Hiç tırnaklarınızla kazıyarak ulaştığınız bir noktadan, sırf birileri size "gıcık" oluyor diye geriye fırlatıldığınız oldu mu? Eğer bir beyaz yakaysanız, bununla karşılaşmamış olmanız neredeyse imkansız. Ayşe Balıbey Tanıl'ın romanı Her Şeyin Başı Merkür, işte o birilerinin size "gıcık" olmasından sonra yaşananları ele alıyor. Eğer yeterince kendinize inanıyorsanız, yeterince sabırlıysanız eh bir de biraz da inatçıysanız yapamayacağınız hiçbir şey olmadığını kitaplaştırıp önünüze koyuyor. Bunu eğlenceli ve samimi uslubuyla birleştirip, üstüne o her şeyi başaran kadın sosunu da ekliyor.
Savaş muhabiri olmak için yola çıkıp astroloji köşesi yazanlar iyi bilir; zafere giden yolda kaderinizse gülmeyi, kaderinizse çekmeyi öğrenirsiniz. Her Şeyin Başı Merkür, bu samimiyet ve ilgi çekiciliğiyle şimdiden herkesin favorisi oldu.
Çalışkan bir öğrenci olan Elif Akay, gazeteciliği bitirince Ortadoğu savaş muhabiri olmayı beklerken kendini astroloji bölümünde burç yazarken bulur. Üstelik yıllarca gazetenin burç sayfasını yere serip üstünde salçalı ekmek yemiştir, ne aslanı bilir ne kaplanı. Zalım yayın yönetmeni, şuursuz beyaz yakalı iş arkadaşları ve yalaka müdürüyse ızdırabına tüy dikecektir.
Ama Elif'in Pes deyince aklına sadece Barcelona geldiği için asla pes etmez. Kolları sıvayıp hepsinin hakkından gelmeye ant içer ve eğlenceli bir yolculuk başlar. En büyük desteği ise, iş yerinde tanıştıkları ve ilk andan beri didiştiği şaşkın, sevimli Optik Fırat'tan alır.
Elif'in hayat mottosuysa şudur; Kimse sanmasın kendini hint kumaşı, bir gün gelir biri vurur makası!