Yüksekdağ, partisinin genel merkezinde Kamu Şirket Çalışanları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği heyeti ile Kadro İsteyen Taşeron İşçileri Platformu üyelerini kabul etti.
Taşeron işçiliğin, Türkiye'nin en temel sorunlarından biri olduğunu vurgulayan Yüksekdağ, bunun, insan emeğine saygısızlığın, insan üretkenliğine ve haklarına saygısızlığın en tipik ve en keskin görünümlerinden birini oluşturduğunu dile getirdi.
Türkiye'de taşeron işçiliğin, bir kural ve değiştirilemeyecek bir ilke gibi dayatılmaya çalışıldığını ifade eden Yüksekdağ, taşeron sisteminin kaldırılması talebinin arkasında çok güçlü bir şekilde duracaklarını söyledi. Yüksekdağ, şunları kaydetti:
"İşçi düşmanı yasaların kaldırılması ve taşeron sisteminin kaldırılmasına hizmet edecek yasanın çıkarılması için biz Meclis'teki bütün siyasi partilerle, 3 siyasi partiyle de birlikte çalışmaya açığız, sonuna kadar hazırız. Gelsinler, hep birlikte çalışalım. Türkiye'nin üretenleri için, Türkiye'nin bereketi için, işçileri, emekçileri için gelsinler hep beraber çalışalım. 4 siyasi parti, bu işçi haklarının yaşama geçmesi için bütün Türkiye toplumunun hayrına olacak yasaları hep birlikte çıkarsın. Bizim çağrımız, davetimiz budur. Bugün eğer bu iradeyi ortaya koymazsak, Manisa'da olduğu gibi acı ölümlerle ve kayıplarla çok karşı karşıya kalacağız."
"Bunlar uğursuz ve olumsuz kehanetlerdir"
Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Yüksekdağ, AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı'nın, "HDP'nin sol ve etnik kimlik kanadı olarak ikiye bölünebileceği" şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine "Bunlar tabi ki daha çok niyet ifade ediyor. Niyet ve kehanet üzerinden söylenen sözler, siyasette gerçek bir karşılık oluşturmaz. Aslında AKP sözcülerinin kehanet ve öngörü, tahmin olarak söyledikleri şeyler daha çok kendi niyetlerini ifade ediyor" değerlendirmesinde bulundu. Figen Yüksekdağ, şöyle devam etti:
"Bunlar uğursuz ve olumsuz kehanetlerdir. HDP öyle bir birlik sağladı ki bu birlik 7 Haziran zaferinin de aynı zamanda mayası oldu. Anlamadıkları şey şu, bu birlik yarın öbür gün bozulacak ve çatlayacak bir birlik değildir. Sadece bir yan yana geliş değildir. Ortak bir demokrasi programı etrafında bir Türkiye'yi, demokratik eşiğe ulaştırma programı etrafında birleşme, bir araya gelme hareketidir. O nedenle dış darbelere karşı da dayanıklıdır."
Yüksekdağ, "Ben bu birleşik demokratik duruşun, yani HDP'de oluşan bu yan yana gelişin kendisini sürdüreceğini ve Türkiye'nin geleceğini belirleyeceğini, yeniden ifade etmek ve altını çizmek istiyorum. Aslında AKP'yi ve değişik çevreleri esas kaygılandıran ve telaşlandıran şey de gerçekte budur. HDP'nin bir gelecek projesi olduğunu görmüş olmalarıdır. Bu tabi ki özellikle de AKP cephesindeki telaşı, paniği daha da artırıyor ve güçlendiriyor" ifadesini kullandı.
"Mantıklı ve reel dayanakları olan bir açıklama değil"
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın, "AK Parti'yi sen devirme projesinin içinde olacaksın, ondan sonra diyeceksin ki 'Sen şunlarla koalisyon yap. Bu süreci de hallet.' AK Parti senin taşeronun mu?" dediğini anımsatan bir basın mensubunun, buna ilişkin değerlendirmesini sorması üzerine de Yüksekdağ, şu görüşleri ileri sürdü: "Yalçın Akdoğan'ın açıklamaları aslında 7 Haziran seçimlerinde yaşadıkları yenilginin hezeyanıdır. Başka bir açıklaması yok. Bir hezeyan hali. Mantıklı ve reel dayanakları olan bir açıklama değil. Şu an siyasi iktidar cephesinde bir telaş, rahatsızlık, huzursuzluk, hazmedememe durumu olduğunu çok iyi biliyoruz. Hazmedemedikleri şey şuydu, HDP'nin 7 Haziran'da çok yüksek bir başarı elde etmesiydi. Yalçın Akdoğan, 7 Haziran seçimleri öncesinde dilekler diliyordu, temennilerde bulunuyordu. 'HDP barajı geçmezse süper olur', hatta 'geçerse de kötü olur' türü tehditkar yaklaşımlar da gösterebiliyordu. Ama bugün, 7 Haziran seçimleri arkasında, bütün tehditlerin de bütün olumsuz, uğursuz kehanetlerin de boşa çıktığını görüyorlar. Bu tabi ki çok ciddi bir hezimet durumu ve tablosu demektir. Ben bu hezimetin acısının HDP'den çıkarılmaya çalışılması olarak algılıyorum, okuyorum bu değerlendirmeleri, bu açıklamaları."
Yüksekdağ, "Barış ve çözüm için eğer birilerinin taşeron olması gerekiyorsa şüphesiz biz oluruz. Olduk ve oluruz da. O nedenle bir siyasi iktidar temsilcisi, sözcüsü tarafından söylenmiş çok sorumsuz sözlerdir bunlar. Ne demek 'taşeron olmak'? Eğer aracı olmak gerekiyorsa taşeronluktan kastedilen şey buysa, köprü olmaksa barışa ve çözüme ki odur, biz barışa ve çözüme köprü oluruz. Bundan da hiçbir biçimde rahatsızlık duymayız. Barışın ve çözümün taşıyıcısı oluruz. Bundan da hiçbir biçimde rahatsızlık duymayız" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, "AKP de eğer barışa ve çözüme bir vesile olmaktan rahatsız olmasaydı, bugün bu sonucu da görmemiş ve yaşamamış olacaktı. Çünkü Türkiye halkı barışı ve çözümü savunanı takdir eder. AKP Hükümeti barışı ve çözümü yeterince savunmadığı, barış ve çözüm iradesinin, siyasetinin arkasında durmadığı için halk AKP Hükümeti'ni değil, AKP'yi değil, HDP'yi takdir etmiştir. Bu da demokratik bir takdirdir, halkın takdiridir. Siyasi iktidarın da AKP'nin de bunu, bu takdiri hazmetmesi, anlaması ve doğru sonuçlar çıkarması gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
Yüksekdağ, "Türkiye barışı ve halkların kardeşliği her hükümetten, her koalisyondan, her siyasi partiden daha değerlidir ve önemlidir. Sayın Akdoğan'dan da bizden de bir başkasından da daha değerlidir, barış ve çözüm" görüşünü dile getirdi.
"Bu halk, Türkiye toplumu kimseye mecbur, mahkum değil"
Akdoğan'ın "Bir sürü HDP'linin şu anda panikte olduğunu ve Çözüm Süreci'nin şimdi ne olacağının HDP'liler tarafından kendisine sorulduğunu" dile getirmesi hatırlatılarak, bu konudaki değerlendirmesi sorulan Yüksekdağ, "HDP'liler elbette ki her dönemde siyasi sorumluluk gereği sorarlar da. Bizim ilk başta yaptığımız, siyasi olgunluğumuz ve sorumluluğumuz gereği yaptığımız açıklamaların hiçbirisini bir zayıflık olarak değerlendirme sığlığına, çiğliğine düşmemeli hiç kimse" ifadesini kullandı. AK Parti'nin, kendisine muhtaç ve mecbur hale getirme siyaseti ve yaklaşımı sergilediğini savunan Yüksekdağ, "Türkiye'de halkımızın verdiği siyasi tercih, halkın kimseye mecbur olmadığının ibret vesikasıdır. Herkes o seçim sonuçlarına çok iyi baksın. Bu halk, Türkiye toplumu kimseye mecbur değil, mahkum değil. Artık AKP'nin bu söylemi çözmüştür. Bu iddiası ve tuttuğu bu dal çözmüştür, kopmuştur. Bunun getirdiği çaresizliği ve telaşı yaşıyorlar. Hazımsızlığı yaşıyorlar" diye konuştu.
"Bizim açıkçası hiçbir zaman bir telaşa, paniğe kapılma gibi bir durumumuz olmadı. Sorumluluk neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ettik. Çağrılarımız ve söylemlerimiz de bunu gösterdi, ortaya koydu" diyen Yüksekdağ, bundan sonra da Çözüm Süreci konusunda tutarlı bir duruş sergileyeceklerini söyledi.
Yüksekdağ, "Her şeyden önce temel tutarsızlık şudur. Bu zamana kadar üzerinde durduğunuz ve 'biz başlattık' diye övündüğünüz çözüm ve barış sürecini eğer kendi iradenizle bitiriyorsanız, bundan daha büyük ve tarihsel bir tutarsızlık yoktur. Bunun töhmeti altından da kimse kolay kolay kalkamaz" dedi.
Başka bir soru üzerine de Yüksekdağ, HDP'nin taşeron işçilerle ilgili girişimlerinin, Meclis'in yasama faaliyetlerine başlayacağı Ekim ayından itibaren başlayacağını dile getirdi.
(AA)