Grip İlk kez MÖ 412'de Hipokrat tarafından tanımlanmıştır ve ilk büyük grip salgını (pandemi) 1580'de yaşanmıştır. O zamandan bu yana 31 ayrı olası büyük salgın bildirilmiştir. Bunlardan üçü 20. yüzyılda olmuştur.
Grip mikrobu, Orthomyxo viridea ailesinden bir RNA virüsüdür. İnfluenza virüsünün A, B ve C olarak üç anatipi ve çok sayıda alt tipi vardır. İnfluenza A ve B insanlarda salgına neden olan türlerdir. Grip virüsünün antijenik yapısını hemaglutinin (H1,2,3) ve nöraminidaz (N1,2) adlı virüsün yüzeyinde bulunan protein yapıları belirler.
Hemaglutinin yapısında olan küçük ve yavaş gelişen zincir değişlikleri (antijenik drift) sınırlı bölgesel salgınlara yol açabilir, ani ve büyük değişiklikler ise (antijenik shift) yaygın kıtalar arası ölümlere de neden olabilen salgınlara (pandemilere ) neden olur.
Kişiden kişiye bulaşma, grip olan kişilerin tükürük damlacıklarının konuşma, aksırma, tıksırma neticesinde kişilere geçer. 1-3 gün sonra belirtiler ortaya çıkar.
Ani başlayan ateş, kuru öksürük, boğaz ağrısı, burun tıkanması ya da akması, baş ağrısı, gözlerde sulanma, kas ağrısı ve halsizlik bulguları olabilir. Genellikle gribal durumu olanlar olarak 1-2 haftalık bir sürede tamamen iyileşme olur. Ancak yaşlılar, çocuklar ve diğer duyarlı gruplarda akciğerlerde enfeksiyonlara yol açabilir.
Gribe bağlı ölüm her binde % 0.5-1.0 arasındadır. Ölümlerin çoğunluğu, akciğer iltihapların (pnomoni ) nedeniyle 65 yaş üzeri kişilerde ve bağışıklık sistemi bozuk veya yetersiz çocuklar arasında görülmektedir.
1918-1920 yılları arasında olan İspanyol Grip ’inde en azından 20 milyon kişinin öldüğü bildirilmektedir. 1957 yılındaki Asya Gribi ve 1968 yılındaki Hong Kong Gribi salgınları yaklaşık 1.5 milyon kişinin öldüğü bildirilmektedir. Genellikle domuz veya kümes hayvanlarından insana geçiş veya insandan hayvana oradan da insana geçişlerle virüsün yapısı değişmektedir. Bu geçişlerde virüsün yapısında ciddi bir değişim yaşanıyorsa yaygın salgınlara neden olacağını düşünerek bilim çevreleri tedbirler alırlar veya endişelenirler.
Grip salgınları en fazla havaların soğuduğu bu aylarda görülür. H3N2 virüsü aslında bilindik bir virüstür. H3N2 virüsünün 1968 yılında olan 1,5 milyon kişinin ölümüne yol açan Hong Kong gribi ile aynı numaraları taşıması en büyük endişenin kaynağı olmuştur. Fakat bu salgıda beklenen ve korkulan büyük salgın olmadığı, fakat bulgularını diğer grip virüslerinden biraz daha farklı olduğu gözlemlenmiştir. H3N2 virüsünün de kendi içinde de ayrılan alt gruplarının olması bu endişelerden dünyayı rahatlatmıştır. Dünyadaki salgına bakıldığında, Amerika Teksas’ta H3N2 den 35 ölüm bildirilmiştir. Fakat bu virüs Teksas alt grubu ile anılan bir virüstür.
Her yıl gribe bağlı gelişen diğer hastalıklardan zatürre, bronşit, vs gibi hastalıklardan ölümler görülebilmektedir. Virüsün alt veya türü her ne olursa olsun bu tür riskler her zaman mevcuttur. Şu günlerdeki dünyada olan salgınlardaki virüs profiline bakıldığında Amerika ve Avrupa’da domuz gribi diye adlandırılan H1N1 virüsünün % 60 oranlarında yoğun olduğu, H3N2 diye adlandırılan grip salgının % 30 oranlarında olduğu bildirilmektedir. Bu günlerde ülkemizde adından sıkça bahsedilen H3N2 virüsünün Amerika ve Avrupa’nın aksine % 60 oranlarda seyrettiği gözlemlenmiş. Hala % 30 civarlarında domuz gribi hâkimiyeti mevcut. Genel aşılanma sayesinde domuz gribinin ülkemizde hız kesmesini ve oranın Avrupa’dan az olmasını bu açıklamaktadır. H3N2 nin genel belirtilerinin ani başlaması ve süründüren bir tablo ile olması nedeniyle Türk insanı haklı olarak endişelenmiş hastanelere akın etmiştir. Tabi bu iç karartıcı tabloya basınında yeterli bilgi sahibi olmadan ve araştırmadan yapmadan kes kopyala yapıştır tarzı habercilik anlayışıyla kara tablo çizilerek, yazılı ve görsel basında yer almıştır. Fakat şu günlerde gribin hız kestiğini görmekteyiz. Hava sıcaklığındaki ani iniş ve çıkışlar bir yandan tüm soğuk algınlığı rahatsızlıkların artırırken gribin hız kesmesine veya inişine çıkışına neden olmaktadır. Şu günlerde salgının azalması daha da olmayacağı anlamına gelmemektedir. Mart ve nisana kadar bu gibi durumlar yaşanacaktır. Bu nedenle tedbir almak, korunmak, bağışıklık sistemini yeterince dirençli tutmak, hijyene dikkat etmek önemlidir.
Bu virüs türü yani H3N2, diğer grip türlerinden farklı belirti ve bulgular göstermektedir. Diğer virüslerde Hafif boğaz ağrısı olurken bu virüste daha ziyade geniz yerleşimli o bölgelerde veya burun boşluklarının arka kısmındaki bölgede yanma ve kazınma hissi ile kendini belli etmektedir. Bu gibi erken durumlar da hayati risk taşıyan yaşlılar veya sistemik bir rahatsızlığı olanlar, grip için olan ilaçları doktorlarından da onay alarak kullana biriler ve rahatsızlıkları geriletebilirler. Belirtiler hızlıdır. Hemen Birinci gün veya yarım gün içinde 38-39 derece ateş, ani yaygın kas kemik ağrıları, aşırı yorgunluk, titreme, , baş ağrısı, öksürük, göğsünde sıkıntı, görülebilmektedir. Daha nadir bazen kusma ve ishal de görülebilmektedir. Burun akıntısı diğer H3N2 de daha az görülmektedir Bulgular üç ila bir haftaya kadar şiddetli seyrettikten sonra hız kesmekte 7-10 gün içinde düzelebilse de İnatçı öksürükler bazen 1-2 ay kadar devam edebilmektedir. Genel duruma bakıldığında H3N2 virüsü, risk gruplarının dışında hayatı tehdit etmeyen, insanı bezdiren ve süründüren inatçı bir virüsle karşı karşıya olduğumuz söylenebilir.
Grip nedeniyle olan ölümlerin % 90 65 yaş üstündeki risk gruplarında olduğunu çalışmalar bildirmektedir. Bu nedenle özellikle yaşlılar, bağışıklık sistemi zayıf olanlar, Müzmin akciğer, karaciğer, kalp yetersizliği, şeker, böbrek hastaları olanlar ve çocuk grubunun risk grubunda olduğun bilinmesi gerekir. Bu gruplar kışın başlarında en geç kasım- Aralık aylarında aşı olmalıdırlar. Aşını koruyuculuğu %50-70 arasında olduğu düşünülürse grip nedeniyle olabilecek ölümler % 50 daha azaltılmış olacaktır.
Bu hastalıktan korunmak için özellikle elleri 20 saniye kadar bol sabunla hatta dirseklere kadar yıkamak, eve gelindiğinde üst değiştirmek, giysileri havalandırmak, elleri yıkamak önemlidir. Kişiden kişiye bulaşması nedeniyle, Konuşma esnasında ağızdan çıkan damlacıkların kişiye ulaşması için mesafenin 1 metreden az olması bir bulaşma nedenidir. Bu nedenle gripli olanlarla selamlaşmak için öpüşme, tokalaşma bulaşmayı sağlayabilir. Gripli kişilerden uzak durmak, daha doğrusu gripli olanların toplu yaşam alanlarından hastalıkları geçesiye kadar uzak durmaları önemlidir. Okul, toplu taşıma araçları, avm ler, camiler yoğun çalışama ortamları, uçak seyahatleri veya ülkeler arası seyahatler grip virüsünün yayılmasında etken unsurlardır.
Bol sıvı ve her ne olursa vücut direncini artıracak besinler tüketmek önemlidir. Direnci artıracak şekersiz pekmez, yoğurt, şekersiz karadut suyu, gül çayları, yeşil çay, kefir, doğal yoğurt, sarımsak, sebze ve meyveler tüketilmeli, sigaradan uzak durulmalıdır.
Soru ve görüşleriniz için
drahmetsirin@mynet.com
Op.Dr.Ali Ahmet Şirin Kimdir?
1960 yılında doğdu, 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldu. 1987-1989 yılları arasında mecburi hizmet yükümlülüğünü yerine getirdi. 1989-1991 yılları arasında İstanbul tıp fakültesi Mikrobiyoloji anabilim dalında doktora yaptı, doktora çalışmaları kapsamında 1989 yıllında bulunduğu Fransa’da Eş zamanlı kulak burun boğaz dalında çalışmalarda bulundu. 1991 yılında Haseki hastanesi KBB kliniğinde ihtisasa başladı bu dönemlerde Fransa’da KBB de lazer kullanımları, Obstictif sleep apne cerrahisi ,Almanya da laringoloji ve lazer kullanımları, Macaristan da endokopik sinüs cerrahisi, kulak mikrocerrahisi konularında eğitim aldı . Yaklaşık bir buçuk yılı yurt dışında yeni gelişmeler konusunda eğitimlerle geçirdi. 1996 yıllarında Haseki hastanesinde ihtisası tamamladıktan sonra İlk Muayenehane çalışmalarına İstanbul / Fatih’te başladı. Gene aynı yıllarda Akçakoca’da ilk KBB uzmanı olarak görev yaptı. 1998 yıllarında İstanbul Polis hastanesi KBB kadrosunda çalıştıktan sonra 2003 yılında Bakırköy Eğitim araştırma hastanesinde eğitim kadrosunda göreve başlayıp 2013 yılında bu hastaneden emekli oldu.
Bu yıllar içinde Muayenehane çalışmalarına Bakırköy’de ve en son olarak Nişantaşı’nda devam etti. Şu anda sadece Nişantaşı’nda Muayenehanesinde hizmet vermektedir. Yurtiçi ve yurtdışı pek çok bilimsel toplantıda gerek konuşmacı gerek eğitmen olarak görev almış ve katılımlarda bulunmuştur. KBB alanında bilimsel yayımlarla desteklenmiş yeni teknikler ve buluşları mevcuttur. Pek çok bilimsel yayının yanı sıra bilimsel toplantı düzenlenmesi ve dernek oluşumların da yer almıştır.
Tıbbi açıdan İstanbul KBB Derneği kurucularından olup. Ayrıca Türk kbb ve Baş boyun cerrahisi Vakfı ilk kuruluş aşmasındaki üyesi, Avrupa uyku araştırmaları derneği üyesi, Uyku der üyesi, Ulted üyesi Türk rinoloji derneği üyesi, Fasial plastik derneği üyesi, pek çok yurtdışı bilimsel dernek üyeliklerini hala sürdürmektedir.
Bunun yanı sıra sosyal olarak, Ispartalı Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu başkanı, Ispartalılar Gönül Birliği Derneği Yönetim kurulu kurucusu ve üyesidir. Eğirdirliler yardımlaşma derneği Yönetim Kurulu başkanı olarak görev yapmaktadır.