Olay Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesinde meydana geldi. Abdülhamit Altan (31) 4 çocuğunun annesi Ayşe Altan’ı (30) katletti. Altan hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma tamamlandı.
İddianamede, çocukların “Annemiz, babamız içerde öldü” şeklinde sokakta bağırmaları üzerine komşuların olayı polise bildirdiği, 2 katlı eve gidildiğinde dış kapının açık olduğu, kilitli oda kapısının kırılarak açılmasıyla Ayşe Altan’ın yüz üstü cansız bedeniyle karşılaşıldığı ve bunun üzerine soruşturmaya başlandığı bildirildi.
Sözcü'den Özgür Cebe'nin haberine göre bir akaryakıt istasyonunda gece çalışan Abdülhamit Altan’ın, mesai arkadaşının rahatsızlanması nedeniyle işten erken çıkıp eve gitti. Altan'ın eve geldiği sırada merdivenlerde bir erkek şahsı gördüğü ve bu kişiyi takip etmek isterken şahsın ara sokaklara kaçarak izini kaybettirdiği bildirildi.
Bunun üzerine Altan'ın eve girerek eşine 'Bu kaçan adam kimdi?' sorusunu yönelttiği aktarıldı. Altan'ın bu soruyu sorduktan sonra eşinin yüzünün kızardığı ve kaçamak cevaplar verdiği, saçlarının da ıslak olduğunu görünce eşini öldürmeye karar verdiği ifade edildi.
Eve gelip eşine, “Bu kaçan adam kimdi?” diye sorunca Ayşe Altan’ın yüzünün kızardığı ve kaçamak cevaplar verdiği, saçlarının da ıslak olduğunu görünce eşini öldürmeye karar verdiği ifade edildi.
Öte yandan katil zanlısının polise verdiği ifade de ortaya çıktı. Altan'ın ifadesindeki her satır ise kan dondurdu.
İfadesinde 7 yıllık evli olduklarını ve dört çocuklarının olduğunu aktaran Altan, "Eşimle köyde yaşıyorduk. Bir arkadaşımla iş makinesi alıp ticaret yaptık ve zarar ettik. Altınlarımızı bozdurduğumuz için eşimle aramızda tartışmalar oldu. Akaryakıt istasyonunda pompacı olarak çalışmaya başladım. Arkadaşımın rahatsızlığı nedeniyle mesai saatimizi değiştirip o gün eve erken gittim" dedi.
Eve geldiği sırada erkek bir şahsı gördüğünü öne süren Altan, "Erkek bir şahsın merdivenlerden yan taraftaki boş araziye atlayıp kaçtığını görünce takip etmek istedim. Kaçarak izini kaybettirince bu adamın kim olduğunu eşime sordum. Yüzünün kızardığını gördüm. Ayrıca kendisiyle birlikte sabah gusül abdesti almıştık. Baktım kendisi yine abdest alınca ben durumdan iyice işkillendim. Beni aldatıp aldatmadığını sorduğumda böyle bir şey olmadığını söyledi" ifadelerini kullandı.
Aktan ifadesinin devamında ise, "Ancak kaçan erkek şahsı gördüğüm için kendisine, ‘Bizim buralarda evlilik de ölüm de bir kere olur’ dedim. Ya git araştırma hastanesinden kendini at ya da silahla kendine sık, çocuklarımız yalnız kalmasın’ dedim" şeklinde konuştu.
Eşinin kendisiyle ilgili herhangi bir şikayette bulunmamasından dolayı aldatıldığına dair hislerinin kuvvetlendiğini aktaran Altan, " Annemin rahatsızlığı nedeniyle kafamdaki öldürme düşüncesini sineye çektim. Annem vefat edince eşimi öldürmeyi kafamda kurguluyordum. Bu süreçte de eşime sürekli intihar etmesi için telkinde bulunuyordum. Ancak beni duymazdan gelip, dikkate almıyordu. Ben de malıma göz diktiğini düşünerek bunu yapmadığını düşünüyordum. Çünkü babamdan bana 5 milyon lira değerinde arazi kalmıştı" dedi.
Altan'ın ifadelerinin devamı ise şu şekilde:
"Eşimi öldürmeye karar verince eşimin ağabeyine bir flaş bellek bıraktım. Bıraktığım flaş belleğin içinde çocuklarıma aldığım sanal Coinler, onlar adına açtığım hesaptaki paralar vardı. Bu paralarla çocuklarımın iaşesi sağlansın istedim.
Eşimle evlenirken sosyal medya üzerinden saçma sapan paylaşımlar yapmasını istemediğim için kendisine akıllı telefon almayacağımı söyledim. O da bunu kabul etti ve kendisine tuşlu telefon aldım. Telefon hattı da adıma kayıtlı olduğu için gelen mesaj ve aramaları kendime yönlendirdim.
Bu yüzden ona atılan mesajlardan haberim vardı. Zaten çok mesajlaşmıyor, ara sıra ağabeyi ile mesajlaşıyordu. Gece 1 yaşındaki bebeğimiz ağlayınca ben de eşimi uyandırıp altını değiştirmesini istedim. O da ‘Sen niye bakmıyorsun’ dedi. Ben de, ‘Ben mi emzireyim’ dedim. Sonra eşim uyandı ve bebeğin karnını doyurup altını değiştirdi. Uyutması sabaha karşı 03.30’u buldu. Sonra da düdüklü tencereye kışlık konserve pişirmek için koymuştu.
Ben de evdeki pompalı tüfeği doldurup, kayınbiraderime vereceğim notu hazırladım. Sonra eşimi odaya çağırdım. O da dışarıda olay olduğunu söyleyip pencereden dışarı bakıyordu. Bana dönünce kendisine doğrulttuğum tüfeği gördü. ‘Ne yapıyorsun’ diyerek üzerime doğru gelince kaçacağını düşünerek 1 el kalbine ateş ettim. Yere yığılınca acı çekmeye başladı. Bende fazla acı çekmesin diye bir el de kafasına sıktım. Kafasına sıktıktan sonra oluşan manzaradan çok etkilendim.
Son kurşunu kendime ayırmıştım. Ancak eşimin ölümünü görünce açıkçası korktum ve kendimi öldürmekten vazgeçtim. Son mermiyi tüfekten çıkarıp dolaba bıraktıktan sonra odaya gelip eşimin kanları dışarı sızmasın diye paspası kapının altına yerleştirdim. Kapıyı da kilitledim. Hazırladığım bavulumu alıp balkonda uyuyan çocuklarımı öptükten sonra Mardin’e kaçtım. Sonra polisi arayarak polise teslim oldum.
İddianamede, sanığın eşini öldürmeyi 1,5 yıl önceden kafasına koyduğu ve en uygun zamanı beklediği, ancak öncelikle eşini intihar etmeye zorladığı, bu konuda eşine birçok kez baskı yaptığı belirtildi. Sanığın aldatma iddiasını destekleyecek somut hiçbir bir delil bulunmazken, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi.