Prof. Dr. Şükrü Kandemir, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, dünyada en yaygın hastalıklardan birinin dişeti hastalığı olduğunu belirterek, "Türk toplumundaki erişkinlerin yüzde 90'ında dişeti hastalığı görülmektedir. Dişeti hastalığı, ağızda yaşayan bakterilerin dişler üzerine organize biçimde birikmesi sonucu meydana gelmektedir. Diş üzerine biriken bakteriler, çene kemiğini eritirler. Bunun sonucunda diş ile diş eti arasında diş eti cebi denen bir boşluk oluşturmaktadır. Dişin üzerine biriken bakteriler bu cebin içindeki kök yüzeyine de yerleşirler. Diş eti tedavisinin esası, dişin görünen yüzeyindeki ve cebin bir duvarını oluşturan kök yüzeyindeki bakterileri uzaklaştırmaktır. Bu da hastanın dişler üzerindeki bakterileri, her gün düzenli olarak fırça ve diş ipi ile temizlemesi, diş hekiminin de dişler üzerindeki daha çok bakteri biriktiren diş taşlarını, kök yüzündeki bakterileri temizlemesi ile mümkündür" diye konuştu. Prof. Dr. Şükrü Kandemir, şu bilgileri verdi:
"Dişeti hastalığının kanama dışında belirtisi olmadığından yani ağrı yapmadığı için kişiler yıllarca bu hastalığın farkında olmazlar. Yorgunluk, üşütme, vücut direncinin düşmesi gibi durumlarda dişetlerinde yer yer küçük şişlikler görülse de bunlar kendiliğinden geçerler. Ağrısız, sızısız seyreden bu durumu kronik hastalık şeklinde tanımlamaktayız. Kemik eriye eriye bir gün dişi taşıyamaz hale gelir, diş sallanır ve çekilmek zorunda kalır. Yıllarca kişinin ağzında bu şekilde seyreden hastalığın tedavisinde kesinlikle antibiyotiğe gerek yoktur. Bakteriler dişetinin içinde yayıldığında eğer hastada ateş yükselmesi, yutma güçlüğü, ağzını açamama gibi belirtiler gözleniyorsa o zaman antibiyotik kullanmak gerekir."
Diş hekimlerinin yüzde 51'inin kronik dediğimiz yıllardır hastanın ağzında var olan diş eti hastalığının tedavisi için antibiyotik kullandığını açıklayan Prof. Dr. Kandemir, "Antibiyotiğin diş üzerindeki ve cep içindeki bakterilere karşı etkili olabilmesi için öncelikle kan yoluyla tükürüğe ve diş eti sıvısına yeterince aktarılması gerekir. Her antibiyotik tükürüğe ve diş eti sıvısına bakterileri öldürecek düzeyde geçemeyebilir. Diş eti hastalığının nedeni ağız içindeki bakterilerdir. Ağız içindeki bakterileri ömür boyu antibiyotik kullanarak yok edemeyiz. Ağız içindeki bakteriler bizi zararlı pek çok bakteriden de korumaktadır. Ayrıca uzun süre antibiyotik kullanarak ağız içindeki bakterilerin birbirleri ile olan oranlarını ve sayılarını bozarsak o bakterilerin bizi korumalarını da engellemiş oluruz" diye konuştu.
Gereksiz antibiyotik kullanımının dirençli bakteri sayısını artırdığını belirten Prof. Dr. Kandemir, "Kişiler bu dirençli bakteri ile tekrar enfekte olduğunda artık daha önce kullanılan antibiyotik etkili olmamaktadır. Bu dirençli bakterinin yaptığı enfeksiyonu önlemek için artık daha pahalı, yan etkileri daha fazla olan ve daha çok direnç oluşturan antibiyotik kullanmak zorunda kalınmaktadır. Bunun yanı sıra gereksiz antibiyotik kullanımı ile ülkeler büyük ekonomik kayıplara uğramaktadır" dedi.
Gelişmiş ülkelerde gereksiz antibiyotik kullanımı ile ciddi mücadele edildiğini belirten Kandemir, "Gelişmekte olan 3. dünya ülkelerinde gereksiz antibiyotik kullanımı çok yaygın olmasına karşın bununla yeterince mücadele edilmemektedir. Dünya Sağlık Örgütü'nün bu konuda üçüncü dünya ülkelerine uyarı ve çağrısı bulunmaktadır. Diş hekimlerinin birlikte çalıştığı diş hastanelerinde yetkililer, sürekli eğitim ile antibiyotik kullanımının koşullarını hekimlere tekrar tekrar öğretmeli ve denetlemelidirler. Serbest çalışan diş hekimleri için ise meslek odaları antibiyotik kullanımı konusundaki eğitim ve uyarılarını eksik etmemelidirler. Sağlık Bakanlığının da bu konuda ciddi kampanyalar, uyarılar yapması gerekmektedir" diye konuştu