Ertelemeyi bırak, kendi ayağına kurşun sıkmayı bir kenara bırak ve içindeki potansiyeli keşfet. Eldeki imkanları en iyi şekilde kullanarak hedeflerine doğru atıl. Hayallerin gerçekleşmesinin yolu tam da buradan geçiyor! Hadi durma, başla şimdi!
Yeni şeyler denemek veya hedeflere doğru ilerlemek, gerçekten de korkutucu olabilir, değil mi? Kimi zaman o bilinmezlik duvarını aşmak, cesaret isteyen bir iş olabilir. Ama sana bir sır vereyim: Büyük adımlarla değil, küçük adımlarla başlamak her zaman daha kolay.
Bir şeyi denemeye başlamak ya da yeni bir hedef koymak istediğinde, işte o an küçük adımlar atmanın önemi ortaya çıkıyor. Mesela, bir enstrüman çalmayı öğrenmeyi düşünüyorsan, ilk önce birkaç temel notayı öğrenmekle başlayabilirsin. Ardından zamanla becerilerini geliştirirken, özgüvenin de artacak.
Mükemmeliyetçilik meselesi bazen gerçekten can sıkıcı olabiliyor. Her şeyin kusursuz olması gerektiği düşüncesi insanı yerinde saydırıyor, hatta ilerlemesini engelliyor bile. Ama işte, ilerlemenin önemini kavradığımızda işler değişiyor.
Mükemmeliyetçilik dediğin şey, genellikle işlerin yavaş ilerlemesine sebep oluyor. Her adımın mükemmel olması gerektiği inancıyla hareket etmek, çoğu zaman işleri ertelememize neden oluyor. Ama gerçekte durum şu ki, ilerleme çoğu zaman kusurlarla başlar. İlk seferde mükemmel olmayı beklemek pek de gerçekçi değil.
Başkalarının beklentileri, çoğu zaman dışarıdan gelen bir baskı gibi hissedilebilir. Aile, arkadaşlar, hatta toplumun genel beklentileri bile insanın kendi gerçek isteklerini görmesini engelleyebilir. Ancak asıl önemli olan, bu dış beklentilere göre değil, kendi iç sesimize ve hedeflerimize göre hareket etmek.
Eskiden yaptığımız yanlışlar, aslında bize neyin işe yaramadığını gösteren birer işaret gibi. O hataları kabullenmek ve ders çıkarmak bazen cesaret gerektirir. Ama bu adımı attığımızda, kendimize olan güvenimiz de artar çünkü artık daha bilinçli hareket edebiliriz.
Olumsuz düşüncelerle dolu bir zihin, sıklıkla bizi motive etmekten uzaklaştırır ve ilerlememizi engeller. Ancak bu düşüncelerle savaşmak mümkün.Kendimize destek olmak için, öncelikle olumsuz düşüncelerimizi fark etmeli ve bunları olumlu düşüncelerle değiştirmeliyiz. Bu şekilde, daha pozitif bir zihin durumuyla ilerleriz ve gerçek potansiyelimizi ortaya çıkarabiliriz.
Prokrastinasyon dediğimiz şey, işleri sürekli erteleyip vakitimizi gereksiz şeylere harcamak demek. Özellikle önemli veya zor görevlerle karşılaştığımızda, kaçma eğiliminde oluyoruz işin içinden. Ama bunun üstesinden gelmenin bir yolu var: Görevleri küçük parçalara bölmek. Bir de zaman yönetimi işi var tabii ki. Belirli zaman aralıklarında belirli görevlere odaklanmak, işleri daha çabuk bitirmemize yardımcı olur. Mesela, 25 dakika çalış, 5 dakika ara gibi. Bu şekilde, dikkatimiz dağılmaz ve daha verimli çalışabiliriz.
Evet, bazen kendimizi frenleyen şeyleri anlamak zor olabilir. Ama işte o zaman, içimizdeki olumlu sesi dinleyerek kendimize destek olmalıyız. Öncelikle, kendi kendimize yaptığımız negatif konuşmaları fark etmek önemli. "Yapamam", "Değersizim" gibi düşünceleri gözlemlemek ve onların bizi nasıl etkilediğini anlamak gerekiyor. Hangi durumlarda bu olumsuz konuşmalara kapıldığımızı anlayarak, bu döngüyü kırabiliriz.
Öncelikle, küçük başarılarımızı kutlamayı unutmamalıyız. Mesela, günlük görevlerimizi tamamlamak, bir arkadaşımıza yardım etmek veya bir yeni beceri öğrenmek gibi. Bunlar küçük gibi görünebilir ama gerçekten önemli şeyler. Dolayısıyla, kendimize "İşte başardın!" demek ve bu anları takdir etmek önemli. Bir de değerli hissettiren aktivitelere zaman ayırmak var tabii ki. Benim için, biraz dışarıda vakit geçirmek veya sevdiğim bir kitabı okumak iyi gelir. Ama senin için belki de başka şeyler olabilir.
Başkalarıyla karşılaştırmak gerçekten sıkça yaptığımız bir şey. Ama aslında, herkesin kendi yolculuğu var ve bu yüzden kendi hikayemize odaklanmak önemli. Başkalarıyla kendimizi karşılaştırdığımızda, genellikle kendi başarısızlıklarımızı abartıyoruz ve kendimize haksızlık ediyoruz. Ama gerçek şu ki, herkesin farklı bir hikayesi ve farklı bir yaşam tarzı var. Başkalarıyla yarışmak yerine, kendi en iyi versiyonumuzu oluşturmaya çalışmalıyız.
Bazen, elimizdeki kaynakların yeterli olmadığını düşünerek kendimizi kısıtlarız. Ancak çoğu zaman, etrafımızda mevcut olan kaynakları kullanarak mucizeler yaratabiliriz. Yaratıcı olmak ve alternatif çözümler aramak, sınırlı kaynaklarla daha fazlasını başarabilmemize olanak tanır.