HABER

Hiç bitmeyen enerji yanlışlıkla keşfedilmiş olabilir mi?

Hayır ama yine de pil ömrünü aklımıza hayalimize sığmayacak kadar uzatan bir yöntem bulunmuş olabilir.

Hiç bitmeyen enerji yanlışlıkla keşfedilmiş olabilir mi?

Rick T Cartman / Mynet Haber

Öncelikle başlıktaki aşırı ucuz ‘dikkat çekme’ taktiğimiz için özür dileriz.

Websitelerinde hakikaten böyle başlıklar kullanılmasının sonuca etkisi var mı diye test etmek istedik; sonuçları birkaç güne görürüz…

Aslında her şey enerjiyi aşırı ucuz, hattâ mümkünse bedava şekilde elde etme isteğimizden kaynaklanıyor. Günümüzün öncül enerji biçimi elektrik tabii, ama insanlığın bu ütopyası çok daha öncelere dayanıyor, çok daha temel enerji biçimlerine kadar uzanıyor.

Termodinamik yasalarına göre sonsuz enerjinin mümkün değil.

Termodinamik yasaları, insanlık tarihine baktığımızda çok yeniler. Bu yüzden insanlar yüzyıllar boyunca daimi hareket edebilen makinelerin peşlerine düştüler.

Örneğin Hintli matematikçi İkinci Bhaskara, kendi icat ettiği tekerin herhangi bir enerji yüklemesi yapmadan sonsuza kadar dönebildiğini iddia ettiğinde takvimler 1150 yılını gösteriyordu. Bhaskara’nın tekerini, 13. yüzyılda Fransız bilim insanı & sanatçı Villard de Honnecourt’un tasarımları izledi. Pierre Pelerin de Maricourt isimli Fransız bilim insanıysa işin içine manyetizmayı katarak bir demir küreyi sonsuza kadar döndürebildiğini iddia etmişti.

Manyetizmayı kullanmak zekiceydi, kabul. Tabii mıknatıslar da biter, ancak o henüz bunu bilmiyordu.

Leonardo Da Vinci de epey kafa yordu.

Sonsuz enerji kavramı Da Vinci’nin de aklını çelmişti; tasarımlar yaptı, tekerlek üzerinde defalarca denedi. Olmadı. Mark Anthony Zimara’nın 16. yüzyılda ‘kendi kendini üfleyen rüzgar gülü’ fikri ise, kelimenin tam anlamıyla -kimse kusura bakmasın- saçmaydı.

1812’de Amerikalı Charles Redheffer, diğer makinaları sonsuza kadar şarj edebilen bir jeneratör icat ettiğini duyurdu; o jeneratörün başka bir makinayla şarj edildiği ortaya çıktı. 1870’de bir başka Amerikalı E.P. Willis’in sonsuz döngü makinası bilim adamına çok paralar kazandırdı, sonra ortaya çıktı ki o da başka bir alet tarafından şarj ediliyordu.

Bunun bugün mümkün olmadığını baştan söylemiştik; ama mevzu Tesla olunca dikkat kesiliyoruz.

Çünkü bugünkü teknolojileri 1900’lerin başında icat eden, Philadelphia’da teleportasyon deneyini başarıya ulaştırdığı dedikoduları dolanan birinden, -açık konuşalım; 20. yüzyılın en büyük dehasından bahsediyoruz.

Nikola Tesla ortaya bir tasarım veya prototip koymadı. Yalnızca ‘kendi enerjisini kendi üreten’ makinaların canlı bir organizma gibi işleyeceğini, kendi ‘madde’sinden besleneceğini ve bunun ileride en ideal enerji kaynağı olacağını öne sürdü.

Maddeden beslenmek? Anti-madde? Hayalet parçacık
Bir kere daha bravo Nikola Tesla... Ağzımız açık, hayatını okuyoruz.

Türkiye’de de bir ‘sonsuz enerji’ iddiası ile karşılaştık :/

2006’da ülke gündemini meşgul eden bu iddia gerçekten de trajikomikti.

Çağın buluşu olarak kamuoyuna duyurmalar, yakıt gerektirmeyen bir kuvvet makinası olarak tanıtmalar, bunun yanı sıra bilimsel olarak hiçbir şekilde altını doldurmamalar. Patent başvurusu 2010 yılında Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş. tarafından geri çekildi, mevzu kapandı.

Görünen o ki, bir süre daha termodinamik yasalarını çiğneyemeyeceğiz. En azından şu piller bu kadar erken bitmeseydi?

Bu problemimiz de California Üniversitesi’ndeki bir araştırmada tesadüfen bir yanıt bulmuş olabilir. Çünkü üniversitede Mya Le Thai’nin başını çektiği araştırma ekibi, nanotellerden 200 bin defa doldurup boşaltılabilen ve hiçbir şekilde kapasite kaybına uğramayan bir pil üretmeyi başardılar!

Bugün iyi gidiyor dediğimiz bataryalar ortalama 5 bin - 6 bin defa dolup boşalabiliyorlar; çünkü kapasitelerinden kaybediyorlar, nihayetinde de telefonumuzun, bilgisayarımızın bataryasını değiştirmek zorunda kalıyoruz. Bu açıdan baktığımızda 200 bin defa kapasite kaybetmeden şarj edilebilme özelliği; gerçekten büyüleyici!

Nanotel: Saç telinden binlerce kat daha ince.

...ve muhteşem bir elektrik depolama / iletme kapasiteleri var. Ancak bu kadar ince oldukları için, şarj ederken kırılıyorlar, defalarca şarj edilmeye olanak vermiyorlar.

California Üniversitesi ekibi, bu problemin üstesinden kendi sözleriyle ‘tesadüfen’ gelmişler. Altın nanotelleri önce manganez diokside batırmışlar, sonra da pleksiglas’a benzer bir jel ile kaplamışlar. Amaçsız olarak gerçekleştirdiklerini söyledikleri bu eylem sayesinde nanotellerin kırılganlığı ortadan yok olmuş!

Nanoteller altından yapılıyor.

O yüzden bu tür pillerin şimdlik cep telefonlarımıza girebileceklerini sanmıyoruz. Ama eğer altından başka bir maddeden de aynı sonucu alacak olurlarsa; yakın gelecekte neden olmasın?

BONUS: Bu da konuyla ilgili eğlencelik videomuz olsun.

Aslında bir enerji içeceğinin reklamı olan bu video Murphy kanunlarından ve kedilerin hep dört ayak üstüne düşmesinden ilham alarak sonsuz enerjiye gerçek dışı ama bir o kadar da komik bir yaklaşım sunuyor.

_Kaynaklar: iflscience.com, wikipedia.org_

En Çok Aranan Haberler