HABER

"Hata yapma lüksümüz yok"

İSTANBUL (İHA) - Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MÜSİAD), hükümetin dış politika alanında sergilediği performansı başarılı bulurken, 'Hata yapma lüksümüz yoktur' diye de uyarmayı ihmal etmedi. MÜSİAD, 'Kıbrıs'ta ortaya çıkan hayırlı sonucun sağladığı diplomatik avantajın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) için siyasi, ekonomik ve diplomatik kazanımlara hızla dönüştürülmesini, Türkiye'nin AB'ye, demokratikleşme, ekonomik ve sosyal gelişme standartlarını yükseltecek, stratejik ortak ve küresel güç konumunda üye olmayı hedeflemesini, Türkiye'nin emperyal - küresel güçlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki reform girişimlerinde asla aracılık veya yüklenicilik yapmamasını' da istedi.

MÜSİAD'ın, "Stratejik ve Tarihi Derinlik Perspektifiyle Türk Dış Politikasında Yeni Açılımlar" başlıklı açıklamasında, Türkiye'de 3 Kasım 2002 seçimleri sonrasında kurulan AK Parti hükümetinin kucağında 3 önemli sorun bulduğunu, bunların 'AB'den Aralık 2002'deki Kopenhag Zirvesi'nde tam üyelik müzakereleri için tarih almak, Kıbrıs sorununun çözümü yolundaki uluslararası baskılar ve yaklaşan Irak savaşı' olduğu belirtildi. Bu 3 cephede son 1,5 yıl içinde baş döndürücü gelişmeler yaşandığı ifade edilerek, "Irak savaşında kuzey cephesi için 1 Mart tezkeresinin reddi, Kıbrıs'taki referandum sonucu, İKÖ Genel Sekreterliği'ne bir Türk bilim adamı ve diplomatının seçilmesi olumlu gelişmelerdir" denildi.

HÜKÜMETE ÖVGÜ VE UYARI Açıklamada, Türk dış politikasının 'Sırat Köprüsü'nden geçtiği ve geçişin şu ana kadarki bölümünün başarılı olduğu vurgulanarak, "Hükümet, dış politika alanında aktif, inisiyatif alan, yılların kronikleşmiş sorunlarını çözme kararlılığı ve iradesini gösteren, bu arada kısmeti de bol olan bir dış politika icraatı sergilemektedir. Ancak, sırat köprüsünde geçiş süreci devam etmektedir. Hata yapma lüksümüz yoktur" ifadesi kullanıldı.

Türkiye'nin, jeo-stratejik konumunu, büyük devlet olma birikimini, tarihi-kültürel zenginliğini, medeniyet öncüsü olma tecrübelerini, ekonomik gücünü ve potansiyelini yansıtan çok yönlü bir dış politika yelpazesinin, ülke menfaatlerini en iyi şekilde koruyacağı savunulan açıklamada, "Türkiye, alışılmış bir nakarat olarak duymaya alıştığımız Ortadoğu ve Balkanların en güçlü ülkesi değil, küresel bir güç olmayı hedeflemelidir" denildi.

Açıklamada, Kıbrıs'ta ortaya çıkan hayırlı sonucun sağladığı diplomatik avantajın, KKTC için siyasi, ekonomik ve diplomatik kazanımlara hızla dönüştürülmesi gerektiği de kaydedilerek, İKÖ zirvesinde Kıbrıs Türk Devleti'nin İKÖ üyeliğine kabul edilmesinin çok önemli bir adım olduğu bildirildi.

'AB ÜYELİĞİ KESİN DEĞİL' Kopenhag kriterlerini yerine getiren, demokratikleşme ve sivil reformlar alanında önemli adımlar atan Türkiye'ye, AB'nin Aralık 2004'deki zirve toplantısında tam üyelik müzakerelerine başlanması için tarih verilmesi ihtimalinin güçlendiği hatırlatılan açıklamada, "Ama 45 yıllık AB serüvenimiz dikkate alındığında yine de kesin denilemez. Tarih verilse bile, üyeliğin 2014-2015'den önce gerçekleşmesini istemediklerini açıkça belirtiyorlar. Türkiye AB'ye üye olursa, batıcı anlayıştaki bazı çevrelerin, 'nasıl olursa olsun' yaklaşımında değil, ülkemizin demokratikleşme, ekonomik ve sosyal gelişme standartlarını yükseltecek, stratejik ortak ve küresel güç konumunda üye olmayı hedeflemelidir" ifadesine yer verildi.

Açıklamada, AB tarafının müzakere tarihini yeniden ertelemesi ihtimaline karşı, bir B planının hazırlanması ve kamuoyunda aşırı duygusal tepkiler vermek yerine, aklı-selim ile hareket etmeyi ve batı dünyası ile ilişkileri devam ettirmeyi mümkün kılacak zeminde ve sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) işbirliği içinde yapılması gereğine de işaret edildi.

Türkiye'nin, emperyal - küresel güçlerin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri üzerindeki reform girişimlerinde asla aracılık veya yüklenicilik yapmaması gerektiği de belirtilen açıklamada, "İslam ülkelerinde siyaset, ekonomi ve sosyal alandaki reformlar ile STK kültürünün yaygınlaşması ve güçlenmesi için bölge halkının reform taleplerinin ve arayışının teşvik edeni ve öncüsü olmalıdır. Ebu Gurayb Cezaevi'nde, Filistin'de Cenin ve Gazze'deki mülteci kamplarında yapılan vahşet ve insanlık ayıbı işkence görüntüleri, medeniyet ve özgürlük ihraç ettiğini iddia edenlerin kendilerinin medeniyet dersine ihtiyaçları olduğunu açıkça göstermektedir" denildi.

En Çok Aranan Haberler