Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen İstanbul İl Başkanı Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan, Atama Yükselme Yönetmeliği’nin iptal edilmesi gerektiğini belirterek, “Bu nedenle sendikamız tarafından söz konusu yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması ve iptali isteğiyle 23 Eylül 2013 tarihinde Danıştay nezdinde dava açılmıştır” dedi.Yazılı açıklama yapan Hanefi Bostan, memurların görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliğine dava açtıklarını duyurdu. Bostan, “31 Ağustos 2013 gün ve 28751 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esaslarına Dair Genel Yönetmelikte birçok değişiklik yapılmıştır. Yeni Yönetmelik, başarı, liyakat, deneyim ve hakkaniyeti esas almayıp, torpili ve yandaşa kadro açmayı hedef aldığından memurlar arasında büyük huzursuzluğa neden olmuştur. Nitekim Milli Eğitim Bakanlığı'nda yeni uygulamaya konulan, okul müdürlerinin sözlü sınavlarla atanması büyük bir adaletsizlik ve hukuksuzluğa yol açmıştır. Okullarımızın yeni açıldığı şu günlerde, Milli Eğitim camiası büyük bir kargaşa içerisindedir. Müdürlük kadrolarını hak etmeyen, birikimsiz, liyakatsiz, kariyersiz, iktidar yandaşı öğretmenlere yapılan uydurma sözlü sınavlarla müdürlük kadrolarına atama işlemleri son aşamasına gelmiştir. Aynı kaosun, önümüzdeki günlerde 200'ü aşkın kamu kurumunda da yaşanacağı aşikardır. Huzursuzluk, adaletsizlik ve kargaşa tüm kamu kurumlarına sirayet etmeden söz konusu Atama Yükselme Yönetmeliği iptal edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle sendikamız tarafından söz konusu yönetmeliğin yürütmesinin durdurulması ve iptali isteğiyle 23 Eylül 2013 tarihinde Danıştay nezdinde dava açılmıştır” dedi.Açılan dava dilekçesinde şu hususlar yer almaktadır;"Adı geçen Genel Yönetmeliğin 1. maddesinde, bu Yönetmeliğin amacının, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak personelin görevde yükselme ve unvan değişikliklerine ilişkin usul ve esasları belirlemek olduğu belirtilmiştir. İptal davasına konu unvanların Görevde yükselme sınavına tabi kadrolar kapsamından çıkarması, dolayısıyla bu kadrolara objektif kurallar çerçevesinde atama yapılmasını engellemesi nedeniyle, 657 sayılı Yasa'nın temel ilkeleri olarak belirlenmiş olan kariyer ve liyakat ilkesine ve Genel Yönetmeliğin amacına aykırı olduğundan, kamu yararı ve hizmet gereklerine, 657 sayılı Yasaya aykırıdır. Nitekim Danıştay 5. Dairesi 2012/4736 sayılı yürütmeyi durdurma kararında iptali talep edilen yönetmelik hükmünde yer alan “ilçe müdürü” kadrolarının iptali için açılan davada yukarıda belirtilen gerekçelerle yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Davalı idare belirtilen mahkeme kararını hiçe sayarak, düzenlemeyi daha da genişleterek, kanun ve mahkeme kararlarına aykırı bir işlem tesis etmiştir.657 sayılı yasanın 3 üncü maddesinde, temel ilkeler belirlenmiş ve bunlar arasında yer alan liyakat ilkesi "devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkanlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır" biçiminde tanımlanmıştır. 657 Sayılı kanunun temel ilkesi olarak kabul edilen ve devlet örgütünün ne şekilde hiyerarşik bir yapıda kamuya hizmet vereceğini tespit eden bu hükümle, kamu görevlilerinin görevde yükselmelerinin hangi esaslara göre gerçekleşeceğinin esasları net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu hükme göre; görevde yükselme ilerleme; liyakat ilkesine göre, eşit şartlar sağlanarak gerçekleştirilecek ve bunlar gerçekleştirilirken hak kaybına uğramamak adına güvenlikleri yine yönetmelik hükümleri ile sağlanacaktır. Kanunun bu hükmüne rağmen, davalı idare; bu ilkenin tamamen dışına çıkmıştır. Sözlü sınav olarak adlandırılan ve iptali artık yargının yerleşik içtihattı haline gelen düzenlemeler, yargı kararlarına rağmen yönetmelik değişikliği ile tekrar hayata geçirilmiştir.Örneğin; Türkiye Kamu-Sen tarafından görevde yükselme sınavında sözlü sınavı öngören düzenlemenin iptali için Danıştay 5. Dairesi nezdinde açılan 2005/191 Esas numaralı davada, ilgili dairece; “kamu hizmetinin yürütülmesinde belirleyici olan personel sisteminin kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak düzenlenmesi, işe girişte olduğu kadar meslek için de ilerlemede de önem taşımaktadır.” Gerekçesine de yer verilerek sözlü sınava ilişkin hükmün yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmiş, davalı Başbakanlığın Danıştay Dava Daireleri Kuruluna yapmış olduğu itiraz ise oy birliği ile ret edilmiştir.Yine Türkiye Kamu-Sen’in sübjektif değerlendirmelere neden olacağı, eşitlik ilkesine aykırı oldu gerekçesi ile açmış olduğu iptal davasında; Danıştay 12. Dairesi; il özel idareleri ve belediyelere il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birliklere ve bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlara ait B grubu kadrolara atama yapılmasını ön gören 17.01.2007 tarihli Kamu Görevlerine İlk Defa Atanacaklar İçin Yapılan Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik hükümlerinin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Danıştay 12. Dairesi 2007/412 sayılı Yürütmeyi Durdurma kararında; dava konusu yönetmelikle birlikte; il özel idareleri ve belediyelerin bunlara bağlı kuruluşlar ile kurdukları birliklerin ve döner sermayeli kuruluşların B grubu memur kadrolarına atanacaklar için ÖSYM tarafından yapılan merkezi sınav olan KPSS dışında yazılı ve sözlü olarak gerçekleştirilecek ikinci bir sınavın yapılmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bu durumun sübjektif değerlendirmelere yol açacağı gerekçesine yer verilmiş, memur atamalarında objektifliği tartışmasız olan merkezi sınav sonuçlarına göre yapılmasına yönelik sistemin geçerli olduğu mevcut dönemde ciddi bir aksama ve sorun ile karşılaşılmadığı” . gerekçesine yer vermiştir.Yönetmelik değişikliğinin tamamına bakıldığında, hiyerarşi yoluyla ilerleyen devlet yapısının, değişikliğe uğratıldığı alt görevde çalışmak gibi şartların ihtiyari hale getirildiği görülmektedir. Bu durum kurumlar arasında değişik uygulamalara neden olabileceği gibi, çalışma barışının bozulmasına kamuda etkinlik ve verimliliğin azaltılmasına yol açacaktır. Yönetmelik hükümleri yargı kararları çerçevesinde incelendiğinde; iptali istenen yönetmeliğin 4. ve 9. Maddeleri ile sözlü sınav uygulamasının getirildiği, Şube müdürü, müdür ve bunlarla aynı düzeydeki görevlere görevde yükselme suretiyle atanacakların diğer atanacaklardan ayrı bir uygulamaya tabi tutulduğu açıktır.Anılan yönetmeliğin 3. Maddesinde “MADDE 3- Aynı Yönetmeliğin 6. maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasının son cümlesi ile üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır."Kurumlar, görevin niteliği itibarıyla görevde yükselme suretiyle atanacak personel için bulunduğu kurumda veya diğer kurumlarda alt görevlerde çalışmış olma şartı ve süresi arayabilir." denilmektedir.Yapılan değişiklikten önce Hizmet Süresi başlıklı 6. Madde de “Devlet memurlarının görevde yükselme mahiyetindeki atamalarının yapılabilmesi için kurumların çıkaracakları görevde yükselme yönetmeliğinde belirtilen süre kadar bulunduğu kurumda veya diğer kurumlarda alt görevlerde çalışmış olması şarttır.” denilmekteydi.Davalı idare yaptığı değişiklik ile birlikte devlet memurlarının görevde yükselme mahiyetindeki atamalarında, kurumlar çerçeve yönetmelik hükmü uyarınca kendi yönetmeliklerinde süre belirtmekte ve kurumda bulunduğu veya diğer kurumlarda alt görevlerde çalışmış olması şartı aranmaktaydı. Ancak, yeni düzenlemeyle bu husus kurumların tamamen idarenin takdirine bırakılmıştır. Takdir yetkisi de kötüye kullanıma açık olduğundan ileride kişiye özel uygulamaların yapılmasına sebebiyet verecektir. Genel yönetmelik hükümleri kurumlarca çıkarılacak yönetmeliklerin sınırlarını belirlemesine rağmen bu yönetmelik hükmü ile kurumlara sınırsız bir takdir yetkisi tanınmaktadır. Ki bu durum hukuk devletinde kabul edilemez bir durumdur.Yönetmeliğin 4. Maddesinde “Aynı Yönetmeliğin 8 inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir."Sınav şartı - Şube müdürü, müdür ve bunlarla aynı düzeydeki görevlere görevde yükselme suretiyle atanacakların yazılı ve sözlü sınavda; diğer görevlere görevde yükselme suretiyle atanacak personelin ise yazılı sınavda başarılı olmaları gerekir." denilmektedir.Sözlü sınav uygulaması denetimi neredeyse imkansız olan ve uygulamada birçok haksızlığı beraberinde getiren objektiflikten en uzak sınav şeklidir. Yazılı sınava girerek mesleki yeterliliğini kanıtlamış olan kişilerin ayrıca bir de sözlü sınava tabi tutulması en ehil kişinin belirlenmesi amacı taşıyan yazılı sınavların bir anlamda bertarafıdır. Kişilerin görevde yükselebilmeleri için yeterli olup olmadığının kısa süreli bir sınavla anlaşılabilmesi mümkün değildir. Kişilerin mesleki bilgileri yazılı sınav ile denetlenmiş iken ve aynı kişinin özlük dosyasında mesleki anlamda başarıları ve başarısızlıkları görülmekte iken bu kişileri sözlü sınava tabi tutmakta herhangi bir kamu yararının olduğundan söz edilemez. Böyle bir düzenleme ile idareye yazılı sınav sonuçlarını bertaraf etme ve suistimal yetkisi tanınmak istenmektedir.Yerleşik içtihatlar bağlamında atamalar gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerinin uygulanması, kamu görevlilerinin görevde yükselmelerinde, bütün kamu görevlilerine eşit imkânların verilmesi, kamu yararı ve hizmet gerekleri ilkeleri gözetilmelidir. Kariyer ve liyakat ilkeleri 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun temel ilkeleri olarak benimsenmiştir. Bilindiği gibi, Kariyer; 657 Sayılı Kanun’un ifadesi ile kamu çalışanlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânının sağlanması anlamına gelir. Kariyer ilkesi ile benimsenen temel prensip; kişisel veya siyasi çıkarların meslekte ilerlemedeki olası olumsuzlukları önlemektir. Bu ilke sayesinde kamu çalışanlarımızın; bilgi, tecrübe ve yeteneği dışında meslekte ilerlemek yolunda herhangi bir haksızlıkla karşılaşmasının önüne geçilmesi gereklidir. Diğer taraftan Liyakat ilkesi, diğer bir deyişle yeterlilik ise; kamu çalışanlarının hizmete giriş ve ilerleyişlerinde yeteneklerinin ve başarılarının temel alınmasını ifade etmektedir. Bu ilke, söz konusu hizmet için en ehil, en nitelikli, en başarılı kim ise, hizmetin ifasına yönelik tercihte ilk olarak onun öne çıkarılmasını sağlamaktadır. Kamu çalışanları, bir takım çevrelere değil yeteneğine ve başarısına göre görevlere atanmalı ve görevlerinde ilerlemelidirler. Liyakat ilkesi; her türlü ayrımcılığı ve kayırıcılığı reddeder niteliktedir.Görevini en iyi şekilde yapacak, kariyer ve liyakate sahip kişilerin sözlü sınav sebebi ile keyfi ve siyasi uygulamalar neticesinde hak ettiği kadrolarda bulunamadığı herkesin malumudur. Denetimi zor olan ve tamamen kişiye özel uygulamalar yapılan sözlü sınavların ne denli objektiflikten uzak olduğu, yıllardır sözlü sınavların iptali için açılan bireysel ve genel davalardan anlaşılabilmektedir. Yazılı sınavlar sonucunda mesleki yeterliliğini kanıtlamış olan kişilerin yazılı sınava ek olarak sözlü sınava tabi tutulması sınava giren adaylar arasındaki eşit yarışı zedeleyecektir. Bakanlıkça yapılan yazılı sınavların büyük bir çoğunluğunda dahi hatalı sorular sebebi ile sınav iptalleri yaşanırken, sözlü sınavlarda ne gibi hukuki sorunların yaşanacağını kestirmek zor olmasa gerektir.Dava konusu edilen yönetmeliğin 5.madde ile değiştirilen 9.maddesinde yapılan değişiklik ile ”Görevde yükselme suretiyle atama yapılacak kadro veya pozisyonlar yazılı sınavdan önce duyurulur. İlan edilen kadro veya pozisyonlar için belirlenen başvuru tarihinin son günü itibariyle aranan nitelikleri taşıyan personel, başvuru şartlarını taşıdığı farklı unvanlı kadro veya pozisyonlardan sadece biri için duyuruda belirtilen şekilde başvuruda bulunabilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Görevde yükselme eğitimi yapılan yönetmelik değişikliği ile kaldırılmıştır. Bu nedenle kişiler görevde yükselebilmek için eğitime tabi tutulmamaktadır. Bu nedenle farklı kadrolardan sadece biri için başvuruda bulunabilmelerinin engellenmesi hakkaniyetli değildir. Adaylar birden fazla kadro veya pozisyon için aranılan şartları taşımasına rağmen sadece biri için başvuruda bulunabilmesinde herhangi bir kamu yararının varlığından da söz edilemez. Esas olan görev alacak kişilerin en ehil olanları arasından seçim yapılması ise bu noktada sadece bir kadro için başvuruda bulunabilme sınırın getirilmesi hakkaniyetli değildir.Yönetmeliğin 8. Maddesinde “ Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin başlığı "Yazılı sınav” şeklinde ' değiştirilmiş, birinci fıkrasının başına aşağıdaki cümle eklenmiş, fıkranın mevcut birinci ve beşinci cümleleri yürürlükten kaldırılmış, aynı fıkrada yer alan "Bu sınavı kurum ve kuruluşlar' ibaresi "Yazılı sınav kurum ve kuruluşlarca yapılabileceği gibi.", "yaptırırlar" ibaresi ''yaptırılabilir", "yaptırılabilir" ibareleri "yaptırılır" şeklinde değiştirilmiş, aynı fıkrada yer alan "eğitim ve" ile "eğitimleri ve/veya" ibareleriyle ikinci ve üçüncü fıkraları yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir."Yazılı sınav, bu sınava ilişkin konu başlıklarına duyuruda yer verilmek suretiyle, mahalli idareler için İçişleri Bakanlığınca, yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca olmak üzere, ilgili kurumlarca belirlenecek konularda yapılır.""Yazılı sınav, yüz tam puan üzerinden değerlendirilir. Yazılı sınavda başarı puanının en az kaç olması gerektiği kurumlarca belirlenir ve duyuruda belirtilir." Denilmektedir.nılan maddenin değişiklik yapılmadan önceki halinde ise “(Değişik: 21/9/2004-2004/8246 K.) (Değişik birinci fıkra: 1/3/2010-2010/192 K.) Görevde yükselme sınavı yazılı olarak yapılır. Bu sınavı kurum ve kuruluşlar Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığına, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğüne veya yükseköğretim kurumlarından birine yaptırırlar. Bu Yönetmelik kapsamında bulunan il özel idareleri, belediyeler ve il özel idareleri ve belediyelerin kurdukları birlik, müessese ve işletmeler ile bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlar tarafından talep edilmesi hâlinde, bu kurumların görevde yükselme eğitim ve sınavları ile unvan değişikliği sınavları İçişleri Bakanlığınca merkezî olarak yaptırılabilir. Ayrıca, yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumlarından talep gelmesi hâlinde, bu kurumların personelinin eğitimleri ve/veya sınavları Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca merkezî olarak yaptırılabilir. Görevde yükselme sınavında sorulacak sorular 10 uncu maddedeki konuların ağırlıklarına göre belirlenir.(Değişik ikinci fıkra: 1/3/2010-2010/192 K.) Sınavda yüz üzerinden en az yetmiş puan alanlar başarılı sayılır.Bu sınava herhangi bir sebeple katılmayanlar ile başarısız olan veya başarılı olup da müteakip sınava kadar atanmamış olanlar aynı unvanla ilgili düzenlenecek eğitim ve sınava ilişkin bütün usul ve esaslara tabidir.” denilmektedir.Yönetmeliğin 12'nci maddesinde yapılan düzenleme ile birlikte görevde yükselme sınavlarının Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına, Milli Eğitim Bakanlığına, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürlüğüne veya yükseköğretim kurumlarından birisine yaptırma zorunluluğu kaldırılmıştır.Milli Eğitim Bakanlığı ve ÖSYM tarafından yapılan sınavlar dahi son zamanlarda şaibeler içermekte ve bu durum basında da yer almaktadır. Yine bu kurumlarca yapılan sınavlarda yanlış sorular sebebi ile yargı mercilerince iptal kararları verilmekte iken kurumların kendilerine görevde yükselme sınavını yapma hakkının verilmesi ileride büyük sıkıntıların yaşanacağını şimdiden açıkça göstermektedir.Ayrıca; yine iptali istenilen madde de "Yazılı sınav, bu sınava ilişkin konu başlıklarına duyuruda yer verilmek suretiyle, mahalli idareler için İçişleri Bakanlığınca, yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumları için Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca olmak üzere, ilgili kurumlarca belirlenecek konularda yapılır." denilmektedir. Görevde yükselme sınavında bu sınava ilişkin konu başlıklarına duyuruda yer verileceği ve bu konularla ilgili kurumlarca yapılacak sınavın başarı taban puanları kurumlar tarafından belirlenecektir. Bu durumda yine idareye sınırsız bir takdir yetkisi bırakılarak adayların duyurudan önce sınavda sorulacak konuları öngörmesi engellenmiştir.Yine aynı madde de “Yazılı sınav, yüz tam puan üzerinden değerlendirilir. Yazılı sınavda başarı puanının en az kaç olması gerektiği kurumlarca belirlenir ve duyuruda belirtilir." Denilmektedir. Bu madde ile başarı puanın en az kaç olması gerektiği hususu yine kurumlara bırakılmıştır. Ancak; idarelerce yazılı sınavda başarı puanının en az kaç olacağı kurumlarca duyurudan önce belirlenecektir. Bu durum uygulama birliğin bulunmamasına sebep olacak kadroya göre yazılı sınav puanı belirlenecektir. Ayrıca; kişilerin eşit yarışmadığı bilinen sözlü sınavlar için yönetmelikte 70 puan alan başarılı sayılırken yazılı sınavlar için başarı puanının yönetmelikte öngörülmemiş olması anlaşılabilir bir durum değildir.Yönetmeliğinin 9. Maddesinin; sözlü sınav başlıklı kısmı ile sözlü sınav başlıklı kısmının son paragrafında yer alan “sözlü sınavda yüz üzerinden en az yetmiş beş puan alanlar başarılı sayılır.” Cümlesi hukuka aykırıdır. Yönetmelik hükmü ile somut nitelikteki, yazılı sınavlarda başarı puanının en az kaç olması gerektiği kurumlara bırakılmışken, sözlü sınavda 70 puan barajının konulmuş olması, somut sınavın soyut nitelikteki değerlendirmelere göre belirlenecek sözlü sınavın başarı puanına tercih edildiğinin bir göstergesi niteliğindedir. Değerlendirmenin hangi kıstaslara göre yapıldığı sözlü sınavın adil ve herkes için eşit şartlarda, aynı düzeyde değerlendirmelerle yapıldığının ispatını ortaya koyacak bir düzenleme yönetmelik hükmünde bulunmamaktadır. Bu durumda; kişinin sübjektif değerlendirmelere maruz kalması ve mağdur edilmesi her an için mümkündür.İptali istenilen maddenin Başarı Sıralaması başlıklı kısmında “Başarı sıralaması Madde 12/B- belirlenecek yazılı sınav başarı puanını alan kişi sözlü sınava girecek ve sadece buradan aldığı Görevde yükselme suretiyle ilan edilen boş kadro veya pozisyon sayısı kadar atama yapılmasında başarı puanı esas alınır. Başarı puanı, şube müdürü, müdür ve bunlarla aynı düzeydeki diğer kadrolara atanacaklar için sözlü sınav; diğer kadro veya pozisyonlara atanacaklar için yazılı sınav puanı esas alınmak suretiyle tespit edilir ve kurumların resmi internet sitesinde ilan edilir.” denilmektedir. Anılan madde ile hem yazılı hem sözlü sınava tabi olan şube müdürü, müdür ve bunlarla aynı düzeydeki diğer kadrolara atanacaklar için başarı puanında sözlü sınav puanı esas alınmaktadır. Bu durumda yazılı sınav sonucu adayların sadece sözlü sınava girmeleri için yeterli olmaktadır. Sözlü sınavdan alınan puan ile yazılı sınavdan alınan puanlar birlikte değerlendirilerek ortalaması alınan puana göre başarı puanı oluşturulmamaktadır. Yönetmeliğin 12. Maddesinde yapılan değişiklik ile duyuru ile puan ile ataması gerçekleşecektir. Bu durumda kişilerin yazılı sınavdan aldıkları puanların hiçbir önemi kalmayacak ve böylece daha objektif olduğu tartışılmaz olan yazılı sınav bertaraf edilecektir. Örneğin, yazılı sınavdan 90 puan alan kişi, sözlü sınavda 70 puan aldığında başarı puanı sözlüden aldığı puana göre değerlendirilmektedir. Yada yazılı taban puanı 50 olarak belirlendiğinde 50 barajı geçen kişi sözlü sınavdan 71 aldığında yazılı da 90 alan kişinin önüne geçmektedir ki, bunun hakkaniyetle, adaletle ve hukukla izahı yoktur. Kısacası anılan madde ile birlikte yazılı sınav sadece sözlü sınava girebilmek için ön koşul oluşturmakta yazılı sınavdan alınan puanın atanmaya esas puanda herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Bu durum gelinen noktanın ne denli vahim olduğunu göstermektedir. Mahkemenizce bu konuda verilecek bir ret kararı ileride yapılacak olan usulsüz atamaların hukuki zeminini oluşturacaktır.Yönetmeliğin 10. Maddesinde “Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir."Kurumlarca yaptırılacak sınavlara ilişkin görevde yükselme işlemlerini yürütmek üzere beş kişiden oluşan sınav kurulu veya kurulları teşkil edilir. Sınav kurulu veya kurulları, atamaya yetkili amir veya görevlendireceği kişinin başkanlığında, atamaya yetkili amirce belirlenecek personel birimi temsilcisi veya temsilcileri ile diğer üyelerden teşekkül eder. İhtiyaç duyulması halinde kurum dışından kamu görevlileri arasından kurullara üye veya üyeler görevlendirilebilir. Sınav kurulunu teşkil eden üyeler görevde yükselme sınavına alınacak personelden, öğrenim ve ihraz ettikleri unvanlar itibarıyla daha düşük seviyede olamazlar.""Sınav kurulu; sınavların yapılması, sınav sonuçlarının ilanı, itirazların sonuçlandırılması ve sınavlara ilişkin diğer işleri yürütür.""Sınav kurulu, üye tamsayısı ile toplanır. Kararlar oy çokluğuyla alınır.Kurumlar, gerekli görmeleri halinde taşra teşkilatında beş kişiden müteşekkil sınav kurulu veya kurulları oluşturabilir." denilmektedir. Anılan madde de kurumlarca yaptırılacak sınavlara ilişkin görevde yükselme işlemlerini yürütmek üzere beş kişiden oluşan sınav kurulu veya kurullarının nasıl oluşturulacağından söz edilmektedir.Sözlü sınav uygulaması denetimi neredeyse imkansız olan ve uygulamada birçok haksızlığı beraberinde getiren objektiflikten en uzak sınav şeklidir. İş bu dava dilekçesinde yönetmelikte yer alan sözlü sınav şartının yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali istenilmiştir. Ancak; sözlü sınav uygulaması yapılacaksa dahi en azından objektif olarak yapıldığının denetlenebilmesi için sendika temsilcilerinin bu komisyonda bulunması gereklidir.Sendika temsilcilerinin sözlü sınav kurulunda olması sözlü sınavların bir nebze de olsa şaibesini ortadan kaldıracaktır. Sendika temsilcilerinin kurullarda olması, yapılan sınava şeffaflık getirecek ve idarenin keyfiyetinin önüne geçecektir. İleride haksızlık yapıldığı gerekçesi ile sözlü sınavların iptali için açılacak davaların önüne geçilebilmesi için bu eksikliğin mutlak suretle giderilmesi gerekmektedir.Yönetmeliğin 11. Maddesinde “Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.” denilmektedir. Değişiklikten önce yürürlükte olan 14. Madde de “Sınav kurulu, kendisine intikal ettiği tarihten itibaren beş iş günü içerisinde sınav sonuçlarını ilan eder ve ilgililere yazılı olarak bildirir. İlgililer, kendilerine yazılı olarak bildirilmesinden itibaren beş iş günü içerisinde sınav sonuçlarına itiraz edebilir.Yapılan sınavlarda hatalı sorulara tekabül eden puanlar eşit şekilde diğer sorulara dağıtılır. Ancak, soruların yüzde beşinden fazlasının hatalı olduğunun birinci fıkrada belirtilen süre içinde yapılan itirazlar üzerine veya herhangi bir şekilde tespit edilmesi hâlinde, sınav iptal edilir ve en kısa sürede yeni sınav yapılır.” Hükmü yer almaktayken, yönetmelik değişikliği ile kişinin idarenin olası yanlışlarına karşı, hakkını kamu makamları nezdinde açıkça arayabilmesi, imkânı ortadan kaldırılmıştır. Yönetmelik hükmünde sınav sonuçlarının ilanı, itirazların sonuçlandırılmasına dair yapılacak iş ve işlemlerin ne olduğuna dair bir değerlendirme hükmü bulunmamaktadır. Ancak; yönetmeliğin 10. Maddesi ile değiştirilen aynı yönetmeliğin 13. Maddesinde sınav sonuçlarının ilanı, itirazların sonuçlandırılması sınav kurulunun görevleri arasında sayılmıştır. Yönetmelik değişikliğinden önce yürürlükte olan yönetmelik maddesinde Sınav sonuçlarının açıklanması ve itiraz başlıklı 14. Madde de “ (Değişik son fıkra: 1/3/2010-2010/192 B.K.K.) Sınav kurulu, kendisine intikal ettiği tarihten itibaren beş iş günü içerisinde sınav sonuçlarını ilan eder ve ilgililere yazılı olarak bildirir. İlgililer, kendilerine yazılı olarak bildirilmesinden itibaren beş iş günü içerisinde sınav sonuçlarına itiraz edebilir. Yapılan sınavlarda hatalı sorulara tekabül eden puanlar eşit şekilde diğer sorulara dağıtılır. Ancak, soruların yüzde beşinden fazlasının hatalı olduğunun birinci fıkrada belirtilen süre içinde yapılan itirazlar üzerine veya herhangi bir şekilde tespit edilmesi hâlinde, sınav iptal edilir ve en kısa sürede yeni sınav yapılır.” denilmektedir. Anılan madde ile itirazın hangi süre içerisinde, nasıl yapılacağına ilişkin düzenleme ortadan kaldırılarak bu konuda nasıl bir yol izleneceğine de yönetmelikte yer verilmemiştir.Ana yönetmelik olarak kurum yönetmeliklerine kaynaklık eden ve yönetmelik değişikliğinden itibaren 6 ay içerisinde kurumsal yönetmelik değişikliklerinin yapılmasını esasa bağlayan bir yönetmelikte bu hususların bulunmaması, idari işlemin amacına aykırıdır. Ve hak arama, itiraz etme yollarını ortadan kaldırıcı bir boşluk oluşturmaktadır. Hukuk devletlerinde kamu idaresine keyfiyet oluşturacak boşluklar bırakılması kabul edilemez. Hele ki bu eksiklik en temel hak olan “kanun ve idari işlem karşısında hak arama” hakkını engelleyecek nitelikteyse asla kabul edilemez.Anayasanın 40. Maddesi; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. (Ek fıkra: 03/10/2001 - 4709 S.K./16. md.) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Hükmünü emredici bir hak olarak düzenlemiştir. 2001 Yılında yürürlüğe giren Anayasa hükmü ile kanun yolu ve itiraz süresinin açıkça belirtilmesi gerektiğini içeren, kamuya yol gösteren uygulaması karşısında, devlet memurunun görevde yükselme sınavına itiraz usulü ve süresinin genel yönetmelikte düzenlenmemesi bu konudaki anayasal ilkeye açıkça aykırıdır.Yönetmeliğin 16. Maddesinde “Aynı Yönetmeliğin eki "Personel Değerlendirme Formu" yürürlükten kaldırılmıştır.” denilmektedir. Personel Değerlendirme Formunda adayların öğrenim durumları, hizmet süreleri, ilgili mevzuat hükümlerine göre verilmiş olan ödülleri, Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavından aldığı puanlarına göre değerlendirme yapılmakta iken, bu değerlendirme usulü yürürlükten kaldırılmıştır. Yönetmelik bir bütün halinde değerlendirildiğinde idarenin takdir yetkisine bağlı olarak yapılacak yazılı sınavlar ve objektiflikten en uzak sınav şekli olan sözlü sınav temeline oturtulmuş olduğu görülmektedir. Bu nedenle en azından kişilerin bireysel başarı durumlarını gösteren değerlendirme formlarının yürürlükten kaldırılması artık görevde yükselebilmenin tek şartını idarenin takdir yetkisine bırakacaktır. Ayrıca; görevde yükselebilmek için yapılan bir takım kişisel çalışmalar artık önemini yitirdiğinden çalışanlar kendini geliştirmek için herhangi bir çaba da sarf etmeyeceklerdir.2577 sayılı Yasanın 27. maddesinin 2 numaralı bendi gereğince “idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler.” denilmektedir. Ayrıca 27. maddesinin 4 numaralı bendi, “Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16. maddede yazılı süreler kısaltılabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.” hükmüne amirdir. Dava konusu edilen yönetmelik maddeleri açıkça hukuka aykırı olduğundan ve söz konusu maddeler sebebi ile çalışanların telafisi imkansız mağduriyetleri söz konusu olduğundan ve ileride telafi edilmesi mümkün olmayan zararların doğacağı aşikar bulunduğundan dolayı; 27. maddede aranılan şartların da oluştuğu dikkate alınarak, davalı idarenin savunması alınmaksızın yürütmenin durdurulması kararın verilmesi gerekmektedir."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz