İnsanoğlu çeşit çeşit.
Kimisi en küçük bir bahanesi olunca çalar doktorun, hastanenin kapısını, kimisi de sorunu ölümcül olmayıncaya değin gitmez oralara. Elbette tam vaktinde gidenler de vardır ve en kalabalık kesim gerçekte onlardır.
Gide gele oradaki personelle kanka olanlarımız da vardır, ilk kez gidip hastane koridorlarında kaybolanlarımız da.
Orada çalışmayan, orayla ilgili başkaca hesabı olmayan herkes hastalık olduğunu düşündüğü şeylere çare bulmak umuduyla gider hastanelere.
Oralarda çalışanlar da, oraları yönetenler de, oraları denetleyenler de, dışarıdakiler de bilirler hastanelerin insan yaşamı bakımından anlam ve önemini.
İç organizasyonlar titizlikle yapılır. Nöbetler, görevler, işler kurallara uygun şekilde belirlenir.
O devasa kuruluşlar günde yirmi dört saat çalışır durur.
Hastaneler genellikle kalabalık yerlerdir. Doğrudan evlerinden kalkıp hastaneye gelenler de vardır, daha alt düzeylerdeki sağlık kuruluşlarından sevk edilerek gelenler de. Şehir dışından kendi isteğiyle ya da hastane sevkiyle gelenler de.
Her sabah hastanelerin kayıt bölümünde, polikliniklerde uzun kuyruklar oluşur. Ülkemiz sağlık sorunlarını belli bir düzeye indirinceye kadar bu kuyruklar var olmaya devam edeceklerdir.
Memurların, doktorların, sağlık personelinin titizlikle ve hatasız çalışması gerekir. Konu insan ve insan sağlığı olduğu için özenli davranmak kaçınılmazdır.
Tüm ihtimama rağmen oralarda da bazen hatalar yapılabilir ve sonuçta dışarıdan bakılınca küçük, iş yoğunluğu içinde kaçınılmaz gözüken hatalar gerçekte her kime değmiş iseler onu ciddi anlamda etkilerler.
Yapılan hastane hatalarından kimi yetkililer hiçbir zaman haberdar olmasa da, kimileri iş yoğunluğunun ve temposunun yüksek olduğu o ortamlarda yanlışlara, eksiklere omuz silkip geçse de, işin maliyetini üstlenmiş olanlar, mağdur durumuna düşenler aynı şeyi yapamazlar.
Onlar hastanenin yoğunluğu içinde kaybolup giden yanlışların, eksiklerin, hataların kurbanı olur, çoğu kez nereye başvuracaklarını da bilmez kendi yangınları ile orta yerde kalıverirler.
Dilerseniz sizinle öyle basit ve sıradan ama yüzde yüz gerçek bir olayı paylaşalım.
Paylaşalım ve diğer kimi değerlendirmeleri o basit olay üzerinden yapalım.
Başka bir hastanenin çocuk psikiyatrisi bölümündeki doktor çocuk hasta için yazacağı ilacın belli bir kan testinin ardından uygulanabileceğini ifade etmesi üzerine çocuğun annesi bir gün için okula göndermez ve istenen kan tahlili için hastaneye getirir.
Ana oğul sabah saat 9.30 civarında hastaneye giriş yaparlar.
Öğlene yakın ilgili doktor gerekli testi yazar, kan alınır ve laboratuara götürülür.
Çocuk kanı vermiş olduğu için okuluna döner. Anne kendisine belirtilen saatte kan tahlilinin çıkıp doktor tarafından değerlendireceğini düşünerek hastanede bekler.
Doktorda uzun bir hasta kuyruğu vardır. Akşam saat beş civarı sıra kendisine gelen anne içeri girer. Doktor bilgisayarında kan tahlili sonucunu arar ama bulamaz.
Laboratuara koşar kadın. Hayır, ne kan vardır ortada, ne de sonuç. Görevliler kendi kayıtlarında öyle bir şeyin olmadığını, ortalıkta da kan falan bulunmadığını söylemektedirler.
Tüpün içindeki kan yer yarılmış içine düşmüştür. İlgili sağlık görevlisi defterini göstererek kanı aldığını, gönderdiğini ifade etmekte, anne laboratuara teslim ettiğini söylemektedir ama kan ortalıkta yoktur.
O ara eve gelen koca telefon açıp yüksek sesle hanımına gün boyu hastanede ne yaptığını, neden yemeğin hazır olmadığını sormaktadır.
Şikâyet edilecek, belki de sonucun, kanın bulunmasına yardımcı olacak yetkililer mesai bitmiş olduğu için gitmişlerdir.
Doktor kan tahlili olmadan yapabileceği bir iş bulunmadığını söylemektedir.
Kadın akşamın yedisinden sonra elinde “tedavi yapılmıştır” ifadesi bulunan bir yazı ile evine döner.
Kan kayıptır ve tedavi falan yoktur ortada.
O kadın ve o çocuk hastaneye ikinci defa dönmezler.
Çocuk psikiyatrisinin vermiş olduğu ilacı da riskli olduğu için kullanmazlar ve o muayene de boşa gider.
Evet, şükür ki ortada ölümcül bir durum yoktur. Önerilen bir tedavinin yapılmamış olması yanında bir sonucu olmamıştır. Tabi o tedavinin yapılmamasının ilerideki muhtemel sonuçları işin bir başka yanıdır.
Bizler bu basit olaydan bile yola çıkarak hastanelerimizin personel, organizasyon, iş akışı bakımından denetlenmeye, yenilenmeye, daha etkili ve verimli hale getirmek üzere sürekli olarak kontrol altında tutulmaya gereksinimleri olduğunu söyleyebiliriz.
Hala o şekilde çalışan hastaneler var mıdır bilmiyorum ama uzman doktorların geride durduğu, uzmanlık öğrencisi doktorların poliklinikte reçete yazdığı yapıların sakıncalı sonuçları olabileceğine dikkat çekebiliriz.
Hastane işletmeciliğinin diğer işletmecilik türlerine göre çok daha hassas olduğuna da dikkati çekebilir, oralardaki iş akışından sorumlu personelin gerekiyorsa sayılarını arttırıp eksiksiz hizmet vermeleri için gereken denetlemelerin titizlikle yapılmasını ve alınması icap eden önlemlerin titizlikle alınmasını önerebiliriz.
Depremden bir süre önce geçirdiği felç nedeniyle yatan bir yakınımın bulunduğu serviste gece zorunlu ihtiyaçları için kaldırılıp indirilirken refakatçinin serviste hastabakıcı bulamadığını bu yüzden sorunlar yaşadığını hatırlıyorum. Dışarıdan hizmet alımı yolu ile temin edilmiş olan hastabakıcı gecenin belli bir saatinden sonra ne yazık ki buharlaşıp kayboluyordu.
Van hâlihazırda çevre il ve ilçelerden pek çok hastanın her gün akın ettiği önemli bir sağlık merkezi konumunda. Dışarıdan gelmiş olup da kanı kaybolan her hasta en azından bir gün bu şehirde kendi olanakları çerçevesinde ve refakatçisi ile birlikte kalmak zorunda olabileceğini işin içindeki ve dışındaki herkesin düşünmesi gerekir.
Bir keresinde bir dolmuşta karşılaştığım vatandaş hastasını Doğubeyazıt’tan Van’a getirdiğini ve geçmiş bir hafta boyunca hastaya teşhis konulamadığını, cebindeki paranın bittiğini söylemişti.
Sonuç olarak bu yazı ile amaçlanan, hastanelerin ülkenin her yerinde insanların zor zamanlarında başvurdukları ve kesinlikle hata kabul etmeyen yerler olduğuna dikkat çekmek, bu kurumların her türlü sorunlarının her şekilde çözülmesi için yukarıdan bakıldığında kolay görülmeyen durumlara ışık tutmaktır.
Nasıl ki görkemli adliye sarayları az da olsa kimi hallerde ve tek başılarına adalet için yeterli olmuyorlarsa, görkemli, iyi donanımlı hastaneler de ne yazık ki her zaman ve tek başlarına yüzde yüz sağlık için yeterli olamayabiliyorlar.
Yazımızın sonunda ifade etmeden geçemeyeceğimiz bir şey daha vardır ki o da sağlık sektörünün her yönüyle insana bakan bir yapıya sahip olduğudur. Her düzeyde sağlık çalışanları da bizim gibi insandırlar. Onların da çözüm bekleyen sorunları, karşılıksız kalmış beklentileri vardır. Bütün bunların da hastanelerin genel sorunları ile birlikte dikkate alınması, gerekli iyileştirmelerin ya da iknaların yapılması da sistemin sorunlardan arınmasına büyük çapta katkı sağlayacaktır.
Parası olana sağlık yerine herkese sağlık talebi biraz da sağlık çalışanlarının sorunlarının çözümlenmesi ile karşılanabilir.
02.04.2014
12:47
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz