MAGAZİN

Her devrin divası Ornella Vanoni

Bugüne kadar dünyaya, pekçok sıradışı ses armağan eden İtalyan müziğinin, belki de en özel üretimi, Ornella Vanoni. Şu sıralar sekseninci yaşını kutlasa da, görüntüsü ve hayranları karşısındaki duruşuyla, tarzından asla ödün vermeyen bu Akdeniz divası, ocak ayında, İstanbul'u şenlendirecek.

İtalyan pop şarkılarına sofistike pop tanımını getiren Ornella Vanoni, sanat yaşamına bir aktris olarak 1960 yılında tiyatro sahnelerinde başladı. Vanoni, folk şarkıları ve popüler besteleri kendine has tarzıyla yeniden yorumlayarak meşhur olduğu günlerde, yer altı dünyasına has öyküleriyle söylediği şarkılarla "cantante della mala ("yer altı şarkıcısı") olarak anılıyordu.

İlk büyük çıkışını 1963 senesinde Gino Paoli 'nin yazdığı "Senza fine" ve "Che cosa c'è" gibi unutulmaz şarkılarla gerçekleştiren Vanoni, Napolitan Şarkılar Festivali'nde birincilik de aldıktan sonra Sanremo gibi çeşitli şarkı yarışmalarında aldığı derecelerle ününe ün kattı ve ardı ardına ardına hitlerle İtalyan popun divalarından biri olmayı başardı…

"Una ragione di più", "Un'ora sola ti vorrei", ve "L'appuntamento" ile şöhretini sağlamlaştıran Vanoni, duygusal, sofistike ve zamanı aşan şarkılarıyla tüm dünyada bilinen bir Akdeniz efsanesi ve Türkiye'deki ilk konserini vermeye hazırlanıyor. Şarkılarını ülkemizde de Ajda ve Nükhet Duru gibi dev isimlerin Türkçe sözlerle söylediği Ornella Vanoni, İtalyan pop dünyasında "First Lady" olarak anılıyor.

70'lerdeki meşhur şarkısı "L'Appuntamento" ünlü Hollywood filmi "The Ocean's Twelve" soundtrack şarkılarından biri olarak kullanılınca ikinci baharını yaşamaya başlayan Vanoni'nin, 2009 yılında ülkemizde de ünlenen ve tüm dünyada itunes listelerinde 1 numara olan şarkısı "Perduto" ayrıca radyolarda da en çok çalınan şarkılardan birisi olmuştu. 80. yaşını kutlayan İtalyan Diva ile duygusal şarkılarını, birlikte çalıştığı isimleri ve daha önce Gianni Versace ile gezmek iin gelip hayran kaldığı Boğaz'ı konuştuk.

-Aslında tiyatroda bir aktris olarak sahnedeyken sizce kariyerinizi bir şarkıcı olarak parlatan ilk adım ne oldu?

Giorgio Strehler ile Milano'da, Piccolo Tiyatrosunda sahneye çıkarken o dönem için bir yandan da pop şarkılarını çok farklı aranjelerle söyleyerek işin içine girmiştim bile ama gerçek anlamda bir şarkıcı olarak kariyerimi farklı bir yöne çeken elbette Gino Paoli ile tanışmak oldu.
-Gino Paoli ile tanıştıktan sonra ardı ardına "Senza Fine" gibi büyük hitlere imza atmış oldunuz, sizce müzik birlikteliğinizdeki başarının sırrı neydi?

Gino Paoli özellikle müzik seçimini bana bırakıyordu ve düzenlemelerde o dönemin pop şarkılarından çok daha kaliteli bir iş çıkarabildiğimizi düşünüyorum ayrıca bir şarkıcı olarak tiyatro geçmişimin dinleyiciye verdiği sofistike bir duruşum da vardı ve benim için bir şıklık bir avantaj oldu.

-Peki şarkıcılığı oyunculuğa tercih ettiğinizi söyleyebilir miyiz?

Söylediğim gibi tiyatro geçmişimin sahnede bir avantaj olduğuna inanıyorum ayrıca uzun bir süre şarkıcılıkla birlikte oyunculuğu da devam ettirdim ama benim için şarkı söylemek çok daha büyük bir tutkuya dönüştü ve hala en büyük tutkum güzel melodilerle, güzel sözlerle şarkılar söylemek...

-Hemen hemen tüm ünlü şarkılarınız fazlasıyla duygusal şarkılar, peki siz de günlük hayatınızda duygusal bir kadın mısınız?

Hem de çok duygusal biri sayılırım. Özellikle sokaklarda gördüğüm yoksulluğa hiç dayanamıyorum. Hemen her gün dünyada olup bitenlere ve haberlere karşı da çok hassas olduğumu söyleyebilirim, özellikle haberlere pek tahammülüm yok diyebilirim. Şarkılarımdaki duygusallık sadece bana ait değil o güzel şarkılarda Gino Paoli, Luigi Tenco, Fabrizio De Andrè gibi harika İtalyan şarkıcılar ve şarkı yazarları tanıdığım için çok şanslıyım.

-Kariyerinizin ilk günlerinden itibaren şarkılarınızı seçerken özellikle nelere dikkat ediyordunuz?

Kariyerimin ilk dönemlerinde Gina Paoli ile çalışırken de sonrasında Brezilya'dan müzisyenlerle tanıştığım zamanlarda da özellikle armonisine, tınısına önem verdiğim kadar sözlerine de dikkat ediyordum çünkü sözlerinin kendimi ifade ederken ruhuma da uyması benim için her zaman çok önemli oldu. Sözler ve müzik uyumlu değilse özellikle sözlerini değiştirdiğimiz çok şarkı olurdu...Söylerken hissetmediğim bir şarkıyı asla seçmedim.

-Eleştirmenler müziklerinizi sofistike İtalyan pop olarak tanımlıyorlar, peki siz müziklerinizi nasıl tanımlarsınız?

Müziklerimi tanımlarken herhangi bir türe sıkıştırmak yerine güzel melodiler ve güzel sözler demeyi tercih ederim, çünkü her zaman repertuvarıma güzel melodiler seçmeye çok özen gösterdim. Gina Paoli ile çalıştığımda da Brezilyalı müzisyenlerle tanıştığım dönemlerde de güzel melodiler seçiyorduk ama özellikle bossa nova gibi Brezilya müziklerinin caza daha yakın olanlarını daha çok seviyorum. Caza yakın bir tını olduğunda sözler de uyumluysa beni hep çekmiştir...

-Şarkılarınızı bizim pop yıldızlarımız da Türkçe sözlerle söylediler, peki siz Türkçe sözlerle bir şarkı söylemek ister miydiniz?

Türkiye'deki müzikler hakkında çok fazla fikrim yok, pop yıldızlarınızı da çok iyi tanımıyorum ama neden olmasın güzel melodisi olan bir şarkıyı elbette severek söylerdim ve özellikle sözleri de güzelse mutlaka öğrenmek isterdim...

-Türkiye'deki ilk konserinizi 27 Ocak'ta İstanbul'da veriyor olacaksınız, peki Türkiye'ye daha önce hiç gelmiş miydiniz?

İstanbul'da ilk kez konser veriyor olacağım ama bir tekneyle arkadaşlarımla gezmek için daha önce Türkiye'ye gelmiştik. İstanbul ve Boğaz çok büyüleyiciydi. Gianni Versace ile birlikte gelmiştik ve özellikle Boğaz'a hayran kalmıştık. Ayrıca sonrasında Pamukkale ve Kapadokya'ya da gittik. İstanbul'dan aklımda en çok kalan Boğaz ve o sarayınızdaki ünlü mücevher. (Topkapı Sarayı'ndaki kaşıkçı elması mı dediğimde, evet evet Topkapı Sarayı diyerek onayladı.)

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler