HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, "Elektrik faturalarının her seferinde gitgide artış göstermesi ve zamlanması nedeniyle artık evlerdeki elektrik faturaları aile bütçesinde önemli bir yer tutmaya başlamıştır." dedi.
TBMM Genel Kurulunda görüşülen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bütçeleri üzerinde HDP Grubu adına konuşmalar yapıldı.
HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının vatandaşlara temas ettiği noktanın elektrik faturaları olduğunu belirterek, "Elektrik faturalarının her seferinde gitgide artış göstermesi ve zamlanması nedeniyle artık evlerdeki elektrik faturaları aile bütçesinde önemli bir yer tutmaya başlamıştır." ifadesini kullandı.
Türkiye'de nükleer santrallerden ve bu şekildeki enerji temininden vazgeçilmesi gerektiğini savunduklarını anımsatan Kenanoğlu, yenilenebilir enerji kaynaklarının daha ucuza mal edildiğini söyledi.
Diyarbakır Cemevi'nin elektriğinin 13 aydır kesik olduğunu anlatan Kenanoğlu, "Alevilerin inançsal olarak ibadetlerini yerine getirmeleri gerekiyor ancak 13 aydır elektrik kesik. Niye? Borçlarından dolayı. AİHM ve Danıştay'ın kararları var. AİHM, bu konuda 'cemevleri de tıpkı camiler gibi, kiliseler gibi, havralar gibi ibadethanedir ve giderleri aynı onlar gibi karşılanmalıdır' demiş ancak hükümet bu kararı uygulamıyor. Arkadaşlar, kardeşlik böyle lafla, sözle olmaz; kardeşliğin gereğini yerine getirmekle olur." diye konuştu.
HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları, Demokratik Toplum Kongresine (DTK) yönelik bazı olumsuz algılar oluşturulduğunu savunarak, DTK'nin kuruluş sürecini ve işlevini anlattı.
HDP Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan, demokrasiden, insan haklarından ve hukuktan yoksun bir süreçten geçildiğini ileri sürerek, HDP'li bazı belediyelere kayyum görevlendirmelerinin yapıldığını anımsattı. Öcalan, "Bu belediyelere yapılan saldırı, Kürt belediyeleri olduğu içindir. İstanbul ve Ankara'ya kayyum atayamayacaklar. Büyük metropoller olduğu için güç getiremeyecekler." dedi.
"Tarihe de not düşeceğiz. Bu Mecliste Kürt karşıtı alınan kararların oy birliğiyle çıkmasının önünde, engel olan bir partidir HDP ve burada da biz muhalefetimizi sürdürmeye devam edeceğiz." diyen Öcalan, Barış Pınarı Harekatı'na değinerek, "Bunun ismi, uluslararası arenada da toplum içinde de savaş olarak telaffuz edilebilir hatta bir Kürt savaşıdır, bunun adını da biz buradan koyuyoruz. Bin yıllık kardeşlikten bahsedenler bin yıllık kardeşlik hukukuna ihanet etmektedirler." görüşünü savundu.
Öcalan'ın, "Bu devletin geleneğidir, Kürt olunca talan, nüfus planlaması ve asimilasyon en büyük pratiğidir." ve "Kendi Kürt meselenizi çözmediğiniz için Çin'de Uygur Türklerine yapılan zulmün karşısında duramıyorsunuz; yumuşak karnınızdır." ifadeleri Genel Kurul'da tartışmaya neden oldu.
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Meclis'te AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti'nin içinde Kürt milletvekillerinin bulunduğunu anımsatarak, "Sizler sadece Kürtlerin temsilcisi değilsiniz. Sizin Anayasa'nın ne anlama geldiğini önce idrak etmenizi istiyorum. Bakın hatibiniz çıkıyor, ki ben adının ve soyadının da bilerek, seçilerek buraya getirildiğini düşünüyorum. Sadece bu toplumu tetiklemek için 'Kürt karşıtı alınan kararlara biz itiraz edeceğiz' diyorsunuz. Allah'tan korkun. Kürt karşıtı hangi karar bu Mecliste alınmış? Hangi karar alınırken efendim bir karar alalım da Kürtler zarar görsün diye alınmıştır? Bu Mecliste bir tek böyle karar alınmamıştır. Sizin derdiniz başka." değerlendirmesinde bulundu.
"Gerçekten siz Kürtlerin hakkını hukukunu savunsanız onları bölmezsiniz, siz onlar adına bölücülük yapıyorsunuz; onlar sizden illallah demiş durumdalar, bu ülkenin Kürtleri sizden illallah dedi." ifadesini kullanan Zengin, Öcalan'ın ifadelerini kendisine geri iade ettiklerini söyledi.
MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül ise HDP'li Öcalan'ın konuşmasını şiddetle kınadıklarını belirterek, "Mecliste bu zamana kadar 'Kürt' ifadesi kullanılarak Kürt kökenli kardeşlerimizin aleyhine olduğunu düşündüğümüz bir tane karar var mı? Ayrıca, bu Meclis 82 milyon insanını birlikte bir ve beraber telakki eder; Anayasa açısından da bu, böyledir." diye konuştu.
Öcalan'ın kullandığı, "Kürt savaşı" ifadesine de tepki gösteren Bülbül, "Barış Pınarı Harekatı'nın, Zeytin Dalı Harekatı'nın, 'Kürt savaşı' olduğunu iddia ediyorsunuz. Kime karşı? Orada PKK-PYD'nin zulmünden kaçan 350 bin Kürt kardeşimizin, Türkiye'de çok insani şartlarda şu an barınıyor olmasını, bulunuyor olmasını nasıl açıklayacaksınız? Böyle bir şey yok. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil." dedi.
Halepçe'de yaşanananlardan sonra orada yaşayan Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kollarını açtığını anımsatan Bülbül, bu gerçeği kimsenin inkar edemeyeceğini söyledi. Bülbül, şunları kaydetti:
"Aynı şekilde, Suriye'nin kuzeyinde yaşanan zulümden sonra yine 350 bin Kürt kardeşine ve 3 milyon 600 bin Arap kardeşine kucağını, kollarını açan yine Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Çin ile Doğu Türkistan'ı, Türkiye ile Kürt halkını veya Suriye'nin kuzeyinde yaşayanlarla, Irak'ın kuzeyinde yaşayanlarla veya Türkiye'deki Kürt kökenli kardeşlerimizle aynı mesafeye taşımaya çalışıyorsunuz. Bu olacak şey değildir. Çin, tarihi boyunca Türklerle orada mücadele etmiş düşman bir yapıdır. Hayatı rekabetle geçmiş ve orada şu an Doğu Türkistan'da var olduğu günden bugüne çarpışmaların, zulümlerin olduğu bir coğrafyadır. Türkler ile Kürtler arasında böyle bir çatışma böyle bir rekabet, böyle bir zulüm ilişkisi ne zaman olmuştur? Kürt kökenli kardeşlerimizin, Kürtlerin bir dostu, kardeşi, bir yakını varsa o da Türklerdir. Bu gerçeği kimse yok saymasın. Bunun aleyhinde sizler bu kardeşliği, bu beraberliği bitirmek için mücadele veriyorsunuz ve bizler buna müsaade etmeyeceğiz Allah'ın izniyle."
İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, Öcalan'ın konuşmasının baştan aşağı yanlış ifadelerle dolu olduğunu belirterek, "TBMM'de Kürt halkının beklentilerinin hilafına kararlar alındığını söylemek suretiyle yüce Meclisi de töhmet altında bırakıyor. Bizim Kürt kökenli kardeşlerimizin yüzde 60'ından fazlası Ankara'nın batısında yaşıyor. Ankara'nın batısında yaşayan Kürt kardeşlerimizle komşu olmaktan şeref duyan bir topluluğa hiçbiriniz çıkıp da 'Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde asimilasyon yapıyorsunuz, istismar yapıyorsunuz, onlara karşı savaş açtınız.' diyemez." diye konuştu.
Dervişoğlu, Doğu Türkistan meselesi ile Suriye veya Irak'ın kuzeyinde olanların özdeşleştirilemeyeceğini söyledi.
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, "Bu ülkenin bölünmesi, bu halkların bölünmesi, birbirinden ayrılması, ayrıştırılması böyle hiçbir politikamız yoktur. Tam tersine, birliğin güçlü bir şekilde sağlanabilmesi için, ortak vatan ve demokratik cumhuriyetin gerçekten gelişebilmesi için adım atıyoruz." dedi.
HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü, bütçenin halkın sırtından zenginlerin cebini doldurma bütçesi olduğunu öne sürerek, "Bugün Türkiye'ye despotik bir iktidar hükmediyor" görüşünü savundu.
Pekgözegü'nün, "Bize sunulan bu bir bütçe değil, bu bir soygundur. Siyasal İslam soslu, türbanlı, abdestli bir soygun." ifadesini kullanması üzerine AK Parti milletvekilleri sıralara vurarak tepki gösterdi.
AK Parti ve HDP milletvekilleri arasında yaşanan tartışmanın büyümesi üzerine Sancar, birleşime ara verdi.
Aranın ardından söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Pekgözegü'nün sözlerinin, aleni olarak hakaret, ayrımcılık, en temel değerler olan İslam'ı, abdesti, başörtüsünü aşağılayan ve aslında hukuken de nefret suçu olduğunu söyledi.
Özür dilenmesini isteyen Zengin, AK Parti Grubu olarak çok rahatsız olduklarını ve bunu şiddetle kınadıklarını dile getirdi.
HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç, "Konuşma bir yanlış anlamaya yol açtıysa, kırıcı olduysa biz bundan dolayı üzüntü duyarız, asla böyle bir niyetimiz yoktur. İnanç ve vicdan özgürlüğü, partimiz açısından çok temel bir değerdir. Bu konudaki tutumumuz bundan sonra da böyle devam edecektir." diye konuştu.
Yeniden söz alan HDP İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ise yeni bir mağduriyet yaratılmaya çalışıldığını ileri sürerek, "Sayın Zengin, burada bir mağdur rolüne soyunuyor. Siyasi bir eleştiri yapıyorum ve bütçe hakkının sermayeye peşkeş çekilmesini, bu tür ritüellerle örtülmesini eleştiriyorum. Buradaki amaç tamamen saptırılıyor ve beni kürsüde konuşturmayarak da ifade özgürlüğümü de engellemişlerdir; asıl suç budur bence." ifadesini kullandı.
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, Pekgözegü'nün kastını tekrar ikrar ettiğini, kendisini itham ettiğini ve özür dilemediğini belirterek, İçtüzük'e uygun olarak ceza verilmesini istedi.
Konuşmaların ardından TBMM Başkanvekili Mithat Sancar, "Ceza önerip önermemek birleşimi yöneten başkanvekilinin taktirindedir. Bu konuda görüşlerin yeteri açıklıkta ortaya konduğunu ve taktirin kamuoyuna bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Ceza tayinine, teklifine gerek olmadığını, yer olmadığını düşünüyorum ve bu konuyu artık bağlamayı, kapatmayı daha doğru buluyorum." dedi.
HDP Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir, AK Parti'nin annelik üzerinden siyaset yaptığını ileri sürerek, "Eğer AKP'liyseniz makul bir annesiniz değilseniz de teröristsiniz." ifadesini kullandı.
Taşdemir, cezaevinde hayatını kaybeden Emine Aydoğan'ın cenazesinin ailesi tarafından defnedilmek istendiğini ancak ailenin ve imamın cenazeye katılımının engellendiğini iddia etti.
AK Parti Grup Başkanı Naci Bostancı, Taşdemir'in, "AKP'liyseniz makul anne değilseniz terörist" dediğini ancak bunun asla böyle olmadığını belirterek, yüreği yavrusuna ilişkin acı taşıyan ve bunu insanlığın ortak değeri olarak ifade eden herkesin başlarının üstünde yeri olduğunu söyledi.
İnsanların nasıl istiyorlarsa o şekilde defnedilmeleri konusunda bir uygulama olduğunu hatırlatan Bostancı, "Fakat cenaze törenlerine ilişkin başka bir kasıt ve amaçlar devreye girdiğinde engelleme orada başlıyor. Hepimiz biliyoruz ki, militarist unsurlar cenaze törenlerini de aynı zamanda bir propaganda malzemesi olarak görürler. Bu eğilimi biz hiçbir şekilde kabul etmeyiz. Kurallara uygun, insanları rahatsız etmeyecek tarzda ama muhakkak acıyı ortaklaştıracak bir dikkat ve itina içerisinde yapılacak her tür cenaze töreninin de başımızı üstünde yeri vardır. Ölülerin artık siyasal tartışmalarda yeri yoktur." değerlendirmesinde bulundu.