HABER

Hanefi Avcı'dan çarpıcı ifade

Devrimci Karargah ve Ergenekon davalarının tutuklu sanığı Hanefi Avcı, faili mechul cinayetlerle ilgili çarpıcı iddialarda bulundu.

ANKARA (ANKA) – Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Susurluk hükümlüsü ve eski özel harekatçı Ayhan Çarkın’ın kendisine yönelttiği iddiaları ve PKK operasyonlarını deşifre ettiğine yönelik iddiaları yalanlayarak, Güneydoğu’da JİTEM’in faili meçhul cinayetler işlediğini, öldürülen İranlıların ailesinden Yeşil kod adlı Ahmet Demir isimli bir şahsın para istediğini, Mehmit Eymür, Kaşif Kozinoğlu, Duran Fırat ve Yavuz Ataç’ın da aralarında bulunduğu subayların illegal bir yapılanma oluşturulduğunu iddia etti. Avcı “Yeşil”in de aralarında bulunduğu ülkücülerle irtibatlı olan bu grubun Eymür’ün MİT’ten ayrılmasının ardından faaliyetlerine bir süre devam ettiğini Semih Tufan Günaytay’ın bu grupla irtibat içerisinde bulunduğunu ve dönemin İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a yönelik vurulma olayını gerçekleştirdiklerini iddia etti.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın “şüpheli” sıfatıyla ifadesini aldı. “Devrimci Karargah Örgütü” ile “Ergenekon” soruşturmaları kapsamında Odatv’de yapılan aramalara ilişkin davaların tutuklu sanığı olan Avcı, soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcıları Hakan Yüksel ve Mehmet Özgür’e ifade verdi. Avcı’nın ifadesinde iç güvenlikteki sorunlarda, devletin karşılaştığı her türlü sosyal talep ve istekleri bir suç, kriminal bir olay gibi görerek, sadece polisiye yöntemlerle operasyonlar, adliye gibi argümanlarla çözmeye kalkıştığını söyledi. Yaklaşık 4 saat süren ve 6 sayfayı bulan Avcı’nın ifadesine ANKA ulaştı. Polis, jandarma, askeri birimler de dahil iç güvenlik birimlerinin olayları çözecek yetkinlikte, bilgi sistem ve yönteme sahip olmadıklarında sorunları çözmek için normal yöntemlerle sorunları çözemeyince kanunsuz hukuka aykırı işkenceden infaza kadar giden hukuk dışı yöntemlere başvurulduğunu söyleyen Avcı, Diyarbakır’da görev yaptığı süre içinde olağanüstü hal bölgesinde kimin yaptığı belli olmayan bazı garip olayların bulunduğunu, önceleri bu olayları kimin yaptığı konusunda bir bilgi sahibi olmadığını belirtti. DEP Diyarbakın parti binasında açlık grevi yapıldığı dönem jandarma istihbaratında görevli Cem Ersever’in kendisine parti binasının önündeki polislerin çekilmesi talebinde bulunduğunu belirten Avcı, bu talebi tuhaf bulduğunu ve Ersever’i yapılacak işlemin yönteminin yanlışlığı konusunda uyardığını ancak ikna edemediğini polislerin de çekilmediğini belirtti.

-ŞÜPHELİ ARAÇTAN ASTSUBAY VE ERLER ÇIKTI-

Diyarbakır’da görevde bulunduğu süre içinde 3 tane faili meçhul olay gerçekleştiğini, bunları da bir avukatın arabasının altına bomba konulması, Vedat Aydın’ın öldürülmesi ve PKK’ya yakın bir derginin yıkılması ve bomba konulması olarak sıralayan Avcı, Ersever’le yaptığı görüşme sonrasında bu olayların JİTEM tarafından gerçekleştirildiği düşüncesine vardığını kaydetti. Avcı, avukatın arabasına bomba konulmasının ardından bir şüpheli plakanın polis telsizine anons edildiğini, 5 dakika sonra aracın durdurulmasının ardından içinde astsubay ve erlerin olduğuna yönelik bilgi alındığını ve bu şahısların telsizden “bırakıyoruz” şeklinde anons gelmesinin ardından bırakıldığını ifade etti. 1992 yılında İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olarak atandığı sırada her gün bir polisin yasada dışı sol terör örgütleri tarafından öldürüldüğünü, bu nedenle tüm çalışmalarını bu örgütlere yönelttiğini söyleyen Avcı, DHKP/C içinde fikir ayrılıkları bulunduğunu İstanbulda şiddetli eylemler yapılmasının planlandığını ve alınan istihbaratlar sonrasında düzenlenen operasyonda “Bedri Yağan, Hatice Eranıl ve Kasap” soyadlı birisinin öldürüldüğünü kaydetti. Söz konusu istihbaratı kendisinin verdiğini ancak operasyonun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü tarafından gerçekleştirildiğini belirten Avcı, Ayhan Çarkın’ın ifadesinde söylediği gibi, operasyon sırasında Dursun Karataş’ın emniyet aracında bulunmadığını belirterek, bu operasyonun Yağan grubunun tasfiyesi edilerek Karataş’a yol verme operasyonu olduğu iddiasını da hayal ötesi olarak değerlendirdi.

-ÖLDÜRÜLEN İRANLININ AİLESİNDEN PARAYI YEŞİLİN İSTEDİĞİNİ ÖĞRENDİM-

Sedat Peker’in söylediği “Güneydoğu’dan tanıdığı bazı itirafçıları İstanbul’a getirerek DHKP/C’ye yönelik operasyonlarda kullandığı ve Peker’e teslim ettiği” iddialarını yalanlayan Avcı, “Pala Şeref” lakaplı bir komiser tanımadığını belirtti. Peker’in ceza almasını kendisinin sağladığını kaydeden Avcı, kendisinin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkan Yardımcılığı’na atandığı sırada Mehmet Ağar ve Necdet Menzir’in milletvekili seçildiklerini, faili meçhul cinayetler ve Susurluk kazası konusunda tek konuşan kişinin kendisi olduğunu ifade etti. Faili meçhul cinayetlerle ilgili iki İranlının öldürülmesinin ardından ailelerinin MİT Başkanlığı üzerinden İstanbul narkotik şube müdürlüğüne başvuru yapması sonucunda bilgisi sahibi olduğunu belirten Avcı, İranlılardan birinin kardeşinin yazdığı dilekçeyi getiren MİT mensubunun olay hakkında anlatımlarını Savcılıktaki ifadesinde dile getirdi. Buna göre öldürülen İranlılardan birinin kardeşine “Yeşil” kod adlı Ahmet Demir isimli bir şahsın telefon açtığını “kardeşiniz elimizde” diyerek para istediğini İranlının da Ziraat Bankası Ankara Heykel Ulus Şubesine para gönderdiğini, ikinci kez para istendiğini, yine gönderildiğini ancak İranlının serbest bırakılması yerine öldürüldüğü ve bu İranlılardan birisinin MİT ile irtibatlı olduğunu öğrendiğini kaydeden Avcı, Yeşil’in MİT tarafından bu olayla ilgili sorgulandığını, ifadesinde de parayı aldığını öğrendiğini ifade etti.

-OPERASYONU DEŞİFRE İDDİASINI İLK KEZ DUYDUM-

Abdullah Çatlı’yı tanımadığını, Mehmet Eymür, Yavuz Ataç ya da MİT Başkanlığı’nı dinlettiği iddiasının doğru olmadığını ifade eden Avcı, bu konuda kendisi hakkında Eymür’ün açtığı davadan beraat ettiğini anımsattı. Dinleme sırasında PKK’nın finans ağına yönelik olarak Suriye’de yapılacak bir operasyonu deşifre ettiği, elde ettiği bilgileri de Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği iddialarının ilk kez savcılıkta duyduğunu ifade eden Avcı, Eymür’ün dinlenme olayının kendisinin İstihbarat Şube Müdürlüğünden ayrılmasından sonra yapıldığını söyledi. İstanbul’da gerçekleştirilen Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve Fevzi Arslan’ın kaçırılması olayıyla ilgili başlarda bilgi sahibi olmadığını, olayın basına yansımasının ardından bilgileri birleştirdiğini ve bu konudaki değerlendirmeleri de Susurluk Komisyonu’na anlattığını belirten Avcı, Susurluk kazası olmadan önce konu hakkında konuşması durumunda hayatının tehlikeye gireceğini anlattı. Komisyonda “JİTEM vardır” diye ifade verdiği için yargılanması için izin çıktığını ancak Danıştay kararı ile durdurulduğunu ifade eden Avcı, Behçet Cantürk’ün kaçırılması olayında Hüseyin Kocadağ’ın bir bilgisinin olmadığını düşündüğünü, Kocadağ’ın Alevi kökenli olduğunu Emniyette de solcu olarak bilindiğini, bir takım sorunlar nedeniyle İbrahim Şahin ve ekibinin Kocadağ’a güvenmediğini dile getirdi. Kocadağ’ın Eskişehir Emniyet Müdürü olabilmek için Mehmet Ağar ile yakınlaştığını anlatan Avcı, illegal bir yapılanmadan bahsetti.

-AKIN BİRDAL SUİKASTINI GERÇEKLEŞTİRDİLER-

İllegal yapılanma içerisinde Mehmit Eymür’ün dışında aralarında Kaşif Kozinoğlu, Duran Fırat ve Yavuz Ataç’ın ve özel harpten gelen subayların bulunduğu 6-7 kişiden oluşan bir gruptan bahseden Avcı, ifadesinde bu subayların Yeşilin de aralarında bulunduğu ülkücülerle irtibatlı olduğu bilgisine yer verdi. Bu grubun Eymür’ün MİT’ten ayrılmasının ardından faaliyetlerine bir süre devam ettiği bilgisine yer veren Avcı, Semih Tufan Günaytay’ın bu grupla irtibat içerisinde bulunduğunu ve dönemin İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a yönelik vurulma olayını gerçekleştirdiklerini iddia etti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in istihbarat danışmanı olan Nuri Gündeş’in bu kişilerle irtibatının olup olmadığını bilmediğini söyleyen Avcı, sahte pasaport, silah ruhsatı ve diğer belgelerin Yaşar Öz de dahil olmak üzere ilgili şahıslara Korkut Eken vasıtasıyla verildiğini tahmin ettiğini belirtti. Emin Arsal’ın kendisine verilen emirle silah ruhsatı veya pasaport gibi belgelerin hazırlanmasına aracılık ettiğini dile getiren, Orhan Taşanlar’ın Mehmet Ağar’ın başkanlığında kurulan yapının içinde bulunup bulunmadığını bilmediğini ancak Yeşil’i Ankara’da gözaltına aldığını duyduğunu kaydetti. Avcı’nın Avukatı Fidel Okan da savcılıktaki ifade sırasında müvekkilinin sol örgütlere karşı mücadele ettiğini ancak Devrimci Karargah Örgütüne yardım ve yataklıktan tutuklandığını, Ergenekon dosyasının muhakkak ciddiyetle soruşturulması gerektiğini söylediğini ardından da bu soruşturma kapsamında da tutuklandığını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması konusunda da cinayetlerin aydınlatılması gerektiğine inandığını dile getirdi. (ANKA)

En Çok Aranan Haberler