Hipertansiyon nedeniyle vücutta yaşanan değişimler, tek başına bir hastalık olarak isimlendirilemez. Ancak bu değişimler klinik bir durum olarak değerlendirilip önlem alınması çok önemlidir. Burada en önemli husus, kan basıncının yükselmesiyle hipertansiyonun farklı olaylar olduğunun bilinmesidir. Kan basıncının her yükselmesi hipertansiyon değildir.
Aslında hipertansiyonun hiçbir belirtisi yoktur. Klinik açıdan hipertansiyon tamamen sessiz gider. Bu nedenle yabancı literatürde sessiz ölüm adı verilir.
Baş ağrısı, çarpıntı, sıkıntı hissi gibi çeşitli şikayetlerin hipertansiyonun kendisiyle hiçbir ilgisi yoktur. Bunlar kan basıncının yükselmesine sebep olan ayrı patolojilerdir. Hipertansiyona özgü belirti yoktur.
Hipertansiyon hastalığının önemli bir kısmı, herhangi bir sebebin bulunmadığı klasik hipertansiyon hastalığıdır. Burada olay büyük ölçüde damarın yaşlanmasıyla ilgilidir. Damarın yaşlanması ve buna bağlı ilave sebeplerle kan basıncının yükselmesiyle ortaya çıkar.
Böbrek hastalıkları, böbrek damarlarındaki daralmalar, böbrek üstü bezlerindeki değişiklikler, uyku apnesi, psikolojik rahatsızlıklar, polikistik over sendromu gibi rahatsızlıklar hipertansiyonun sebepleri arasında sayılabilecek faktörlerdendir.
Hipertansiyon her yaşta görülebilir. Ama asıl büyük sıklığını 40 yaşın üzerinde göstermeye başlar ve yaşla birlikte sıklığı giderek artar. Oldukça yaygın bir tablodur.
Dolayısıyla hipertansiyon yaşla giderek sıklığı artan ve buna bağlı olarak komplikasyonları artan bir klinik tablodur.
Hipertansiyonun temeldeki riskleri, damardaki yıpranmanın sebep olduğu kimi olaylardır.
Bunların başında, kalp damarlarında yapılan değişiklikler sonucunda kalp krizine ve yetersizliğine yol açan bir dizi olaylar, büyük damarlarda ortaya çıkan yıpranma sonucunda aeort anevrizmaları ve yırtılmaları, beyin damarlarında tıkayıcı ve kanayıcı tipteki inmeler, önemli ölçüde böbrek ve bacak damarlarının tıkanmasıyla ilgili hadiselerdir.
Hipertansiyonu kan basıncına bağlı olarak sınıflamamak en doğrusudur. Hipertansiyon, yarattığı risklere bağlı olarak sınıflandırılması daha doğru olan bir hadisedir.
Risk faktörleri arasında, sigara, kan yağlarının yüksekliği, şeker hastalığı gibi faktörler rol oynar. Kalp kaslarının kalınlaşması, damarlarda gördüğümüz kimi değişiklikler, böbreklerde ufak protein kaçaklarıyla kendini gösteren böbrek hasarı belirtiler görülür. Bunlar klinik bir tablo haline geldiğinde, hipertansiyon farklı bir aşamaya geçmiş demektir.
Hipertansiyona sebep olan hastalıklar arasında temelde böbreğin kendi fonksiyon bozuklukları, böbrek damarının darlıkları ve uyku apnesi en önemli yer tutan faktörler arasındadır.
Hormonal sebepler genellikle çok daha az görülür durumdadır. Bunların içerisinde, yaşla birlikte artan böbrek fonksiyon bozukluğu, gerek sebep gerekse sonuç açısından büyük önem taşır.
Diyabet ve hipertansiyon, diyalize yol açan böbrek hastalıkları için en önemli iki sebep durumundadır. Uyku apnesinin kendisini tedavi etmeden de hipertansiyonu çözmek çok zordur.
Hipertansiyondan korunmak için sağlıklı yaşam koşullarının dışında fazla bir şey yapmaya gerek yoktur.
Sağlıklı bir kiloyu muhafaza etmek, bitkisel ağırlıklı beslenmeye önem vermek, tuz kısıtlamasını ciddiye almak, düzenli egzersizler yapmak ve stresle mücadele yöntemlerini öğrenmek en önemli faktörler arasındadır. Burada en önemli nokta tuzdan kaçınmaktır. Özellikle de endüstriyel kaynaklı tuzdan kaçınmaya dikkat etmek gerekir. Peynirin, salçanın, turşunun içindeki ve evimize işlenmiş olarak giren tüm besinlerdeki tuzların tüketilmemesi hipertansiyondan korunma noktasında büyük rol üstlenir. Bunları tüketmek evdeki yemeklere tuz atmaktan bile daha risklidir.
Hipertansiyonun ilaçlı ve ilaçsız tedavi yöntemleri olmak üzere iki tipi bulunmaktadır.
İlaçsız tedavide sağlıklı yaşam tarzına dönüş, tuzdan kaçınma ve düzenli egzersiz yapılır. Bunun yetmediği durumlarda ilaç tedavisine başvurulur. İlaç tedavisi ile kan basıncını, sağlıklı olduğu değerlere kadar indirmek amaçlanır.
Hipertansiyon hastasının dikkat etmesi gereken birinci faktör tuzdur. Özellikle endüstriyel kaynaklı tuza dikkat edilmesi gerekir. Hazır olarak eve giren her ürünün içinde tuz vardır. Hazır ayranların içerisinde yüzde 1 oranında tuz vardır. O yüzden tuzla mücadele hipertansiyon hastalığı için önemlidir.
Bunun yanı sıra düzenli bir egzersiz programı, ideal kiloya yakın ve sağlıklı bir diyet önem taşıyan diğer faktörler arasındadır.
Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçların yan etkileri oldukça sınırlıdır. Ancak en yaygın kullanılan ilaçlardan idrar sökücülerin, zaman içerisinde vücuttan kimi minerallerin kaybolmasına yol açarak problem yaratması ihtimali vardır.
Onun dışında kalan ilaçların yan etkileri genellikle oldukça önemsizdir. Doz oynamasıyla ya da ilacın değiştirilmesiyle kolayca çözülebilecek niteliktedir.
Hipertansiyon tedavisinde başarısızlık nedenleri, yaşam tarzına dikkat etmemek ve ilaç tedavisine bağlı başarısızlık sebepleri olarak nitelendirilmektedir.
Yaşam tarzına dikkat etmemekteki başarısızlık sebeplerin başında tuz diyetine dikkat edilmemesi ve gerektiğinden fazla tuz atılması gelir.
İlaç tedavisinde başarısızlık sebeplerinden bir tanesi ise, ilaç uyumunun düzenli olmamasıdır. Hipertansiyon hastalarının 3'te 2'si, haftada en az 1 veya 2 doz ilaçlarını unutur.
Hipertansiyon tedavisinde dikkat edilmesi gereken durumların başında, yaşam tarzına dikkat edilmesi, tuz diyetine ve egzersizlere dikkat edilmesi, kilonun muhafaza edilmesi ve düzenli ilaç kullanımı önemlidir.
Hipertansiyon hastalarının doktorla ilişkisini sürdürmesi gerekir. Belirli düzende kontrollere gidilirse uzun vadede hipertansiyonun yaratacağı sorunlar giderilebilir.
Hipertansiyon tedavisinde, bitkisel ilaçların pratik olarak hiçbir yeri yoktur. Özellikle tansiyon yükseldiğinde limon suyu içmek ya da sarımsak yemek gibi adetler sıklıkla kullanılır. Sarımsak, kısa süreli kan basıncı düşüşüne yol açmaktadır ancak bu uzun vadede tedavi olarak kullanılabileceği anlamına gelmez.
Bunun dışında ortalıktaki çeşitli bitkisel ürünlerin hiçbirinin hipertansiyon tedavisinde bir etkinliği yoktur.