Hipertansiyon tedavisinde tuz tüketiminin oldukça önem taşıdığını söyleyen konunun uzmanları, gün içinde vücudun ihtiyacının 35 katına denk gelecek oranda tuz tükettiğimizi söylüyor. Hipertansiyon tedavis için tuz tüketiminin azaltılması gerektiğini belirten uzmanlar, hipertansiyon belirti vermeyen bir hastalık olduğunun altını çizdi.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesinde hipertansiyon konulu panel düzenlendi. Öğrencilere bu alandaki bilgilerini aktarmak üzere yapılan panelin moderatörlüğünü Prof. Dr. Levent Güngör üstlendi. Panelde, İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Nurol Arık ve Türk Kardiyoloji Derneği Önceki Başkanı ve Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin konuşmacı olarak yer aldı. Konuşmacılar hipertansiyonun önemli bir halk sağlığı sorunun olduğunu ve birçok hastalığa sebep olan etmenler arasında yer aldığını vurguladı. Hipertansiyonun önlenmesinde yaşam tarz düzenlemelerinin yanı sıra tuz tüketiminin azaltılması gerektiğine değindiler.
İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Nurol Arık, “Hipertansiyon yaygın bir halk sağlığı sorunudur. Özellikle ülkemizde her 3 erişkinden bir tanesi hipertansif. Hipertansif önemli bir halk sağlığı sorunu çünkü kalp hastalıklarının ve inmelerin yaklaşık yarısından kontrolsüz hipertansiyon sorumlu. O yüzden toplumsal bazda kan basıncı kontrolünün çok büyük önemi var. Bu konuda tüm dünyada ve ülkemizde bazı eksiklikler var. Hastaların pek çoğu kan basıncı yüksekliğinin farkında değil. Farkında olanların bir kısmı da düzgün ilaç kullanmıyor. İlaç kullananlarında pek çoğunun kan basıncı kontrol altında değil. Bu hastalığın tedavisinde iki yöntem var. Birincisi yaşam tarz düzenlemeleri ikincisi ilaç tedavisi. Yaşam tarz düzenlemeleri gurubunda kilo verilmesi, sigaranın bırakılması, ağır alkol tüketilmesinin önlenmesinin yanı sıra tuz tüketiminin azaltılması var. Türkiye çok tuz tüketen bir ülke günlük tüketim yaklaşık 15-16 gram civarında. Günlük ihtiyaç yarım gram civarında. Biz günlük ihtiyacımızın yaklaşık 35 misli tuz tüketiyoruz. Bunun önlenmesi kritik önem taşıyor. Bu anlamda sağlık otoritesinin çalışmaları var. Genel olarak tuz kullanımının sınırlanması konusunda. Hepimiz de bu konuda duyarlı olmalıyız. Hafif orta derecede bir tuz kısıtlamasının hem hipertansiyonu önlediği hem kan basıncının kontrolünü kolaylaştırdığını biliyoruz. O yüzden tuz kısıtlaması toplumsak önem taşıyor” diye konuştu.
Eski Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı ve Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin ise, “Yüksek tansiyon birçok hastada belirti vermiyor. Kendilerini hasta olarak addetmiyorlar çünkü normal günlük yaşantısını sürdüren insanlar bunların çoğu. Neredeyse yarısı hiç belirti vermeden tansiyon olduğunu bilmeden yaşıyor. Tansiyon hem kısa vadede hem de uzun vadede vücutta sorunlara yol açan bir durum. Bunun erken ve hızlı soruna yol açması nadirdir. Beyin kanaması yapması, ani kalp yetersizliği yapması, şiddetli nefes darlığı yapması gibi durumlar oldukça seyrek görülür. Esas büyük problem sessiz olarak damarları etkilemesi damarları bozması, kalp damar hastalıklarına böbrek hastalığına, göz hastalığına sebep olmasıdır. Yani kalp yetersizliği yapabilir. Kalp krizine yol açabilir. Böbrek yetersizliği yapabilir. Körlüğe ve görme bozukluklarına sebep olabilir. Ayak damarlarında sorunlara yol açabilir. Erkeklerde cinsel fonksiyon bozukluğuna yol açabilir. Aklınıza gelebilecek damarla ilgili her yerde tansiyon olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu yıllar içinde çok uzun vadede ortaya çıktığı için birçok insan bunun sebebinin yüksek tansiyon olduğunun farkına bile varmaz. Yaşam tarzını olumlu yönde değiştirmek daha düzgün beslenmek, daha zararlı etkenlerden uzak yaşamak, egzersiz yapmak, gerekir. Beslenme ile tansiyon arasında da doğrudan ilişki vardır. Tuz tüketimini artırmak aşırı yağlı yüksek kalorili tüketmek tansiyon yüksekliğini daha da artırabilir” şeklinde konuştu. (İHA)