Tang hanedanına mensup Çin imparatorunun, küçük ayaklarını ipek bezle sararak dans eden bir fahişeye aşık olmasıyla birlikte bu uygulamanın da fitili ateşlenmiş oldu. Önce diğer fahişeler, sonra üst düzey aileler arasında popüler olan “foot-binding” yani ayak bağlama kısa sürede bütün Çin’e yayıldı.
Önceleri güzellik için başlayan ayak bağlama uygulaması, kadınların toplumsal hayatta görünmesinin hoş karşılanmadığı Antik Çin toplumunda kısa sürede iffetle özdeşleşti. Ayakları bağlanan kadınlar tek başlarına evden çıkamadıkları için bu sayede iffetleri de korunmuş oluyordu.
Bağlanmış bir ayak, Çin kültüründe cinsel cazibenin ve toplumsal statünün sembolü altın lotus çiçeğinin şekline benziyor. Ayakları lotus çiçeği şeklinde bağlanan kız çocukları gördükleri saygınlık sayesinde daha zengin kocalar buluyor ve daha iyi ailelere gelin oluyorlardı.
Ayak bağlama işlemine tabi tutulan kız çocukları önceleri her ne kadar yüksek sınıftan olsa da, zaman içinde bu korkunç gelenek bütün toplumda yaygınlaştı. Bazı kaynaklara göre, ayakları lotus şeklinde bağlanan bir kız Çin İmparatoru ile bile evlenebilirdi.
Ayak bağlama işlemi kız çocuklarına 4 ila 6 yaş arasında yapılıyordu. Çünkü bu yaşlarda hala yumuşak olan kemikler kolayca kırılabiliyor ve şekillendirme işlemi daha zahmetsiz yapılıyordu. Ayrıca henüz çok küçük olan çocukların bu korkunç geleneğe itiraz etme şansları yoktu. Masum kız çocukları ailelerinin isteklerini bilinçsizce yerine getiriyordu.
Kırılan ayak parmakları daha sonra ayağın altına, yani topuğa doğru yatırılarak ipek bezlerle sıkı sıkı sarılıyor. Küçük yaşta kırılan ayak parmakları bir daha asla büyümüyor ve “lotus şekilli ayak” yıllar içinde, özel ayakkabısının içinde oluşuyor. Bu korkunç gelenek, kış mevsiminde, daha az acı hissedilmesi için soğuğun uyuşturucu etkisinden faydalanılarak yapılıyordu.
Lotus şekilli ayak bağlama işkencesine maruz kalmış kadınlardan Guo Zhu-Juan, ağrının hayat boyu devam ettiğini, hatta bazı zamanlarda dayanılamayacak boyutlara ulaştığını söylüyor. 6 yaşında ayakları bağlanan Juan, annesi bu istekle kendisine geldiğinde çocuk haliyle kabul etmek zorunda kaldığını anlatıyor. Juan da, kendisiyle aynı geleneğe maruz kalmış kızlar gibi hayat boyu tek başına yürüyemez hale gelmiş.
Ayakları lotus şeklinde bağlanmış kızlar, hayatlarını 24 saat yanlarında bulunan bir köle yardımıyla sürdürebiliyordu. Ayak bağlamanın tek olumsuz sonucu başkalarına bağımlı olmak değil. İşlemden sonra ortaya çıkan enfeksiyonlarda kaç kız çocuğunun öldüğü asla öğrenilemedi. Lotus şeklinde biçimlendirilen ayakların bir daha eski hallerine gelmeleri mümkün değil.
Yüzlerce yıl boyunca, milyonlarca kız çocuğunun hayatını karartan bu korkunç gelenek Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte yasaklandı ve yasa dışı ilan edildi. Ancak yüzlerce yıl süren gelenek ne kadar korkunç olsa da bir anda bırakılamıyor. Bazı aileler gizli törenlerle geleneği sürdürmeyi denemişler. Komünist rejimden kaçıp Amerika Birleşik Devletleri’ne sığınan bazı Çinli aileler ise, neredeyse 1950’li yılların ortalarına kadar bu geleneğe bağlı kalmışlar.