Araştırmalar marketlerde, pazarlarda satılan sebze & meyveler ile, organik olarak üretilenler arasında besin değeri olarak büyük farklılıklar olmadığını gösteriyor...
Doğalgaz teknolojisine geçmek iyi olsa da, dünyanın birçok noktasında hala odun ve kömür gibi maddeler yakıt olarak kullanılıyor. Arabalarda kullandığımız benzin de cabası tabii.
Üzülerek belirtiyoruz ki, evet. Çikolata.
Her gün bayılarak yediğimiz çikolatalı ürünlerin daha pürüzsüz ve parlak görünmeleri için çikolata firmaları palmiye yağını kullanmayı tercih ediyorlar. Palmiye yağı üretmek için, palmiye ağaçlarını kesmek şart...
Cep telefonlarımızın ve baz istasyonlarının yaydığı radyasyon bizim kendi sağlığımız için bile büyük bir felaketken; bir de radyasyon ve tüm manyetik sinyallerin orta yerinde uçmaya çalışan kuşları düşünsenize?
Cep telefonlarımız, öyle ya da böyle; kuşların yuvalarını terketmelerine, tüylerinin dökülmesine, ve nihayetinde ölmelerine sebep olmakta...
Hayır; yasadışı balık avlamaktan ya da gemilerin denizlere bıraktığı atıklardan bahsetmiyoruz. Konumuz gerçekten de gürültü.
Denizin altında gürültüye sebep olan balıkçılık, gemi motorları ve sondaj gibi insan aktiviteleri; iletişim yolu olarak sonar benzeri biyolojik sistemleri kullanan deniz canlılarının birbirleri ile iletişim kurmalarını engelliyor.
Resimdeki elektronik alet çöplüğü; her yeni modeli çıktığında çöpe attığımız cep telefonlarının ve bilgisayarların imha edildiği yerlerden yalnızca biri: Gana.
Evet, Gana gibi üçüncü dünya ülkelerine gönderilen elektronik alet çöplerimizin küçük bir parçası geri dönüştürülebiliyor... Ancak büyük bir çoğunluğu, yakılarak ve eritilerek 'çöplükte fazla yer kaplamayacak hale' getiriliyor.
Bir önceki maddede de sözünü ettiğimiz o plastik atıklar; insanların gündelik hayatta doğaya bıraktığı çöplerin tam %10'unu oluşturdukları için kendilerine özel bir maddeyi hakediyorlar.
Yüzlerce, binlerce yıl doğada geri dönüşemeyen ve buna rağmen hayatımızın her alanında kullanıp çöpe atmaya devam ettiğimiz plastiklerin bir kötü huyu daha var: Bu şeytani çöplerimiz toprakla temas ettiklerinde klorin maddesini açığa çıkarıyorlar. Yüksek derecede zehirli olan bu madde toprağa, ardından kaynak sularına karışıyor.
Evimizin neşesi olan, arada bir mıncıkladığımız o ufak ve sevimli yaratıklar için sık sık aldığımız o 5 kiloluk kedi kumları var ya; ne yazık ki dünyamızın kalbine indirdiğimiz en büyük kazıklardan biri...
Kedi kumu genellikle kil madeninden yapılıyor. Kil ise ancak dünyadaki en zararlı madencilik tekniklerinden biri yardımı ile çıkarılabiliyor: açık maden ocakları ile.
Modern yaşamın en büyük gereği haline getirdiğimiz sentetik ilaçlar 'şıp diye' baş ağrımızı geçiriyor ya da öksürüğümüzü kesiyor ya... O ilaçların boşaltım sistemi ile vücudumuzdan attığımız kalıntıları, pek de kolay kolay yok olmuyorlar aslında.
İdrarımız ya da dışkımızla lağımlara, oradan toprağa karışan sentetik kalıntılar, eninde sonunda doğal su kaynaklarına kadar ulaşıyorlar. Ve hayvanlar bu suları içtikleri için; bu kalıntılar doğal yaşamda saçmasapan etkilere sebep oluyorlar.
Prozac kalıntıları ile dolu bir suyu içen dişi ineklerin üreme yeteneklerinin yok olması gibi.
Veya östrojen kalıntısı dolu bir suda yüzen erkek balıkların doğum yapması gibi.