HABER

Hedef 100 bin TOKİ konutu

İSTANBUL (İHA) - Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) 14. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) ülke genelinde 20 bin civarında olan konut sayısını 2004 itibariyle, 'teslim edilen, inşaatı devem eden ve temeli atılan' kategorilerinde 94 bine çıkardığını söyledi.

Erdoğan, bu yılki hedeflerinin ise "100 bin" olduğunu ifade etti. Hiç peşinat veremeyecek durumda olan vatandaşların da ev sahibi olması için imkan tanıdıklarını dile getiren Erdoğan, "20 yıl vadeyle, ayda 100 Yeni Türk Lirası (YTL) taksitle, 55 metrekarelik dairelerin sahibi olabilecekler. Uzun vadeli konut edindirici çalışmamızı sürdürüyoruz" dedi. Konuşmasında turizme de değinen Başbakan, cari açıkta en önemli sigortalarının 'turizm' olduğuna işaret ederek, "Güneş, kum ve deniz üçgeni dışına çıkarak, inanç, fuar, eğitim ve sağlık turizminin geliştirilmesini istiyoruz" diye konuştu. Erdoğan ayrıca, kırsal kesimden büyük kentlere yönelik göç artışlarını durdurmak için tarım ve hayvancılığın geliştirilerek çiftçinin kredilerle destekleneceğine temas ederek, "Göçü engellemek için Teşvik Yasası Programı'na 13 ili daha ekledik. İstiyoruz ki, vatandaşımız işini köyünde bulabilsin, hayvancılığı vereceğimiz desteklerle ilerletebilsin" şeklinde konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MÜSİAD'ın, Grand Cevahir Otel'de düzenlenen 14. Olağan Genel Kurulu'na katıldı. Konuşmasında toplu konut yapımına değinen Erdoğan, "Göreve geldiğimizde, TOKİ'nin ülke genelinde yaptığı konut sayısı 20 bin civarındaydı. Sadece 2004 yılı sonuna kadar bu süreçte teslim ettiğimiz, inşaatı devem eden ve temeli atılan konut sayısı 94 bindir. Burada faiz yok, kar amacı yok. Bu yılki hedefimiz ise 100 bin konut. Biz hiç peşinat veremeyecek durumda olan halkımıza da bir imkan getiriyoruz. 20 yıl vadeyle, ayda 100 YTL taksitle, 55 metrekarelik dairelerin sahibi olabilecekler. Bu yıl attığımız adım bu. Türkiye'nin dört bir tarafında atıyoruz bu adımı, atmak da durumundayız. Bunları kitap arası notlar olarak söylemiyorum. Uzun vadeli konut edindirici çalışmamızı sürdürüyoruz" dedi.

"CARİ AÇIKTA TURİZM BİZİM EN ÖNEMLİ SİGORTAMIZ"

Ülke ekonomisinin gelişiminde turizmin yadsınamaz katkısı olduğunu kaydeden Erdoğan, "Yarın Antalya Havalimanı'nın 2. terminaliyle 2. pistinin açılışını yapacağız. Burayı 10 ayda bitirdik. Antalya çok ciddi bir sıçramayı ilk 3 ayda yaptı. Turizmde yüzde 22 artış var. Özellikle cari açıkta, turizm bizim en önemli sigortamız. Bunu başarılı bir şekilde sürdürmek durumundayız. Bizim anlayışımız, 'güneş, kum ve deniz' üçgeninin içinde bir turizm anlayışı değil. Bizim istediğimiz, 'inanç, fuar, eğitim, sağlık turizmi'. Geleceğe doğru bu anlayış içinde yürüyoruz. Bunu başarılı bir şekilde gerçekleştirmenin de mutluluğunu yaşıyoruz. Nüfusumuzun yaklaşık 1 milyon arttığı, 649 bin kişinin sadece 2004 yılında istihdama katıldığı dikkate alınırsa, bu ilerlemenin ne kadar net olduğu açığa çıkar. Yabancı yatırım noktasında gayretlerimiz aynı hızla devam etmektedir. Her gittiğimiz seyahatlerde işadamlarımızla el ele, omuz omuza biraraya geliyoruz. Onlara görüşmelerle birlikte, yatırım zemininin de hazırlaması gayreti içindeyiz" açıklamalarında bulundu.

Türkiye'nin iç ve dış borçlarına da temas eden Erdoğan, "2004 yılına ilişkin borçlanmayla ilgili gerçeği sözlerle paylaşmak istiyorum. Bundan önceki dönemlerde insafsız bir borç politikasıyla yönetilmiş olan ülkemiz çok yüksek faizler ödemiş, borç yükümüz ise inanılmaz derecede artış göstermiştir. İktidarımızda ise finans yönetimi başarıyla sürdürülmüş ve belli bir noktaya gelmiştir. Borçlar konusunda bazı çevrelerin kamuoyunu yanıltma içinde olduğunu görüyoruz. Borç yükü gayri safi milli hasıla oranıyla ölçülür. Amerika, Japonya, İngiltere ve İtalya'ya baktığımızda bu ülkelerin borçlarının, bizimkiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek olduğunu görüyoruz. 2002 yılında yüzde 78.5 seviyesinde seyreden borç tutarının, 2004 yılı sonunda gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 63.5 olmuştur. 2005 yılının ilk aylarında pek çok sevindirici gelişme yaşadık; ama biz bunlarla yetinmiyoruz. Esnafımızın sıkıntısı var; ancak Türkiye yapısal bir değişim içinde. Marketlerin olduğu yerde, vatandaşlar küçük yerlere gitmiyor artık. Halk Bankası'nın küçük esnafa verdiği kredi desteği 153 trilyon lira, faiz oranı ise yüzde 59'du. Şu anda kredi miktarı 2 katrilyona ulaştı, faiz miktarı yüzde 19.5 oldu. Biz elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Vatandaş alımını yaparken, büyük alışveriş merkezlerini arıyor, bu da ülkenin değişimini gösterir" diye konuştu.

"GÖÇLERİ DURDURMAK İÇİN 13 İLİ DAHA EKLEDİK"

Konuşmasında büyükşehirlere yapılan göçlerin ekonomik boyutunu ele alan Erdoğan, "Belediye başkanlığı yaptığım dönemde özellikle büyükşehirlere girişte nakil il muhabiri istemiştim. Ben aslında bir gerçeği ortaya koyuyordum: Aşırı göç, en çok suç oranlarını ve terörü tahrik eder. Bunun bedelini büyükşehirlerimiz ödüyor. Bu sadece Türkiye'ye has bir konu değil. Gelişmiş ülkelerde göç eden vatandaşa soruyorlar, 'Niçin geliyorsun?', 'Cebinde paran var mı, ziyaretçi misin?' diye. Cebinde hiçbir şey yoksa, sırtında yatağınla, yorganınla almazlar seni içeri. Onu geldiği yerde iskan etme gayreti içinde olurlar. Bizim bu noktada bir eksikliğimiz var. Bu güce ulaştığımızda bunu çok daha rahat yapabiliriz. Göçü engellemek için Teşvik Yasası Programı'na 13 ili daha ekledik. Bunun gayreti içindeyiz. Bu tedbirleri bunun için alıyoruz. İstiyoruz ki, vatandaşımız köyünde işini bulabilsin, hayvancılığı vereceğimiz desteklerle ilerletsin. Şu anda bu gelişmeler için adım atmaktayız" ifadelerini kullandı. Başbakan Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:

"Artık hedefimiz kişi başına düşen milli gelirde 10 bin dolara doğru ilerlemek. Buraya çıkmak zorundayız. Türkiye'nin ancak bu şekilde saygın yerini yakalayacağına inanıyorum. Şunu unutmamamız gerekiyor, düşüncesine inanan; düşünce hürriyetinden korkmamalıdır. İnancına güvenen; inanç hürriyetinden korkmamalıdır. Özgürlükler konusunda sıkıntılarımız var. Bu sorunu hep birlikte dayanışma içinde çözmek durumundayız. AB toplantılarında bizi parçalamaya yönelik gayretler içinde önümüze tezler geldiği oluyor. Orada dik durmamız halinde, kimsenin ülkemizin üzerinde böyle bir tasarruf yapması mümkün değildir. Bizim 3 kırmızı çizgimiz var: Birincisi etnik unsura dayalı bir milliyetçiliği kabul etmiyoruz. Bu ülkede ne kadar farklı etnik unsur varsa, hepsini kucaklamalıyız. İnsanı kategorilere tabi tutamazsınız. İkincisi, bölgesel milliyetçilik de yapamayız. Yıllarca belli bölgeler ihmal edildi. Belli bölgeler yükseltildi. Onunu için diyoruz; okullar, toplu konutlar, hastaneler, emniyet kurumları diye... Bunları yaygınlaştırmamız gerek. Tarım ve hayvancılıkta tüm ülkemizin ihya olduğunu göreceksiniz. Ayrım olmadan aradaki dengesizliği zaman içinde çözmek durumundayız. Üçüncüsü dinsel milliyetçilik, hangi dinin mensubu olursa olsun, hepsine aynı mesafedeyiz."

En Çok Aranan Haberler