Tansiyonun normal değeri kişiden kişiye değişiklik gösterse de büyük tansiyonun 120-130, küçük tansiyonun 70-90 arasında arasındaki değerleri standart olarak kabul edilir.
Hipotansiyon değerleri 90/60 mmHg (9'a 6) ölçümünden daha düşük olan kan basıncıdır. Tansiyon düşüklüğü genellikle aniden ortaya çıkar. Bununla birlikte tansiyon yüksekliği sorunu yaşayan insanların sayısı daha fazladır. Doktorlar düşük tansiyonun daha sağlıklı bir durum olduğunu vurgulamalarına rağmen, altında yatan nedenin de mutlaka araştırılması gerektiğini savunurlar.
Oturma, yatma gibi pozisyonlardan aniden ayağa kalkınca hissedilen baş dönmesinin nedeni tansiyon düşüklüğüdür. Vücut birdenbire değişen yeni pozisyona uyum sağlayamazsa ortostatik hipertansiyon ortaya çıkar. Birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar etkileri sürer. Bir süre dinlenme ile geçer.
Yemek yedikten sonra kan basıncında oluşan ani düşme sonucu ortaya çıkan tansiyon düşüklüğü postprandiyal hipotansiyon olarak adlandırılır. Genellikle yaşı ilerlemiş kişilerin karşılaştığı tansiyon çeşididir.
İki temel nedene dayanır. İlki uzun süre ayakta kalmaktır. İkincisi ise korku, üzüntü gibi istenmeyen duyguların yaşanması sonucu kan basıncının aniden düşmesidir. Tansiyon düşmesine bağlı olarak hastanın dış görünüşünde meydana solgunluk en belirgin belirtisidir. Tansiyonun düşüklüğü ile birlikte nabız da düşer. Genellikle genç yaşlarda görülür.
Kaza, yanık, zehirlenme,alerji, enfeksiyon, karaciğer rahatsızlıkları, şiddetli böbrek hastalıkları, travmalar, iç kanamalar, pankreas iltihabı, ishal, bazı ilaçlara karşı gösterilen reaksiyonlar gibi durumlar sonucu aniden gelişir. Hayati organlara yeteri kadar kan gitmediği için ortaya çıkar. Düşen kan basıncının kendi kendine düzelmesi söz konusu değildir. Acil bir şekilde tedavi edilmesi gerekir. Yaşamsal risk oluşturur.
Kalp yetmezliği, geçmişte yaşanan kalp krizi, bradikardi, kalp kapağı hastalıkları kalbin yeteri kadar kan pompalamasını engeller ve tansiyon düşüklüğü sorununu ortaya çıkartır. Kalp rahatsızlıkları sonucu kan basıncı yeterli seviyeye ulaşmaz ve bu da tansiyonu etkiler.
Tiroid ve böbrek üstü bezlerinin az çalışması nedeniyle hormon salgılamasının azalması da düşük tansiyon sorununa yol açar. Tiroid bezinden salgılanan hormonlar kan basıncı ve kalp atışını düzenlemeye yardımcı olan hormonları salgılar. Yine böbrek üstü bezlerinden salgılanan hormonların düşüklüğü kan basıncının da düşmesine neden olur.
Gebelikte kan damarlarında oluşan genişleme kan basıncını doğrudan etkiler ve tansiyonun düşmesine neden olur. Gebelik sırasında hormonlardaki düzensizlikler de tansiyonun düşmesi ile bağlantılıdır. Genellikle korkulacak bir durum değildir. Doğum sonrası tansiyon normale döner.
İlaç ve besin alerjisi, böcek sokması gibi durumlar sonucunda ortaya çıkan anflaksi de tansiyonu düşürür. Anaflaksi, ciddi bir durumdur, aniden başlar ve bütün organları tehdit edecek düzeyde bir hal alabilir.
Yaralanmalar veya iç kanama nedeniyle kan kaybı yaşamak, kan miktarını düşüreceği için paralel olarak kan basıncını da düşürür. Kan kaybı sonucu da hipotansiyon sorunu oluşur.
Dehidrasyon vücudun susuz kalmasına verilen isimdir. İshal, kusma, idrar söktürücü ilaçların kullanımı, aşırı terlemek, aşırı egzersiz yapmak, fazla alkol alımı gibi vücudun susuz kalmasına yol açan etkenler de tansiyon düşüklüğüne neden olur.
Yüksek tansiyon, parkinson ve depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar ile diüretik ilaçlar da tansiyonun düşmesine yol açabilir.
Anemi nedeniyle ortaya çıkan kan hacmindeki azalma tansiyonu düşüren etkenlerden biridir. Tansiyon düşüklüğüne bağlı olarak göz kararması, baş dönmesi, bayılma gibi sorunlar da ortaya çıkar.
Otururken veya yatarken kan bacaklarda toplanır. Ayağa kalkınca bu kan birden yukarı çıkamaz ve tansiyon düşer. Sık rastlanan bir sorundur. Vücut yeni pozisyonuna alışınca tansiyon da dengelenmiş olur.
Şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet genellikle yüksek tansiyon ile ilişkilendirilir. Oysaki tansiyon düşüklüğüne de neden olan rahatsızlıklardan biridir.
Tansiyonun düşmesi ile ilgili belirtiler bir veya birden fazla olabilir. Aşağıdaki belirtilerin yanı sıra tansiyonun aşırı derecede düşmesi sonucunda şoka girilmesi söz konusu olabilir.
Hipotansiyon sorunu hastanın şoka girmesine neden olabileceği için tanısı mutlaka konulması gereken bir durumdur. Tanı için uygulanan bazı işlemler vardır.
Hipotansiyon tedavisinde öncelikle tansiyonun düşmesine neden olan etkenin bulunması gerekir. Tedavi bu nedeni ortadan kaldırmaya yönelik yapılır. Tansiyon düşüklüğü ile dahiliye doktorları ilgilenir. Ancak tansiyon düşüklüğünün altında yatan neden, başka bir doktorun tedavi programına dahil olmasını gerektiriyorsa, çalışma birlikte yürütülür.
Vücudun susuz kalmasına bağlı ortaya çıkan tansiyon düşüklüğünün tedavisi alınan sıvı miktarının artırılmasıdır. Öncelikle her gün düzenli olarak su tüketilmesi tavsiye edilir. Sıvı alımında esas olan sudur, çay, kahve, meşrubat türü içecekler suyun yerini tutmaz. Ayrıca vücuttan suyun atılmasına neden olan alkol kullanımı söz konusu ise bu alışkanlığa son verilmelidir.
Tansiyon düşüklüğü kullanılan ilaçlara bağlı olarak ortaya çıkmış ise bu ilaçların düzenlenmesi gerekebilir. Doktor, ilaç değişikliğine giderek daha az yan etkileri olan bir ilacın kullanımını önerebilir. Özellikle hipertansiyon ilaçları dozları fazla geldiği zaman hipotansiyona neden olur. Tansiyon düşüklüğü ilaçlardan kaynaklı bir sorun ise, ilacın hekime danışılmadan kesilmesi, uygulanan diğer tedavi programını aksatacağı için tavsiye edilmez.
Kansızlık, tansiyon düşmesinin en önemli nedenlerinden biridir. Böyle bir durumda vücuttaki kan miktarının yeterli seviyeye getirilmesi tansiyonun normal seyrine dönmesini sağlar. Tedavi aneminin şiddetine bağlı olarak uygulanır. Bu tedaviler içerisinde ilaç tedavisi, beslenmenin yeniden düzenlenmesi, kan nakli gibi seçenekler vardır.
Aniden ayağa kalkınca veya gebelikte ortaya çıkan tansiyon düşüklüğünün tek tedavisi dinlenmektir. Kısa süreli bir dinlenme sonrası tansiyon normal haline döner. Ani hareketler sırasında sürekli tansiyon sorunu yaşayan kişilerin hareket ederken daha temkinli davranmaları önerilir.
Gerek tiroid gerekse böbrek üstü bezlerine bağlı olsun, her iki durumda da hormonların düzenli çalışması için gereken tedavilerin uygulanması, tansiyonun düşmesinin de önüne geçer. Hormonlar vücudun sistemli çalışması için gerekli yapılardır. Eğer sorun hormonlardan kaynaklanıyor ise ilgili doktora yönlendirme yapılır.
Tansiyon düşüklüğünün kronik hale geldiği vakalarda tansiyon veya kan akışını düzenleyen ilaçların kullanımı yoluna gidilebilir. Bunun için bir süre tansiyon takibi yapılır. Takibin ardından çıkan tabloya göre ilaç tedavisine başlanır. Özellikle ilerleyen yaşlarda ilaç kullanımına gidilebilir.
Kaza ya da yaralanma gibi bir nedenden dolayı aşırı kan kaybı sorunu oluşmuş ise hastanın acil bir şekilde tıbbi yardım ekiplerine ulaştırılması gerekir. Bu durumda kanamayı ilk yardım bilgileri dahilinde kesmekten ve gerisini uzman bir ekibe bırakmaktan başka çare yoktur.
Bu öneri yemeğin hemen arkasından tansiyon düşmesi sorunu yaşayanlar içindir. Yemeğin ardından kanın sindirim sistemine doğru hareket etmesiyle birlikte oluşan hipotansiyonu engellemek için öğünlerde tüketilen besin miktarları azaltılır. Öğünlerin porsiyonlarının küçültülmesi ile birlikte sebze yönünden zengin bir beslenme programına geçilmesi tavsiye edilir.
Kan basıncını yükselten sodyum ve yine kan basıncını düzenleyen potasyum alımı tansiyon düşüklüğü tedavisinde tercih edilen yöntemlerden biridir. Geleneksel olarak ani tansiyon düşmelerinde tuzlu ayran içilmesinin nedeni tuzda bulunan sodyumdur. Ancak böbrek rahatsızlıkları, kortizon ilacı kullanımı gibi tuz tüketiminin yasak olduğu durumlarda bu yöntemden uzak durulması gerekir.
Düşük tansiyon probleminin kronikleşmesi durumunda önerilen tedavilerden biri de varis çorabı giymektir. Bu çoraplar kanın bacaklara inmesini engeller ve bedenin üst kısmında kalmasını sağlar.