KADIN

"Hayatımda bundan daha kötü bir gün yaşamam sanıyordum"

Geçmiş ile şimdi arasında sıkışan ebeveynliğimiz

Hayatımda bundan daha kötü bir gün yaşamam sanıyordum; hayal kırıklığına uğramıştım, ağlamaktan gözlerim şişmişti ve onlarla bir daha asla konuşmamaya karar vermiştim: Annem ve babamla. Çok kötü bir şey yapmışlardı, televizyonda sevdiğim hem de en sevdiğim dizi varken beni yatırmışlardı. Üstelik kendileri seyrediyordu ama bana izin vermiyorlardı. Bir de "Erken yatmalısın yavrum, bak sabah kalkarken zorlanıyorsun" diyorlardı. Erken yatmayı da sevmiyordum, sabah erken kalkmayı da, okula gitmeyi de... "Biz bunları senin iyiliğin için söylüyoruz yavrum" diyorlardı ama inanmıyordum. Kendileri de seyrediyordu, o zaman onlar da seyretmeseydi!

Çocukken anlam veremiyordum buna. İnsan evladı mutsuz olduğu zaman nasıl rahat edebilirdi ya da onun iyiliği için nasıl onun canını yakardı. Anlaşılmadığımı düşünüyordum. Anlamıyorlardı beni! Oysa çok masum bir şey istiyordum. "Bir daha asla konuşmayacağım sizinle! Annem babam değilsiniz artık!" dediğimde "Ahhh be kuzum, anne olunca anlarsın sen de bizi" diyorlardı.
Doğruydu…
Anlamıştım!
İnsan ebeveyn olunca evladının iyi olması için elinden geleni yapmaya çalışıyormuş. Kendince onun için en iyisine çabalıyormuş. Bunun için araştırıyor, okuyor, dinliyor, seyrediyormuş. Ama bir yere kadar başarılı oluyormuş. Çünkü geçmişle şimdi arasında sıkışıp kalıyormuş.

Bu zamanda anne iseniz bazı dayatmalar giriyor hayatınıza. İster istemez bir şeyleri yapmak isterken buluyorsunuz kendinizi. Tam organik bir domatese onlarca lira verecekken "Aman biz zamanında organik mi yedik?" diye geçiveriyor içinizden. Sonra "İşte falanca şeyin içinde filanca madde kanserojenmiş, asla kullanmayın!" diyorlar yeni aldığınız kremin şampuanın çöpe gitmesi gerektiğini öğreniyorsunuz da atmakla atmamak arasında gidip geliyorsunuz. Bu işin ticari yanıyken bir de psikolojik kısmı devreye giriyor. Bize bir şey döküp saçtığımızda "Evladım! Dikkat etsene, bak kırdın vazoyu!" deniyorken, şimdi uzmanlar "Çocuklarınızı anlayın, onların davranışlarına değil duygularına yönelin" diyorlar. Tam bir şey yaptı diye çocuğumuza söylenecekken "Tamam, istemeden yaptın biliyorum. Sorun değil temizleriz." derken kendinizi buluyor ama o an dişlerini sıkıyorsunuz

Bizler, bir tuş ile çok uzak diyarlara ulaşan, tek bir şeye dokunarak söylediği şeyler yazıya dönüşen nesil ile çevirmeli telefon kullanan, mektup için pul yalayan nesil arasında sıkışıp kalmışız.

Bizler; sokakta lastik atlayan, ebe tura 1-2-3 oynayan nesil ile oyun alanına giden, hafta sonları atölyelere koşturulan, yüzme-tenis-ingilizce kursuna taşınan nesil arasında sıkışıp kalmışız.

Bizler; eriği, kayısıyı dalından koparan nesil ile hormona, ilaca, organiğe kafa yoran nesil arasında sıkışıp kalmışız.

Ve yine bizler; evlatlarımızı yetiştirirken fazlaca bocalayan bir nesil haline gelip didinip durmuşuz. "Bir şeyi organik alamıyoruz." diye kendini suçlayan, çocuğu bir şey yapıp da bağırınca "Eyvah! Şimdi kim bilir çocuğumun psikolojisinde nelere yol açtım?" diye kendini yiyen ve aslında ona faydalı olacakken bu sıkışmışlık sebebi ile olamayan bir nesil haline dönüşmüşüz.

Sonra yeniden geçmişe dönüyorum. Belki diyorum, belki de annem ve babam doğruyu yapıyordu, yatacaksın diyorlardı da bitiyordu. Sonra yine şimdiyi düşünüyorum, anlaşılmayan çocukların içinde biriktirdiği öfkelerin yığılması nelere yol açıyor onu tartıyorum kendimce.

Ebeveynlik yolcuğunda tek bir rehber katıyorum önüme: çocuğumu. Zaman zaman geçmişin izlerini taşıyoruz, zaman zaman da şimdiyi yaşıyoruz. Zaman zaman bağırıyoruz belki ama gurur yapmıyoruz, özür diliyoruz. Ama en önemlisi birbirimizi anlıyoruz. Çocukluğumda yaşadığım anlaşılmama duygumu tamir ediyorum böylece. Ne kadar sıkışıp kalmış olsak dahi evladımın beni zaman zaman anlıyor olması ile teselli buluyorum. O da anlaşılıyor olmaktan mutlu oluyor. Düşe kalka da olsa geçmiş yakamızı bırakmasa da yuvarlanıp gidiyoruz.

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler