tehlikeler aza indirilebilir. Ama dışarıda yemek yiyen insanlar salata yerken çok dikkat etmeli. Hele hele yoğunluğun arttığı, garsonların servis yapmakta zorlandığı öğle saatlerinde bu sebzeler yıkanmadan servis ediliyor. Vatandaşlarımıza tavsiyem güvenmedikleri bir yerde yemek yeme zorunlulukları varsa pişmiş gıdaları yesinler. Çiğ sebzelere, salatalara çok daha dikkat etsinler. Güveniyorlarsa sorun yok. Zaman zaman yolculuklar olabiliyor. Tanınmayan bir dinlenme tesisinde veya restoranda yemek yenilecekse, salata yemekten kaçınılmalı. Pişmiş gıdalardan kolay kolay hastalık bulaşmaz" diye konuştu.
Yazın hat seviyeye çıkan su içme isteğinin de önemli hastalıklara davetiye çıkarabileceğini belirten Prof. Dr. Mehmet Bitirgen, "Sebillerde zincirle asılmış bakır kaplar bulunur. Onlardan su içmek hiç sağlıklı değil. Akşama kadar yüzlerce, binlerce insan oradan su içiyor. Aynı kap kullanılıyor. Su içenlerin içerisinde hasta olanlar da vardır. Vatandaş illa su içecekse elini güzelce yıkasın, eliyle içsin. Halkımızın bu konuda uyarılması lazım. Fabrikalarda üretilmiş güvenli ve kapalı sular var. Hepsi, TSE belgeli, ISO 9000 belgeli, HACCP belgeli sular. Birde eskiden kullanılan cam şişelerde ağzı alüminyum kapakla kapatılmış şişeler var. Onlar da çok büyük tehlike arz ediyor. Türk Standartları Enstitüsü (TSE) güvenli olan sulara belge vermiş. O bizim için güven unsurudur. Üzerinde sertlik derecesi, kalsiyum, magnezyum, nitrat gibi maddelerin dereceleri yazıyor. Halkın çoğu onların ne anlama geldiğini bilmeyebilir ama TSE belgesi varsa sorun oluşturmayacağını bilir" şeklinde konuştu.
Besin zehirlenmelerinin illa ki canlı mikroplarla olmayacağını, ölmüş mikroplarla da hastalık kapılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Bitirgen, "Besin zehirlenmeleri canlı mikroplarla olabildiği gibi, ölmüş mikroplarla da olabilir. Ölmüş mikrobun bünyesinde bulunan toksin dediğimiz maddeler de vardır. Gıda maddesi ılık ortamda uzun süre tutulmuşsa ve az miktarda mikrop varsa kısa sürede hastalık yapıcı seviyeye ulaşır. Mesela çiğ tavuk üzerinde mikrop ürer, daha sonra mikroplu et pişirilmiş olsa bile pişirildikten sonra mikrobun ölmesiyle ortaya çıkan toksin yine hastalık yapıyor. Canlı mikrop yok ama ölmüş mikroptan sonra açığa çıkmış zararlı maddeler oluyor. Bunlar da hastalık nedeni. Besin zehirlenmeleri illa toplu yemeklerde değil, aile içerisinde de olabilir. Yapılan yemek hazırlanmadan önce uzun süre ılık ortamda tutulmaması gerek. Hazırlanır, pişirilir, tüketilmeyen kısmı varsa derhal buzdolabına kaldırılmalı. Soğuk ortamda mikrobun üremesi yavaşlar. Ev hanımları yemek malzemelerini ılık ortamda muhafaza etmesinler. Yemeklik malzemeler buzdolabında korunmalı. Temizliğinden şüphe edilen gıdalar yenilmemeli. Besin zehirlenmelerinin belirtileri karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve halsizlik şeklinde ortaya çıkar. Böyle durumlarda en yakın sağlık kurumuna başvursunlar" diye konuştu.
Prof. Dr. Bitirgen ayrıca, konserve alınırken ilk önce son kullanma tarihine dikkat edilmesi gerektiğini, sağlıklı konservelerin kapaklarının hafif çukur olduğunu, kapakları şişmiş olan konservelerin alınmaması gerektiğini sözlerine ekledi.