Türk hacker'ların üyesi olduğu sitede verilen ilanda, arama, yakalama ve yurtdışı çıkış yasaklarının 70 bin lira karşılığında kaldırılabileceği vurgulanarak, şöyle denildi:
"Başlıkta okuduğunuz gibi şahıs üzerindeki yakalama, arama ve yurt dışı çıkış yasağı kararlarını kaldırabiliyoruz. Tamamen savcılık kararı ile resmi olarak aranmanız veya yakalamanız kaldırılıyor. Sizlere bununla ilgili karar yazısı veriyoruz. İşlemin yapıldığı sene sonuna yani 31 Aralık'a kadar dayanma garantisi veriyoruz. İşleyiş şu şekilde oluyor; Dosya ve TC bilgisini veriyorsunuz. Uygunluk durumuna göre size bilgi veriyoruz. Ankara'ya bir temsilci varsa vekilinizi (avukat) gönderiyorsunuz. Bizim vekilimiz ile buluşuyor, dosyaya göre belirlenmiş ücreti varlığını tespit ediyor. İşlem öncesi Ankara'da savcılığın orada, 10.000 TL alıp işlemi başlatıyoruz. Kararın size tesliminden sonra kalan parayı alıyoruz. (Kalan parayı vermeme kaçma gibi durumlarda ne olabileceğini zaten biliyorsunuz) Ortalama dosyalarda maliyetimiz 70.000 TL civarında, dosyanın türüne ve adetine göre fiyatta değişiklikler olabilmektedir" ifadeleri yer aldı.
Adli bilişim uzmanı, avukat Gökhan Ahi, konuyla ilgili olarak 3 ihtimal olabileceğini anlatarak, "Bazı forumlarda özellikle gelir kapısı elde edilen fırsatçılar tarafından yapıldığı düşünülen ilanlar var. Bu ilanda, hakkında yakalama ve arama kararı bulunanlardan 70 bin liraya kadar para alarak, bu arama ve yakalama kararlarını kaldırdıklarını iddia eden bir ilan veilmiş. Biz aslında üç ihtimalli düşünüyoruz; İlk ihtimal gerçekten bu kişiler vardır, zor durumda kaldıklarını düşündükleri insanlardan para almanın yolunu bulmuşlar, '10 bin lira vereceksiniz önce inceleyeceğiz sonra inceleyip uygun olursa 70 bin lira alacağız.' Bunu demelerinin sebebi bu tür kişilerden 10 bin liralarını alıp, daha sonra uygun değilsiniz deyip, bir şekilde paralarını almak ve bu kişilerin şikayet etmeyeceğini düşünerek, rahat hareket etmek. Çünkü herhangi biri hukuka aykırı, suç işlemek için para veriyor. Daha sonra ben dolandırıldım diye şikayet etmesi beklenmiyor" dedi.
Ahi, "İkinci ihtiamal ise UYAP üzerinden ciddi bir açık bulunmuş olabilir. Tabi bildiğimiz kadarıyla böyle bir açık yok. Yazılımlar da yüzde yüz güvenli değil tabi. Böyle bir açığı bularak sahte bir delil üretmiş olabilirler. Elektronik imzalar taklit edilemez ama en azından böyle bir imza varmış gibi başka kodlarla balka belgeler üretmek mümkün. Hatta hiç UYAP'ın açığından yararlanmadan da doğrudan bilgisayar üzerinden sahte evrak üretip bu evrağın çıktısı kullanılabilir. Ama sistemde arama ve yakalama kararı göründüğü için bu da işe yaramıyor" diye konuştu.
Böyle bir şebeke olabileceğini söyleyen Ahi, "Üçüncü ihtimal ise gerçekten böyle bir şebeke vardır. Bu şekilde bir organizasyon vardır. Ama bu ihtimali de zayıf görüyorum. Çünkü UYAP üzerinde elektronik imza kullanımı ve aynı zamanda yetki kullanımı olduğu için ve bütün işlemler kayıt altına alındığı için, bunun da olabileceğine çok ihtimal vermiyorum açıkçası. Dolayısıyla ilk ihtimal devreye giriyor ve bu kişilerin zor durumdaki kişilerden para alma ve dolandırmaya yönelik bir ilan olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Konunu çözümüyle ilgili olarak da Ahi şunları kaydetti:
"Bu konudaki en büyük çözüm şu olur; Daha önce hatırlarsınız savcılıktan ya da emniyetten arıyoruz, şuraya acil para bırakın, şeklinde telefonlar ediliyordu. Hepsinde kamu kurumlarının isimleri kullanılıyordu. Daha sonra açıklama yapılmıştı bu şekilde talep de bulunulmaz diye. Burada yine Adalet Bakanlığı'nın bir açıklama yapması lazım, 'Herhangi bir şekilde bu işlemler yapılamaz, bu kişiler sizi dolandırmak istiyor' diye. Bu tür ilanları verenlerle ilgili bakanlığın başlatacağı soruşturmayla bu ilanları verenler takip edilmeli ve yargı önüne çıkmaları sağlanmalı."
Avukat Ahi, sözlerini şöyle tamamladı:
"Hukuk sistemiyle ilgili şunu kabul etmemiz lazım. Bugün yakalama, arama ve adli kontrol tedbirleri çok basitçe veriliyor. Herhangi bir gerekçe gösterilmeden hukuki şartlar sağlanmadan verildiğini görüyoruz. Bu da şu anlama geliyor; Türkiye'de soruşturmaya uğrayan belki 100 kişiden yetmiş, sekseni adli kontrol tedbirlerine maruz kalıyor. Bu tedbirlerin içerisinde çok haksızlık olduğu ne yazık ki doğru. İnsanlar da bir şekilde haklarını aramak için bu kararların nasıl kaldırılacağını araştırmaya başlıyor. Bu da böyle bir piyasayı ortaya çıkarıyor ne yazık ki. Bana gelen olmadı şimdiye kadar. Gelseydi de diyeceğim tek şey, 'Biz avukatlar sadece hukukun bize sağladığı araçlarla size hukuk yardım sağlayabiliriz. Hukuk dışı araçlara asla başvurmayız ve başvurulmasını da tasviye etmeyiz.' Dolayısıyla böyle bir taleple gelecek müvekkilerimize söylediğim şudur; hukuk neyse buna göre itirazlarımızda bulunalım." ifadeleriyle değerlendirdi.
DHA