HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında seçim gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bilgen'in açıklamalarından satır başları şöyle:
Görünen o ki, seçimin baskın yapılmasının arkasında iktidar durmuyor. Kararı muhalefet almış gibi, bu savunulamaz durumun faturasını bile muhalefete kesmeye çalışan bir yaklaşım var. Bu kararı kimin, niçin, hangi kaygıyla, hangi telaş içinde aldığına dair kamuoyuna açıklanmış ikna edici bir gerekçe yok.
Ama tüm toplumun hissettiği bir telaş var. Dolayısıyla bütün toplum gibi soruyoruz ve sormaya devam edeceğiz. Her şey iyi gidiyor idiyse niye seçime gittiniz? Yok büyük bir tehlike varsa, bu duruma gelinmesinin sorumlusu kim ve bu durumun sorumlularına neden bir kez daha ülkeyi yönetme yetkisi verilsin?
"TEMELLİ'NİN BULUNDUĞU KONVOY ZIRHLI ARAÇLARLA DURDURULUYOR"
Ülkeyi OHAL şartlarında seçime götürmek kabul edilemez. Haksız, adaletsiz, fırsat eşitliğinin olmadığı bir seçimle karşı karşıyayız. Eş Genel Başkanlarımız il ziyaretleri yapıyorlar. Mardin’de Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli’nin bulunduğu konvoy, zırhlı araçlarla durduruluyor, araçlara ceza kesiliyor. Halk buluşmalarında güvenlik güçlerinin kameralarıyla halk tedirgin ediliyor. Esnafla partimizin buluşması engellenmeye çalışılıyor.
"SANDIK DİZAYNI YAPILMAYA ÇALIŞILIYOR"
Başka tehditler, başka seçim rüşvetleri de var. Türkiye tıpkı tek parti dönemlerinde olduğu gibi adayların korkutulduğu bir dönemi yaşıyor. İsmi geçen bir şahsın, güvenlik bürokrasisi temsilcileri kullanılarak aday olmaktan vazgeçirildiği konuşuluyor. Bunun örneğini Ali Fuat Başgil Cumhurbaşkanı adayı olmak istediğini beyan ettiğinde ‘trenden atarız’ tehdidinde de gördük. Tıpkı o dönem gibi seçim ve sandık dizaynı yapılmaya çalışılıyor.
Yine 120 bin civarında istihdam alanı açılmış. Bunların tamamına yakınını AKP’li belediyeler kullanacak. Personelin de seçim çalışmalarında ücretsiz AKP militanı olarak çalıştırılması hedeflenmektedir.
"KAOSU BİTİRME İDDİASINDA OLANLAR EN AZ BEŞİKTAŞ KADAR KARARLI OLMALI"
Üniversitelerin bölünmesi belli ki, koltuk paylaşmakta zorlanan koalisyonun yeni koltuklar icat etmesi arayışını net biçimde ortaya koyuyor. Türkiye muhalefeti, Türkiye’de alternatif koyma iddiasında olanlar, kaosu bitirme iddiasında olanlar, herhalde en az Beşiktaş kadar kararlı ve ciddi olmalı. Savunduğu şeyin arkasında durmalı.
"DEMİRTAŞ'I ADAY GÖSTERDİĞİMİZDE TRT EDİRNE'YE Mİ GİDECEK?"
Elbette zor bir dönem olacak adaylar için, asla fırsat eşitliği olmayacak. Çok basit bir soru. Biz yaygın eğilim olarak yansıdığı gibi Sayın Demirtaş’ı aday gösterdiğimizde, TRT mi Edirne’ye gidecek? Demirtaş mı TRT’ye getirilecek ve propaganda yapacak?
Sadece istifa eden bürokratların hangi partilerden aday olmak istediklerine baktığımızda, ne kadar objektif yönetildiğimizi görürüz.
16 Nisan paketi ile ilgili, 16 Nisan referandumunda dayatılan tablo ile ilgili muhalefet kararlılığının seçimin sonucunu değiştireceğini belirtmek istiyoruz. Muhalefet, hepimiz şu iddianın arkasındaysak; Türkiye’yi tehdit eden tek adam rejimidir. O koltukta kim oturursa otursun demokrasi olmayacak. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı adaylarının adeta kurtarıcı gibi sunulması, Erdoğan’a karşı başka isimlerle ama aynı mantıkla yaklaşılması, iktidarın söylem hegemonyasına teslim olmaktır.
Biz 16 Nisan’da şunu söyledik: Bu model böler, kamplaştırır, kaos getirir. Geçtiğimiz bir yıl bunu ispatladı. Şimdi tek adama karşı başka kurtarıcılar aramak mıdır muhalefetin yapması gereken? Yoksa Parlamento’nun güçlenmesini sağlayacak formülleri seçimin merkezine taşımak mıdır?
"TOPLUM HEPİMİZE İTTİFAK YAPMAMIZ ÇAĞRISINI YAPIYOR"
Bütün araştırmalar şunu net bir şekilde ortaya koyuyor: Birinci turda çoğunluk muhalefet partilerinde olursa, ikinci tura kalmış bir seçimde o tarafın adayı yarışa en az 5 puan avantajlı girecektir. Muhalefet bunu başaramazsa, iktidar bir adım önde yarışa girecektir. Muhalefetin bunu başarmasının yolu nedir? Tartışmaya bile gerek olmayan bir matematik gerçeklik ve toplumsal psikoloji ile karşı karşıyayız. Toplum hepimize ittifak yapmamız çağrısını yapıyor. Bir araya gelin ve değiştirin diyor. Eğer siyasetçiler bunun farkında değilse, seçmen muhalefetten de hesap sorar.
Küçük hesaplarla hareket ederse partiler, ülkeyi değil parti çıkarlarını düşünürlerse, artık oyların en az düzeyde kaybını sağlayacak formüller etrafında buluşmazlarsa, kendi elleriyle Meclis çoğunluğunu ve ikinci turda Cumhurbaşkanlığını iktidara devredecekler.
"MİLLETVEKİLİ SEÇİMİNDE BİR ARAYA GELİŞİN AVANTAJI YÜKSEK"
Özellikle ana muhalefet partisini uyarıyoruz. Saadet Partisi’nin de arayışları devam ediyorsa, onlara da çağrıda bulunuyoruz: Hem milletvekilliği hem Cumhurbaşkanlığı seçiminde ister ayrı ayrı girsinler, ister bir araya gelsinler, bize göre milletvekili seçiminde bir araya gelişin avantajı yüksek.
Cumhurbaşkanı seçiminde kendi adayımızla, ki öne çıkan isim sayın Demirtaş’tır, yer alacağız. CHP ve Saadet bugüne kadar kamuoyunu bir beklenti içinde tuttular. Bu beklenti bugün itibarıyla imkansız gibi görünüyor. Bir somut irade beyanı yok. Geriye kalan süreyi daha fazla kötüye kullanmayın, başka imkanların araştırılması gerekiyor. Biz net söylüyoruz. Milletvekili seçiminde ittifaklar muhalefetin lehine. Ama fazla Cumhurbaşkanı adayı olursa, seçimlerin ikinci tura kalma ihtimali yüksek.
Diğer partiler de bu hassasiyeti gösterirlerse. Herkesten demokrasi ortak paydasında oy alma kapasitesi olan isimlerle bu yarışa girerlerse, bu seçimi ya bizim adayımız kazanacak ya da bizim desteklediğimiz aday kazanacak.
"SEÇMENİMİZ ÖNÜNE KONULANA MECBUR DEĞİL"
Bizim seçmenimizi önüne koyulana mecburmuş gibi görenler yanılıyor. Şimdiye kadar en çok bedel ödeyen ve en dik duran kitle HDP kitlesidir. Bunu bizim parti kurullarında tartışmamız, engellememiz de imkansızdır. Bu kadar politik bir seçmen kitlesine davranış telkin etmemiz söz konusu olamaz.
Farklı alternatiflerin mümkün olduğunu ortaya koyacak bir tavrı partiler ortaya koymalı. Adaylığını şimdiden ilan edenler de kimseyi dışlamadan siyaset yapmanın arayışı içinde olmalı.
Kim başkan olursa olsun şu çok net: Bir kurtarıcı aramıyoruz. Bütün sorunları sihirli değnekle çözecek birine yetki devretmiyoruz. Aksine Türkiye’de geçiş döneminin planlanmasıyla ilgili bir koordinatörle, toplumda onay almış bir isimle yürümek istiyoruz. Türkiye’nin tek adam rejiminden kurtarılması ve demokratik, özgürlükçü bir ortama kavuşturulması konusunda kimse başkan adayına abartılı rol yüklemesin. Aksine nasıl demokratik rejime döneriz iradesini ortaya koysun. Biz seçim kampanyamızı bunun üzerine bina edeceğiz. Rövanşizme dönüşmemesi için mücadele edeceğiz. Bütün mağdurların da, özellikle OHAL mağdurlarının da mağduriyetlerinin giderilmesine endeksli bir kampanya yürüteceğiz.
Bilgen, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bilgen'in yanıtları şöyle:
Soru: Muhalefetin sıfır baraj ittifakı tartışılıyor, ancak İYİ Parti’nin HDP’yle ittifak yapmaya yanaşmadığı da söyleniyor. Değerlendirmeniz ne olur?
İYİ Parti bizimle bir araya gelmekten çekiniyor, CHP çekinmiyor mu? Bizim şimdiye kadar hiçbir parti ile resmi, kurumsal temasımız olmadı. Ama ikili görüşmeler ve değerlendirmeler oldu. İster bu İYİ Parti’den isterse CHP’nin çekingenliğinden kaynaklansın; bizi yok sayma eğilimini bizim seçmenimiz de değerlendirecektir.
"Türkiye 10 gün kaybetti, CHP karar vermeli"
Ama bize gelen bilgiler sorunun sadece İYİ Parti’den kaynaklanmadığını gösteriyor. İyi Parti diyor ki, “sağ blok içinde ittifak gerçekleşsin; Saadet ve Demokrat Parti ile ittifak kuralım, sol olma iddiasında olan partiler de kendi aralarında buluşurlar”. Bu söz karşısında cevap vermesi gerekenler sol siyaset yaptığını iddia edenler. Yani İYİ Parti bizimle bir araya gelmekten çekiniyor, CHP çekinmiyor mu? İYİ Parti adayını açıkladı ve gereğini yaptı. Hala beklenti içinde olmaktan kaynaklı Türkiye 10 gün kaybetti. Dolayısıyla karar vermesi gereken CHP. Biz CHP’ye isim önerecek değiliz. Ama belirledikleri isim tüm toplumsal kesimlere hitap etmeli, OHAL’e itiraz etmeli.
"İYİ Parti’nin bu kararlı tutumu karşısında CHP karar vermeli"
Biz ikinci tura kendi adayımızın çıkacağını düşünüyoruz. Ama bu olmazsa, ortaklaşmak için herkes birbirinin hassasiyetini gözetmeli. Dolayısıyla İYİ Parti’nin bu kararlı tutumu karşısında CHP karar vermeli. Ya bizi de davet edecek, ya da diğer partilerle bir araya gelecek.
Yan yana olmaktan çekiniyorsak bu ülkeyi nasıl birlikte yöneteceğiz?
Bizim baraj kaygımız yok. Hatta birkaç firmadan aldığımız değerlendirme dışlanmamıza karşı tepki oylarının partimize yöneleceği yönünde. Biz buna rağmen diyoruz ki, bizi dışlasanız da bir araya gelin. Ortak kampanya yürütmek zorunda değilsiniz. Kaldı ki, şimdiye kadar 4 muhalefet partisi seçim güvenliği konusunda işbirliği yapacağımız konusunda açıklama yaptık, hem de Türkiye’yi OHAL’den kurtarma konusunda irade beyanında bulunduk. Ama buna rağmen yan yana olmaktan çekiniyorsak, bu ülkeyi nasıl birlikte yöneteceğiz? Bizim için bir sorun yok, ama biz ısrarla bu çağrıyı başta ana muhalefet partisi olmak üzere tüm partilere yapmak istiyoruz.
Soru: HDP’nin ikinci turu boykot etme ihtimali var mı?
Muhalefet iktidardan farksız bir söylem içine girerse seçmenlerimizi sandığa nasıl davet edeceğiz? Bu bizim bir kararımız, bir planımız, tercihimiz asla değil. Biz katılımı en yüksek düzeye çıkaracak bir kampanya yapacağız. Parlamento’daki temsil düzeyimizi 7 Haziran’ın üzerine çıkaracağız. Hem de Cumhurbaşkanı adayımızın tüm Türkiye’nin Cumhurbaşkanı adayı olması için elimizden geleni yapacağız.
Bunun mümkün olacağına inanıyoruz, ama bu mümkün olmadığında muhalefet iktidardan farksız bir söylem içine girerse, biz seçmenlerimizi sandığa nasıl davet edeceğiz? Kendi kitlesini fanatize etmek isterken, başka bir kitleyi dışlamanın Türkiye’yi getirdiği nokta ortada. Bölünmeye ve kamplaşmaya karşı cesaret sergilemek gerekir. İleri görüşlü siyaset bunu gerektirir. İktidar partisinin söylediğinden bir adım ileri giden bir demokrasi konsepti ortaya konmadığı sürece, toplumsal psikolojinin nasıl seyredeceğine ilişkin bir tespit ortaya koyuyorum. Parti kurullarımızda asla boykot gündeme gelmedi. Biz ikinci tura adayımızın kalacağına inanıyoruz. Biz en zor şartlarda, en ağır bedeli ödeyen toplumsal kesimler adına siyaset yapıyoruz. Bizim daha fazla kaybedeceğimiz bir şey yok. Bu durumdan çıkmak zorunda kendini hissedenler, en az bizim kadar özverili olmalıdır.
Soru: Çatı aday olarak Abdullah Gül’ün adı geçiyor. Böyle bir çatı aday olabilir mi?
Biz başından itibaren kendi adayımızla girme kararlılığımızı ve çok adayın muhalefetin işini kolaylaştıracağını söyledik. Ama buna rağmen bir çatı aday formülü gelişirse bunu tartışırız. Ama görünen o ki, seçim takvimi neredeyse bitiyor, ama sizin andığınız en çok konuşulan isim henüz bir şey söylemedi. Türkiye birkaç kişinin tercihlerine kaderini teslim edemeyecek kadar büyük bir ülke. Bu kadar ağır bedeller ödenirken, herkes risk almalı. Birkaç isim dışında alternatifler niye konuşulmuyor? Tıpkı bizim adayımız gibi pek çok çevreden oy alabilecek başka isim yok mu Türkiye’de? Ana muhalefetin ya da SP’nin önereceği isim kalmadı mı? Kendi kendini bloke edecek, kendi elini daraltan bir yaklaşım Türkiye’ye zarar veriyor.
Soru: Meral Akşener ikinci tura kalsa destekler misiniz?
İkinci turun sonucunu belirleyecek olan bizim seçmen kitlemizdir. Önümüzdeki seçim kampanyasına da bağlı. Sokağa çıktığında ne diyeceğine bağlı. Bizim seçmenimize ne diyeceğine bağlı. Demin tarif etmeye çalıştığım şey oydu; birbiriyle militarizm, ret, inkar, yok sayma yarışına giren bir seçim kampanyası yürütülürse, birinci turda bu tür söylemlerle el yükseltebilir, ama ikinci turun sonucunu belirleyecek olan bizim seçmen kitlemiz, demokrasi isteyenler ve barış isteyenlerdir. İsimlerden bağımsız olarak seçeneksiz olmadığımızı söylüyoruz. En zor şartlarda yaşıyoruz, kimse daha kötüsüyle korkutamaz.
"Seçmenimize saygısızlık olarak tarif edilecek hiçbir ilişki içinde olmayacağız"
Başka isimler konuşulursa, başka öneriler gelirse biz ilkeli açık, savunulabilir her türlü işbirliğine varız. Ama açık işbirliğini göze alamayana, görünmeden, çaktırmadan oy vermek fikrine kapalıyız. Seçmenimize saygısızlık olarak tarif edilecek hiçbir ilişki içinde olmayacağız.
Soru: Demirtaş kampanyasını nasıl yürütecek? Olası bir siyasi yasak gelmesi durumunda alternatifiniz var mı?
Parti kurullarımızda da kamuoyunda da en çok öne çıkan ismin Demirtaş olduğunu paylaştık. Ama resmi ilan için bir takvim var. Şimdiden deklarasyona girmek yerine, kalan süreyi en iyi şekilde yönetmeyi tercih ediyoruz.
Kendisinin de kampanyaya ilişkin önerileri oldu, strateji birimlerimiz çalışma içinde. Bir partisi var ve partisi bu kampanyayı yürütecek güçte. Türkiye toplumu da bir siyasetçinin bu kadar keyfi biçimde siyasetin dışına itilmesinin okumasını yapacak, tepki verecek nitelikte. Zaten medya yasağı içerideki ve dışarıdaki siyasetçi arasında bir fark bırakmadı. Hukuki riskler de dahil olmak üzere tüm riskleri göze alarak sürprizlerle dolu ve başarılı bir kampanya olacak.
Biz diğer siyasi partilerin de bu haksızlığın farkında olmasını diliyoruz. CHP’nin, Saadet Partisi’nin adayı kim olursa olsun, HDP’nin karşı karşıya olduğu bir durumu görmezlikten geleceklerse, bunu pas geçip kulaklarını tıkayacaklarsa, elbette bizim adayımız ikinci tura çıkamazsa seçmenimiz bunu değerlendirecektir. O ölçüde kararlı olacaktır. Bu nedenle muhalefet başka isimleri de ortaya koysun. Bu konuda bir irade ortaya koysunlar ki, biz de nerede, ne kadar, nasıl işbirliği yapacağımızı net şekilde görelim. Yoksa kaybeden bütün muhalefet ve bütün Türkiye olacak.