HABER

'Hakan Fidan'ın bir karar vermesi gerek!'

Türkiye yazarı Fuat Uğur, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile ilgili olarak "Suskunluk devam ettikçe, FETÖ ve CHP’nin birlikte dillendirdiği 'kontrollü darbe yalanı' daha da besleniyor. Ama bu yalan bizim bu tartışmayı yapmamızı engellememeli. Kafamızdaki tüm soruları sorabilmeliyiz. Spekülasyonun son bulması isteniyorsa Hakan Fidan’ın bir karar vermesi gerek. O kararın ne olabileceğini ben söyleyecek değilim şüphesiz ama kamuoyu acaba bir özeleştiriyi de hak etmiyor mu en azından?" dedi.

'Hakan Fidan'ın bir karar vermesi gerek!'

Türkiye gazetesi yazarı Fuat Uğur'un "Hakan Fidan’ın vermesi gereken karar ve spekülasyonun kaynağı" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

HAKAN BU NE, NE OLUYOR!

Mesele Başbakan Binali Yıldırım’ın 15 Temmuz darbe gecesi MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı saat 22.20’de mi yoksa 22.40’da mı aradığı değil. Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi’nin kitabından ve yazdıklarından öğreniyoruz ki 15 Temmuz darbe girişimi gecesi saat 22.30 sularında önce Başbakan Binali Yıldırım “Hakan köprüye asker çıkmış” diye telefon ediyor, birkaç dakika sonra da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Hakan bu ne, ne oluyor” diye soruyor. Fidan her ikisine de gelen ihbarı, aldıkları önlemleri filan anlatıyor.

O esnada FETÖ’cü askerlerin darbe yaptığı anlaşılmış, vatandaşlar köprüye ve caddelere çıkmıştır bile. Bu tantana içinde kendisi Suriyeli din adamı Muaz el Hatip ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le birlikte soğukkanlı biçimde MİT konukevinde yemek yemektedir.

Fidan, Başbakan ve Cumhurbaşkanından gelen bu telefonlar nedeniyle kalkıp masadan uzaklaştığında ise Mehmet Görmez’in eşi arar. Telaşla “Mehmet sakın gelme, darbe oluyor, evimizin etrafı sarıldı” der.

Soru şu: MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Binbaşı O.K’nın 14.45’deki ihbarından gece saat 22.30’a dek tam 7 saat 10 dakika Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve Başbakan Binali Yıldırım’ı neden arayıp bilgilendirmemiştir? Tüm SPEKÜLASYON işte bu soru üzerinden üretilmektedir.

ÜZGÜNÜM AMA BU DA KURTARMADI

Tabii sorular soruldukça Abdülkadir Selvi de yazmayı sürdürüyor. Dün de Fidan’ın “Cumhurbaşkanı’na haber verememesi” ile ilgili o mühim “ayrıntı”yı aktarmış:
Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile O.K’nın ihbarı üzerine durumu değerlendirip gereken tedbirleri aldıkları sırada “Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirmem lazım” diyor Sayın Fidan. Ama gel gör ki telefonunu Genelkurmay’a gelirken hep araçta bırakmaktadır. Akar mecburen telefonun bağlanması için talimat verir. Tesadüfe bakın telefonu darbeci yaver Levent Türkkan açar. Fidan Cumhurbaşkanı’nın Koruma Müdürü Muhsin Köse ile bilinen o konuşmayı yapıyor. Köse kendisinin Levent Türkkan’a ait telefondan aranması nedeniyle dikkatli konuşuyor. Abdülkadir Selvi’ye üzülerek belirtmek isterim ki, bu izahat da tatmin edici değil.

7 ŞUBAT'TA ARAMIŞ VE BULMUŞTU

Sayın Fidan 7 Şubat 2012’de FETÖ, MİT darbesi planlayıp kendisini ifade vermeye çağırdığında, o sırada ameliyat olmak üzere hastaneye giden ve çoğunlukla telefonlara bakmayan Tayyip Erdoğan’ı bulmayı başarmıştı. Erdoğan o vakit kendisine “Sakın ifade vermeye gitme” demişti. Sadrettin Sarıkaya adlı FETÖ’cü savcı, MİT müsteşarı ile birlikte üç MİT yöneticisi hakkında gözaltı kararı çıkarmaya kalkışınca da Erdoğan 10 Şubat’ta o tarihî konuşmasını yapmış “Gücünüz yetiyorsa gelin beni alın” demişti. Demem o ki Cumhurbaşkanı MİT Müsteşarı için ulaşılmayacak kişi değil. Hele böylesine kritik bir günde, vahamet diz boyuyken.

SUSKUNLUK 'KONTROLLÜ DARBE' YALANINI BESLİYOR

Ben şunu merak ediyorum. Sayın MİT Müsteşarı “Çok acil bir durum var, Genelkurmay Başkanı’mızla birlikteyiz. Sayın Cumhurbaşkanı’mız ile mutlaka ve hemen görüşmemiz gerekiyor” dese, acaba ulaşamaz mıydı? Fidan saat 20.20’de Akar’ın yanından ayrılıyor. Aracındayken yeniden arayamaz mıydı?
Şimdi böyle soruları ortaya atıyoruz diye kimse kızmasın. Çünkü o saatlere dair bazı belirsiz noktalar kaldıkça ve suskunluk devam ettikçe, FETÖ ve CHP’nin birlikte dillendirdiği “kontrollü darbe yalanı” daha da besleniyor. Ama bu yalan bizim bu tartışmayı yapmamızı engellememeli. Kafamızdaki tüm soruları sorabilmeliyiz.

HAKAN FİDAN FETÖ İLE MÜCADELEDE BAŞARILIDIR

Öncelikle şunu bilelim. Hakan Fidan ByLock organizasyonunu ortaya çıkararak FETÖ’ye çok ağır darbe indirmiştir. Bu büyük bir başarıdır. FETÖ’yü MİT’in içine sokmamak için büyük mücadele veren, MİT’in millîleştirilmesinde payı olan odur. FETÖ tarafından başından itibaren hedef tahtasına konduğu da bir başka gerçektir.

Öte yandan ByLock operasyonuyla 2016 yılı YAŞ’ında (Darbe girişimi olmasaydı şayet) ordudan tasfiye edilecek üst düzey FETÖ’cü 500-600 general ve subayın tespit edilmesinde Hakan Fidan’ın yönetiminin katkısı az değildir. Hâl böyleyken artıları ve eksileri teraziye vurduğunda FETÖ ile mücadelede başarılı bir müsteşarın 15 Temmuz darbe girişiminin yapıldığı günkü tavrını insan neye yoracağını bilemiyor doğrusu. Gelişmelere hâkim olabileceğine yönelik inancı mı, yoksa basiretinin bağlanması mı? Adını koyamıyorum.

KAMUOYUNUN BEKLENTİSİ

Öyle ya. Eski Başbakan erken saatte sığınağa gönderiliyor. Cari Başbakan Binali Yıldırım olayı vatandaşlarla birlikte öğreniyor, telaşla aradığında da ona günün gelişen olaylarını aktarıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sonradan açıkladığı üzere darbe girişiminden eniştesi sayesinde haberdar oluyor.

Eğer “kontrollü darbe yalanı”nı dolaşıma sokan FETÖ çetesi ve onun CHP’deki kuyruklarının yürüttüğü spekülasyonun son bulması isteniyorsa Hakan Fidan’ın bir karar vermesi gerek. O kararın ne olabileceğini ben söyleyecek değilim şüphesiz ama kamuoyu acaba bir özeleştiriyi de hak etmiyor mu en azından?

En Çok Aranan Haberler