Son zamanlarda bir ‘vitamin ve doğal beslenme ürünü çılgınlığı’ yaşanıyor. İnsanlar elmayı, portakalı, mandalinayı… bıraktı vitamin hapı içiyor; çocuklarına balık yedirmiyor omega 3 yutturuyor; yoğurdun yerini probiyotikler aldı.
Adamlar uyanık tabii. Pazarlamanın kralını biliyorlar. Medyayı da medyadaki sazanları da bir güzel kullanıyorlar. İnsanlar, açık ve gizli reklâmlar ile, yaşlanmayı ve hastalıkları önlediği iddia edilen bu maddeleri kullanmaya âdeta mecbur bırakılıyor.
Öyle ki, artık nerdeyse herkesin kendine özel bir vitamini, doğal besin desteği olmaya başladı. Üstelik de, bırakın kadın-erkek; çocuk-genç-yaşlı ayırımını, sarışınlar için farklı, kara kaşlılar için farklı, uzun boylular için farklı, saçını ortadan ayıranlar için farklı, at kuyruğu yapanlar için farklı… ürünler icat ediliyor.
E vitamini kanser yapıyor
Ama gelin görün ki, bir taraftan da bu tür ‘ticari ürünlerin’ zararlarını ortaya çıkaran araştırmaların sayısı da her geçen gün artıyor. Bunların başında da E vitamini ile ilgili olanlar geliyor. Hani, şu milyonlarca insanın ‘kalp hastası olmayalım, kansere yakalanmayalım, daha uzun ve sağlıklı yaşayalım’ diye avuç avuç kullandıkları vitamin.
E vitamini aslında bir antioksidan ve vücudumuzun sağlıklı olabilmesi için düşük miktarlarda alınması da gerekli tabii, ama günlük E vitamini ihtiyacı sadece 3-4 miligram. Bunu da ayçiçeği, mısır, buğday, kabuklu yemişler, pirinç, zeytin yağı, balık, marul, tere, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana… gibi yeşil yapraklı sebzelerden yeterince almak mümkün; hapa-mapa gerek yok hiç.
Amerika’ da yaşları 50 ile 76 arasında değişen 77 binden fazla kişi üzerinde yapılan ve sonuçları birkaç gün önce açıklanan bir araştırma, uzun yıllar boyunca C, E vitamini ve folat gibi multi-vitamin kullanımının akciğer kanseri riskini azaltmadığı gibi, günde 400 miligram E vitamini alanlarda akciğer kanseri riskinin yüzde 28 daha fazla olduğunu da ortaya koydu. Üstelik tehlike sigara içenlerde daha da büyük bulundu.
Bu sürpriz bir sonuç değil, çünkü daha önce yapılan çalışmalarda da yüksek miktarda ve uzun süre alınan A, C ve E vitaminlerinin akciğer ve mide-bağırsak kanserlerine bağlı ölümleri artırdığı ve düzenli olarak vitamin hapı kullanan her 1 milyon kişiden 9 binin bu nedenle vaktinden önce yaşamlarını yitirdikleri ileri sürülmüştü.
Amerika’da erişkinlerin yüzde 25’ inin düzenli olarak E vitamini kullandığı ve bunların üçte ikisinin de yüksek dozda, yani günde 400 Ünite’den fazla vitamin aldıkları göz önüne alınacak olursa tehlikenin boyutları daha iyi anlaşılacaktır.
Vitamin almayalım mı? Almayın tabii ki. Vitaminler de aslında birer kimyasal maddedir, yani ilaçtır ve asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Gerçek vitamin eksikliklerinde düşük dozların bir yararının olmadığını ve vücudun ihtiyacından yüksek dozlarda alınan vitaminlerin ise çeşitli yan etkilere yol açtıklarını da sakın unutmayın. Meselâ, ihtiyaçtan fazla alınan D vitamini bulantı, kusma, yorgunluk, sinirlilik ve idrar sorunlarına yol açar. C vitaminin fazlası böbrek taşı, sindirim problemleri ve aşırı demir emilimine sebep olur.
Türkiye gibi her çeşit meyve ve sebzenin bol bol yetiştiği bir ülkede yaşıyorsunuz. Vitamin hapı yutacağınıza sebze ve meyve; balıkyağı hapı içeceğinize balık yiyin. Beyaz peynir, yoğurt, ayran dururken kalsiyum hapı da neymiş. Böylece, hem yeme zevkine varın, hem karnınız doysun ve hem de bunların içinde bulunan maddelerden de yararlanmış olun.
Çünkü meyve ve sebzelerin sağlığa faydaları sadece vitaminlerden değil, ‘fitokimyasal bileşikler’ ve belki de henüz bilinmeyen daha pek çok başka maddeden de kaynaklanabilir. Bizleri kanserden ve başka hastalıklardan asıl koruyan da vitaminler değil, bu bildiğimiz-bilmediğimiz maddeler olabilir pekâlâ.
İyi de, ‘Meyve ve sebze üretiminde de hormonlar, böcek ilaçları gibi pek çok kimyasallar kullanılmıyor mu, onlara ne diyeceksiniz’ diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Valla ne diyeyim; haklısınız.
Mümkünse ‘organik’ diye bilinen ürünleri satın alın, ama bunları alırken de bunların gerçekten organik olup olmadıklarından emin olun, aldanmayın. Bütün meyve ve sebzeleri zamanında yiyin, mevsimi dışında asla yemeyin. Domatesi, patlıcanı, fasulyeyi, eriği, kirazı… yazın; portakalı, greyfurdu, mandalinayı, lahanayı, pırasayı… kışın yiyin. Sebze-meyve alırken bunların anormal şekilli olanlarını ve normalden iri olanlarını da sakın almayın.
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi
ahmetrasimk@mynet.com