HIDIR DAŞTAN-
Dernekler, vakıflar ve meslek örgütleri aynı siyasi partilerin işleyişi gibi güven temelli, gönüllülük esasına dayalı, ekip ruhuyla çalışan, farklı düşüncelerde de olsa farklılıklarını ortak hedef süzgecinden geçirip başarıya taşıyan insanların omuz omuza, yan yana çalışması ile yürütür. Liyakat çok önemlidir, fikir üretenlerin liderlik vasıfları olanların bu özellikleri doğal kabul görür.
Geçtiğimiz hafta sonu dünyanın en büyük odalarından biri olan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın 24. Olağan Seçimli Genel Kurulu yapıldı. Seçilen delegeler ile Birlik üyelerinin de oluşacağı ve atılan her oyun çok önemli olduğu bir süreç yaşadık. 42.775 kayıtlı üyenin 16.668 sının oy kullandığı ve netice itibariyle seçime katılan gruplardan Çağdaş Demokrat Muhasebeciler Grubunun (ÇDMB) 5, Meslekte Birlik Grubunun (MB) 3 ve Bağımsız Mali Müşavirler grubunun (BMMG) 1 Yönetim Kurulu üyeliği ile sonuçlanmıştır.
Seçimin sandalye sayısına bakılarak kaybedeni ÇDMB ve kazananı da MB grubu olmuştur. ÇDMB 1 sandalye kaybederken o sandalye yaklaşık 250 oy ile MB grubuna geçmiştir. Oy sayısına göre kaybedeni ise benim de kurucularından olduğum, meslek camiası tarafından büyük umutlar beslenen BMMG olmuştur.
Seçimler her zaman kazanılan sandalye ile değerlendirilse bile bu seçimde tıpkı geçen dönem TÜRMOB Genel Kurulunda olduğu gibi meslek camiasının beklentilerini iyi analiz etmekle kalmamış; onların haklı taleplerini divana verdikleri önergelerle doğru temsilciler olduklarını gösteren Demokratik Değişim Grubu olmuştur. Verilen önergeler oy çokluğu ile ret edilse de (!) Genel Kurulu izleme fırsatı olan üyelerin takdirini alan ve son derece değerli ve takip edilen önergelerdi.
Seçim sonuçları üzerinden bir analiz yapmak gerekirse; katılımın yine düşük olduğu, çözüm bekleyen sorunların; kendilerine gönderilen kataloglardaki adaylara bakıldığında meslektaşı ikna edemeyen, seçim sandıklarına çekemeyen bir tablo olduğu söylenebilir. ÇDMB nin özellikle kampanyanın ilk günlerinde “yapacağız, edeceğiz” demekten kaçındığı ancak seçime günler kala muhalefet edasıyla dilini değiştirdiğini söylemek mümkün. Yine MB grubunun sanki siyasal iktidarla uzaktan yakından ilişkili değilmiş gibi verdiği mesajlar camianın içinde olanları gülümsetse de iyi bir demogog olduğunu gösteren Grup başkanının sert ve kavgacı dili yeni dönemin nasıl geçeceğinin de ipuçlarını vermiştir.
2015 yılının koşullarında zaruret olarak grup kurma fikri dillendirilip bana da teklif edildiğinde tereddütsüz kabul ettiğim ve kurucularından biri olduğum Bağımsız Mali Müşavirler Grubu da bir önceki seçimde olduğu gibi bu seçimde de 1 yönetim 1 disiplin üyesi çıkarmış olmasına rağmen güven tazeleyip aynı oyu alamamıştır maalesef. Elbette ki grubun Yürütme Kurulu ve Karar Organı bu sonuçları masaya yatırıp neden sonuç ilişkilerini ve yapılan hataları “şoven grup milliyetçiliği” bakış açısından arındırarak yapacaklardır. ÇDMB’den “daha demokratik, kesinlikle her aşamada birkaç kişinin etkin olduğu elit bir tabaka oluşturulmayacağı, daha katılımcı, daha şeffaf, daha liyakate dayalı ve emek verenlerin üretenlerin, katkı sağlayanların önde olacağı” gibi taahhütlerle çıktığımız bu yolda; ayrılma sebeplerinin istenmese, dilenmese de bir hastalık gibi tekrar yaşandığını gördük. Yetkili kurullarda ön seçim sürecinin nasıl daha şeffaf olabileceği konuşulmalıdır mesela. Adayların kendini ifade edip tanıtabilecekleri zaman planlaması neden yapılmadı diye sorgulanmalıdır. Oy verecek meslektaşa giden katalog çok çok önemlidir. Her ilin birbirinden kıymetli olduğu düşüncesine katılmakla beraber hep aynı ilin adaylarının katalogda boy göstermesi grupta bazı illerin açık ağırlığı nedeniyle “hegomonya” varlığı endişesi yaratıp oy verenleri tedirgin eder ve etmiştir de. Eğitimin önemi göz ardı edilmemelidir, kimsenin eğitimini küçümsemiyorum ancak kataloğun marka üniversitelerden ve yüksek lisans yapmış adaylarla oluşması çok çok önemlidir.
En çok emek verenlerin, en çok saha ziyaretine katılanların, en çok katkı sağlayanların daha değerli olacağını ve delege listesinde daha önlerde yer alacağı söylendiğinde tüm saha ekibinin ne büyük şevkle çalıştığına şahit oldum. Ancak bahsettiğim üç koşulu sağlamış biri olarak delege listesini kimin nasıl ve hangi kriterlere göre hazırladığını öğrenme şansım olmadı. Kurucularından biri olarak delege listesinde ismini dahi bilmediğim birçok kıymetli arkadaşımın çok çok gerisinde 198. Sırada oluşum meslek siyasetine girip bu durumu gören genç arkadaşların penceresinden “emeğe saygı ve liyakatin” önemi açısından sorgulanmaya başlanırsa mesleğe ve mesleğin gelişimine katkı sağlayacak grup yapılanmalarına zarar verir diye düşünmekteyim. Her saniyesini “gizli kahraman” olarak gruba adayan birçok arkadaşımızın listelerde “köprüden önce son çıkış” uyarısı gibi seçilemeyecek yerlerden delege sıralamasında olmaları açık mesaj niteliğindedir. Örnek alınması, değer verilmesi gereken yönetici kişiliklerin; sevgi ve saygı çerçevesinde “başkaldıran, hataları eleştiren ve önerilerde bulunanlar” olması gerekenler diye gösterilmesi yerine, yozlaşmış olan günümüz çirkin siyasetinin kıymet verdiği bir grup “itaatkâr” ve “evet başkanım, haklısınız başkanım, siz ne diyorsanız o’dur başkanım” söylemlerinin analiz edilmesi gerekir diye düşünüyorum zira başarısızlığın önemli nedenlerinden biri de budur.
Yaşanan gelişmelere ve duyumlarıma dayanarak olabileceğini tahmin ettiğim bu finali önceden hissetmiş olup değiştirmek için çabalamama rağmen ne yazık ki bir sonuç alamadım. Öyle yâda böyle, bir seçim geride kalmıştır. Önümüzde üç yıl var. Bu üç yıl içinde herkesin aynaya bakıp; bunca yıl ekmek yediği, bir gelecek kurduğu ve borçlu olduğu “mesleğe ve meslektaşa” koltuk beklentisi olmadan, huzur hakkı hesabı yapmadan borcunu ödemek için çalışmak zorundadır. Özellikle altını çiziyorum hepimizin çalışıyormuş gibi yapmadan çalışması ve katkı sağlaması gerekir. Yeni maceralara girmenin doğru olmadığı ve seçime irili ufaklı birçok grup yerine birlikte mücadele ederek bu mesleğe katkı sağlanabileceği çok açıktır. (Hissikablelvuku; önsezi)