Halkların Demokratik Partisi (HDP), 2023 seçimleri öncesi ve sonrasına dönük tutumunu, 11 maddelik deklarasyonla açıkladı. Deklarasyonda partinin bir seçim ittifakı arayışında olmadığı, ancak Kürt sorunu ve cumhurbaşkanlığı seçimi başta olmak Türkiye'nin önemli sorunlarının çözümü için, "tüm toplumsal taraflarla ve siyasi aktörlerle görüşmeye, müzakereye ve ortak yönetime hazır olduğu" belirtildi.
Kürt sorununun çözümü konusunda başlayan "muhataplık" tartışmaları konusunda ise partinin tutumu, "Meclis, diyalog ve çözüm zeminini kurarak, demokratik müzakere yöntemleriyle tüm toplum için geleceğin kazanılmasına önayak ve odak olmalıdır" ifadeleriyle açıklandı.
HDP'nin tutuklu eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş da, partisinin bugün açıkladığı deklarasyona ilişkin Twitter'dan yaptığı paylaşımda, "HDP bir Türkiye partisidir ve tüm sorunların çözümüne taliptir. Bu deklarasyon da bunun en somut göstergesidir" ifadelerini kullandı.
https://twitter.com/hdpdemirtas/status/1442429473601691651?s=24
HDP, kamuoyuna açıkladığı deklarasyonun ardından, diyalog zeminini açmak için de siyasi partilere ziyaret planlıyor.
HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, üzerinde uzun süredir çalışılan seçimlere yönelik partinin tutumunu 11 madden oluşan "Hep beraber kazanalım" başlıklı deklarasyonla kamuoyuna açıkladı.
Tutum belgesinin açıklandığı toplantıya, görevden alınarak yerlerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Ağrı Belediye Başkanı Sırrı Sakık, önceki dönem miletvekillerinden Sırrı Süreyya Önder de katıldı. Sinevizyon gösterisinin ardından kürsüye gelen Buldan ve Sancar deklarasyonu birlikte okudu.
Türkiye'nin siyasi, ekonomik ve sosyal sorunları konuşmak ve çözümler üretmek için ülke genelinde ziyaretler yapıldığı vurgulanan deklarasyonda, "Toplumun adeta nefessiz bırakıldığı, ekonomiden siyasete birçok alanda enkaz yaratıldığı bu günlerde, halkta oluşan genel beklentinin, acil bir demokratik değişim ve dönüşüm ihtiyacı ve talebi çerçevesinde geliştiğini tespit ettik" görüşüne yer verildi.
Önümüzdeki dönemin ve seçimlerin demokratik cumhuriyetin oluşması açısından en önemli dönemeçlerden biri olacağı görüşüne yer verilen deklarasyonda, HDP'nin müzakereci bir anlayışla "yeni bir demokratik başlangıcın anahtarı olarak" sorumluluk üstlenmesi gereğine vurgu yapıldı.
Deklarasyonda, HDP'nin ittifaklara ilişkin tutumu ise şöyle açıklandı:
"Bizler, parlamento seçimleri için 'Demokrasi İttifakı' şiarıyla; halklar ve barış ittifakı, kadın dayanışması ve ittifakı, ekoloji ittifakı anlayışı temelinde, toplumsal ve siyasal muhalefet, emek, kadın ve gençlik hareketleri ile en geniş birlikteliği ve ortak mücadele zeminini büyütme ve bu yoldaki güçlü yürüyüşümüzü sürdürme kararlılığındayız. Bunun dışında herhangi bir ittifak içinde yer alma arayışımızın olmadığını açıklıkla vurguluyoruz."
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni "değiştirme" hedefine yer verilen deklarasyonda, cumhurbaşkanı adayının "ilkeler" etrafında, müzakereyle belirlenmesi istendi:
"İster HDP'li isterse başka bir aday olsun, isimler yerine ilkelerin ve yöntemlerin tartışılmasının gerekli olduğu inancındayız. Çünkü demokratik dönüşüm şahıslar aracılığıyla değil, ilkeler ve yöntemler üzerinde müzakere ve mutabakat yoluyla gerçekleşebilir. Seçilecek Cumhurbaşkanı da rolünü ve işlevini ancak bu zeminde doğru bir şekilde yerine getirebilir."
Deklarasyonda, HDP'nin ilkeleri 11 maddelik, "Güçlü demokrasi", tarafsız ve bağımsız yargı", kayyım rejimi değil halk iradesi", Kürt sorununa demokratik çözüm", "başışçı dış politika", "kadına özgürlük ve eşitlik","kamu yönetiminde liyakat", "doğaya saygı", "gençler için özgür yaşam" ve "demokratik anayasa" başlıkları altında sıralandı.
"Demokratik P**arlamenter S**istem"
"Güçlü demokrasi" başlığı altında, geniş yetkilere sahip çoğulcu parlamento ve kuvvetler ayrılığının işlediği, denge ve denetleme mekanizmalarının etkili olduğu Demokratik Parlamenter Sistem" önerilirken, güçlü demokrasi için yerel yönetimlere yetki ve kaynak devrinin güvence altına alınması gerektiği ifade edildi.
Yargının yürütmenin vesayeti altında olduğu vurgulanan "tarafsız ve bağımsız yargı" başlığı altında ise yargı kurumunun yürütmenin vesayeti altında olduğu ve muhalefeti tasfiye etme aracı olarak kullanıldığı belirtilerek, "Bu nedenle tüm siyasi davaların ve mahkumiyetlerin sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını, adaletin ve toplumsal barışın tesisi açısından bir gereklilik olarak görüyoruz" görüşüne yer verildi.
Tutum belgesinin en dikkat çekici başlıklarından birisi "Kürt sorununun demokratik çözümü"ne ilişkin öneri oluşturdu. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Kürt sorununun çözümü için HDP'yi muhatap" göstermesi ve eski HDP Eş Başkanı Van Milletvekili Sezai Temelli'nin "Demokratik çözümün adresi ve asıl muhatabı İmralı'dır" çıkışıyla başlayan muhataplık tartışmasının yanıtı da tutum belgesinde yer buldu:
"Türkiye'nin çözmesi gereken en köklü sorunu Kürt sorunudur. HDP, demokratik çözüm ve barış konusunda üzerine düşen her şeyi yapmaya, Türkiye'deki bütün toplumsal kesimlerin sorunlarını ve kaygılarını dikkate alan yapıcı bir rol üstlenmeye hazırdır. Bu çerçevede, başta anadili hakkı olmak üzere tüm evrensel kimlik haklarının tanınması için gerekli düzenlemelerin yapılması büyük önem taşımaktadır."
Kamuoyuna açıklanmadan önce tutum belgesinde PKK'ya yönelik bir çağrıda bulunulup bulunulmayacağı merak ediliyordu. Deklarasyonda isimlendirme yapılmadan tüm kesimlere yönelik "silahsız çözüm" çağrısı yapıldı:
"Savaş politikaları, silah ve çatışma yöntemleri yerine, diyalog ve müzakere seçeneklerinin kendini tarihsel olarak dayattığı ve güncel olduğu aşikârdır. Bunun için Türkiye halklarının tümünün yararını ve geleceğini düşünerek herkes özveride ve fedakârlıkta bulunarak adım atmalıdır. Sorunlarımızı şiddet aracılığıyla değil; konuşarak, müzakere ederek, diyalog yoluyla çözmek temel düsturumuzdur."
Sivil, özgürlükçü, yeni anayasa talebine de yer verilen deklarasyonda, anayasanın "farklı kültürlere, kimliklere, inançlara anadillere ve yaşam tarzlarına saygıya dayalı, eşit yurttaşlığı esas alan" bir anlayış içermesi gerektiği; hazırlanma sürecinin deyine demokratik katılım ve müzakereyle yürütülmesi gerektiği ifade edildi.
Deklarasyonda "demokrasiye, adalete, barışa çağrı" yapılırken, partinin bunu gerçekleştirmek için için tüm kesimlerle görüşerek "ortak yönetme" sorumluluğu almaya hazır olduğu vurgulandı:
"HDP olarak yukarıda ifade ettiğimiz ilkelerin yaşama geçirilmesinden yana tüm toplumsal taraflarla ve siyasi aktörlerle görüşmeye ve müzakere etmeye, birlikte yürümeye, ortak mücadeleye ve ortak yönetime hazır olduğumuzu vurguluyoruz. Türkiye'nin aydınlık geleceğini düşünen tüm kurum, kuruluş ve partilere, tek tek yurttaşlara çağrımızdır: Hep beraber sorumluluk alalım. Kişisel hesaplar, partizan faydacılık yerine ortak akıl ve birlikte inşa anlayışı esas olmalıdır. Türkiye halkları çözüm üretmeyen, ortak akıldan uzaklaşan politikalara ve yönetimlere; ayrımcılık, nefret söylemi ve toplumsal kutuplaşmaya mahkûm değildir. Hep beraber demokrasi, hep beraber adalet, hep beraber barış!"
HDP yönetimi, kamuoyuna açıkladığı tutum belgesi ile ilgili toplum kesimlerinin yanı sıra siyasi partilerle de görüşerek bizzat ilk ağızdan bu çağrı iletmeyi hedefliyor. Bu kapsamda, bir süredir kendi aralarında "parlamenter sistem" konusunda görüş alışverişinde bulunan muhalefet partileri ile görüşülerek, HDP'nin ortak hareket çağrısının bizzat yüzyüze iletilmesi planlanıyor.
Deklarasyonun açıklanmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ahmet Türk, barışçıl çözüm için "ortak akılla hareket edilmesi gerektiğini söyledi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorunu konusunda yaptığı açıklamanın önemli olduğunu belirten Türk, ancak bu konuda daha geniş mutabakata gereksinim olduğunu ifade etti:
"Büyük acıların yaşandığı, çatışmaların yaşandığı, toplumun adeta karşı karşıya geldiği süreçler yaşadık. Türkiye'nin bu sürece tahammülü kalmadı. Bunun çözümü ancak diyalogla olur, demokratik hak ve özgürlüklerin gündeme getirilmesi ile olur. Burada CHP" nin açıklamasını bazı partilerin yaptığı açıklamayı değerli görüyoruz. Ama böyle bir meselede bunu daha geniş bir mutabakatla Türkiye gündemine getirmek çözüm konusundaki arayışların önemli olduğunu görüyoruz. Bu konuda eğer gerçekten barışçı bir sürecin gelişmesini istiyorsak, ortak akılla hareket etmenin dönemidir diye düşünüyoruz.
"Mesaj çok açıktır; yani biz hazırız, barış için, eşitlik için her türlü çalışmanın içinde bulunuruz meseajı ortaya çıktı bence en önemli mesaj buydu. Türkiye kamuoyunun siyaset yapan siyasi partiler, sivil toplum örgütünün bizim artık bu sorunun çözümü konusunda diyalogdan yana olduğumuzu, ,demokratik siyasetin aslında muhatabı olduğunun açıklaması olarak değerlendirilmeli."
Sırrı Sakık ise tutum belgesiyle demokrasiden, özgürlükten yana olan kesimlere "birlikte yol yürüme çağrısı yapıldığını" söyledi:
"Bugünkü açıklamada önümüzdeki süreçte yol haritasının nasıl olacağının bir göstergesidir. Yani muhataplık konusundan tutun, Türkiye demoksinin nasıl inşa edileceğine, iki blok arasında sıkışıp kalan bir anlayış değil, tam tersine geçmişten bugüne kadar gelinen süreçte tek başına Türkiye demokrasi güçleriyle oluşturduğu yolu birlikte yürümeye, demokrasiden özgürlüklerden yana olan ve talepleri olan herkesi bu kutsal yürüyüşe davet açıklamasıydı."