SİLİVRİ Cezaevi’nde geçirdiği kalp krizi sonucu ölen emekli Piyade Binbaşı, MİT Asya Bölgesi Başmüşaviri Kaşif Kozinoğlu’nun cezaevinde hazırladığı yazılı savunması, Odatv davasının görüleceği İstanbul 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin dosyasına girdi. Kozinoğlu 10 sayfalık savunmasında “Cezaevinde yatmak devlet görevi ise kabulümdür. Ancak komplo sahiplerinin iddiaları ile yargısız infaz edileceksem ve başkasının suçunu üstlenmeye zorlanacaksam bunu kabul etmem mümkün değildir” dedi. Kozinoğlu’nun savunması ve avukatına yazdığı mektup, ölümüyle ilgili soruşturma sürdüğü gerekçesiyle, mirasçılarına verilmemiş ve bu konuda gizlilik kararı alınmıştı. Avukatlarının gizlilik kararının kaldırılması talebi, dün mahkeme tarafından reddedildi. Ancak Kozinoğlu, savunmanın bir kopyasını daha önce avukatına vermişti. Davada Soner Yalçın, Doğan Yurdakul, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Coşkun Çakır ve Sait Çakır’ın avukatlığını yapan Hüseyin Ersöz, Kaşif Kozinoğlu’nun avukatlarından aldığı savunmayı Soner Yalçın’ın tutukluğuna itiraz dilekçesine ek olarak koydu. Böylece Kaşif Kozinoğlu’nun savunması 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyaya girdi. Kozinoğlu’nun savunmasında özetle şunlar yer aldı:
“Oda TV’den elde edilmiş bir bilgisayarda var olduğu iddia olunan bir klasörde yer almış dokümandaki belgeleri benim sağlamış bulunmam mümkün değildir. Ben hiçbir gazeteciye bu türden veya başka bir belge temin etmedim. Bu davada yargılanan sanıklardan hiçbirini tanımam. Soruşturma evrakı kapsamında benim bu kişilerle irtibatımı gösteren hiçbir belge yok.
MİT, Çakıcı ve Çatlı’yı kullandı
Ben istihbaratçıyım. Bana MİT Müsteşarlığı görev verir, ben kişilerle irtibata geçerim. Sayın Müsteşar’ın ve diğer MİT mensuplarının Abdullah Öcalan ile görüştüğünü tüm gazeteler yazdı. Biz istihbaratçıyız, bu nasıl suç olabilir? Ancak kesin ve net söyleyebileceğim tek husus; ne Alaaddin Çakıcı’yı, ne Abdullah Çatlı’yı ne de iddianamede adı geçen diğer şahısları istihbari maksatla dahi olsa benim kullandığımdır. Bu kişiler, ben teşkilata girmeden önce bazı MİT mensupları tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Ben bu kişileri ne tanırım ne de kullandım.
Sabancı suikastıyla ilgili olarak Genelkurmay Savcılığı’ndaki soruşturmada, benim de adım olduğu tamamen yalandır ve Genelkurmay Savcılığı’ndan sorularak anlaşılabilir. Ayrıca Çiller Özel Örgütü diye tanımlanan bir örgüte yönelik iddialar da yer almaktadır. Tansu Çiller zamanın başbakanıdır. Ben iddia edildiği gibi MİT’te kontrterör merkezinde hiç çalışmadım ve bu bölümde eğitim vermedim.
Azerbaycan’la ilgim yok
Azerbaycan darbesinin örgütleyicilerinden olduğum da külliyen yalandır. Benim ne yaptığım, teşkilatımda kayıt altındadır. Ama ben bu dava kapsamında sanık yapılarak, iddiadan öteye geçemeyen suçlamaların Genelkurmay ve MİT’ten sorulması halinde belgeli olarak iftira oldukları açığa çıkacaktır.”
Gülen’in okullarını kapatmadım
KAŞİF Kozinoğlu’nun savunmasında Fethullah Gülen’in okulları ile ilgili şöyle bir bölüm yer alıyor: “Özbekistan’a ilk kez 1998’de gittiğimde Fethullah okulları zaten kapatılmış ve yenilerinin açılması da yasaklanmıştı. Özbekistan’da kapatılmış okulların müdürü Mustafa Aydın, Afganistan okullarında görevlendirilmişti. Bu okullara elektrik ve su sağladım. Bu okulları kapatmadığım gibi aksine orada tek Türk okulu olduğundan kollayıp ihtiyaçlarının karşılanmasını sağladım.”
Aydınlık’ta tam tersini söylemişti
Kozinoğlu, Aydınlık Gazetesi’nde yer alan ve kendisine ait olduğu iddia edilen mektuplarda ise tam tersi olarak şunları söylüyordu: “Fethullah Gülen okullarında görev yapan personel, gerekirse eşinin başını açar. Çok az maaş aldıklarını ifade ederler. Lüks içinde yaşarlar. Gerektiğinde içki de içerler. Fethullah Gülen’in okullarını kapatan ülkelerin “kapatma” nedenlerinin metinleri yayınlanırsa bu Fethullah Gülen için ağır bir darbe olur. Dünya genelinde 800’e yakın Fethullah Gülen okulu vardır. Fethullah Gülen tek başına Apo gibi! Yani kendisinden sonra bir 2’nci şahsın olmasına izin vermeyen bir kişilik. Fethullah Gülen neden ABD’ye gitti? Cemil Çiçek Adalet Bakanı iken ‘Türkiye’ye dönebilir’ demesine rağmen neden hâlâ Türkiye’ye dönmüyor? Dönecek mi? Dönecekse ne zaman dönecek?”