HABER

Hazlarını yönetemeyen psikolojik obez oluyor!

Günümüz insanının anlık hazlar peşinde koşarak ödül doyumsuzluğu yaşadığına ve bunun da psikolojik obeziteye yol açtığına dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyindeki frontal lobların zayıflığı bireyleri doyumsuzluğa sürüklüyor. İnsan kendi iç disiplinini geliştirmişse nerede duracağını bilir” diye konuştu. Doyumsuzluğu “modernizmin hastalığı” olarak tanımlayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bireyin hazlarını yönetmeyi başarmasının önemli olduğunu vurguladı.

Hazlarını yönetemeyen psikolojik obez oluyor!

Üsküdar Üniversitesi Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikolojik obezitenin çağın en önemli zaaflarından biri olduğunu vurguladı.

İç disiplin geliştiremeyen kişi duracağı yeri bilmiyor

Kendisini durduramayan kişilerin beynindeki iç kontrol mekanizmasının gelişmediğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bireyin kendi iç disiplinini geliştirmişse nerede duracağını bileceğini söyledi.

Frontal lobların aynı zamanda beynimizin fren sistemi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, kendi iç disiplinini geliştiren kişilerde kontrol mekanizmasının çalıştığını belirterek şunları söyledi:

“Kişide bir iç ve dış kontrol mekanizması var. İnsan kendi iç disiplinini geliştirmişse, nerede duracağını bilir. Gelişmediği için bir türlü kendilerini durduramıyorlar. Daha çok yiyorlar, sonunu düşünmeden hareket ediyorlar, akıllarına ilk geleni söylüyorlar. İlk duyduklarını hemen yapıyorlar. Süzgeçten geçiremiyorlar. Beynimizin özelliği şudur; beynimiz duygu ve düşünceleri üretir. Ürettikten sonra o düşünceleri geçerli-geçersiz, uygun-uygun değil, doğru-doğru değil, güvenli-güvenli değil diye bir karar verir, o düşünceyi çözer ve başka düşünceye geçer. Bunu yapamadığınız zaman 5 dakika düşüneceğinize 15-20 dakika düşünürsünüz. Ya da o konuyu hiç sorgulamadan yaparsınız. İkisi de sorunlu. Araba kullanmak gibi, belli bir hız sınırı var onun dışına çıkarsanız tehlikeli araba kullanırsınız. Onun altında olursanız yine zaman ve enerjinizi boşa harcamış olursunuz. Belli bir hız limitinde gitmek gerekiyor.”

Doyumsuzluk, modernizmin hastalığı

Kişilerde haz kontrolünün önemine de değinen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kısa vadeli” ve “orta ve uzun vadeli” olmak üzere iki tür haz olduğunu belirterek “Beden kitle endeksi 40’ın hatta 30’un üzerinde olanlardaki fazla kiloyu araştırdığınız zaman ‘Bu insan neden fazla yiyor?’ sorusunu sormak lazım. Sorduğumuz zaman 100 obez vakasının muhtemelen yüzde 70-80’i psikolojik obez. Yani doyumsuz. Beyninin haz merkezi bozulmuş. Bunun için kişinin kilosu belli bir oranın üzerine çıkıyor. Obezitede hormon bozukluğu gibi durumların dışında büyük oranda doyumsuzluk var. İşte modernizmin hastalığı bu. İnsanlar psikolojik olarak obez. Sosyal, parasal olarak obez. Bu aynı kanser hücresi gibidir. Kanser hücresi narsist, açgözlü ve doyumsuz bir hücredir. Devamlı büyümek ister ve en sonunda kişiyle beraber kendisi de ölür. İnsan psikolojik olarak doyumsuzsa, psikolojik olarak obezdir” diye konuştu.

Hazzı erteleyenlerin duygusal zekası daha yüksek

“Bir şey haz veriyorsa iyidir, haz vermiyorsa kötüdür anlayışı hakim. Kısa vadeli ‘anı yaşa’ felsefesi ile modernizm anlık hazzı yüceltiyor” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanların şu anda kısa vadeli değil, orta ve uzun vadeli hazzı hedeflemesi gerektiğini söyledi.

Duygusal zeka çalışmalarında temel araştırmalardan biri olan ‘Lokum Testi’ ni örnek veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi: “Bir anaokulundaki çocukların sınıfa kutularla lokum götürüyorlar ve o anda isteyene birer lokum vereceklerini; 15 dakika beklemeye başlayana ise istediği kadar lokum vereceklerini söylüyorlar. Bir grup çocuk hemen birer lokum alıyorlar. Bir kısım çocuk 15 dakika bekliyor ve daha çok lokum alıyor. Daha sonra bu çocuklar 20 yıl boyunca takip ediliyor. Hazzı hemen karşılamak isteyen çocuklarla, hazzı ertelemeyi başarabilen çocuklar inceleniyor. Hazzı ertelemeyi başaran çocukların duygusal zekası yüzde 20 fazla çıkıyor ve bu çocuklar karşı cinsle daha uzun vadeli ilişki kuruyorlar, daha başarılı oluyorlar. Yani insanın hazzı ertelemeyi başarması lazım.”

Hazzı yönetmek mümkün!

Hazzı erteleme duygusunun insanda var olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan insanların belli ortam ve şartlarda hazzı ertelemeyi başardığını belirterek “Bu özelliği kullanabilen insanlar, hazzı yönetebilen ve verimli şekilde kullanabilen insanlar. Yani şu anda yatırım yapmak gibi. Şu anda elinde para var, bir günde harcayabilirsin. Ama uygun zaman ve yeri beklersin uygun zaman ve yerde yatırımını yaparsın. Hazlarımız da böyle. Yerinde yaparsak doğru adımlar atarız, doğru kişiyle evleniriz. Ama maymun iştahlıysan evlenirsin 6 ay sonra boşanırsın; sonra başka biriyle evlenmek istersin. İşte magazin kültüründeki evlilikler gibi. Aşk ne oluyor? ‘Aşık oldum evleniyorum’ diyor, aşk 6 ay sonra buharlaşıyor. ‘Niye evlenmiyorsun’ diyorlar, ‘Aşık olmadım ki niye evleneyim’ diyor. Modernizm, aşkı erotizmle karıştırdı. Aslında aşk romantizmdir ve aşkın uzun vadeli olması için romantik iş birliği ile beslenmesi lazım” uyarısında bulundu.

Hazlara doğru anlamlar yüklenmeli

Hazlarımızı doğru tanımlamamız ve onlara doğru anlamlar yüklememiz gerektiğinin de altını çizen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Haz bizim motorumuzdur, bizi harekete geçirir. Yani bir otomobil düşünün otomobilin motoru kendisini harekete geçirir. Peki direksiyon nedir? Onu ne tarafa gideceğini amaca yönelik götürür. Bizim duygu ve hazlarımız da bizim motorumuzdur. Bizi harekete geçirir. Ama şoför acemiyse duvara toslarsın. O halde mantığımız da şofördür. O bizi gideceğimiz yere götürür. Onun için akıl ve duygu; akıl ve kalp iş birliği önemli. Zevk peşinde koşanlar sadece duygularında yaşarlar. Sadece aklını düşünenler de motorsuz bir arabada otursun, istediği kadar usta şoför olsun. Yani aşk, duygu, heyecan yoksa şoförlük boşa gider. Önemli olan ikisini dengeleyebilmektir. Hayat budur işte, duygu motoruyla akıl direksiyonunu birleştirebilmektir” şeklinde konuştu.

En Çok Aranan Haberler