Duvarlara çizilen resimlerden bugünkü alfabelere gelene dek birçok yazı sistemi bulunmuş ve geliştirilmiştir. Bu yazı türlerinden biri de bugün geçmişe dair bilgiler veren hiyerogliflerdir. Hiyeroglifler tapınak duvarlarında, mezarlarda görülmekte ve bu yapıların inşa edildiği dönemler ve kişiler hakkında bilgiler vermektedir. En eski yazı sistemlerinden birisi olan hiyeroglifler tarihe, edebiyata, kültür ve medeniyetlere ışık tutmuştur.
En basit tanımı ile hiyeroglif antik dönemlerde keşfedilen ve kullanılan bir yazı sistemidir. Ancak bu sistem bilinen harflerden değil şekillerden oluşmuştur. Resimlerden ve şemalardan oluşmuş olan bir yazı biçimidir. Bulunduktan sonraki dönemlere de iz bırakmış ve günümüzde de geçmişe ve geçmişte yaşamış olan uygarlıklara dair birçok bilgiye bu yazı sisteminin deşifresi ile ulaşılmıştır. Hiyeroglif yazısında mantık olarak her nesnenin basitleştirilmiş olan çizimleri kullanılır. Terim olarak ise Fransızca kökenlidir. Eski Yunanca karşılığında kutsal yazı olarak ifade edilmektedir. Türkçede ise resim yazısı olarak anılmaktadır.
Hiyeroglif alfabesi yüzlerce yıl öncede kalan bir yazı sistemi olmasına rağmen 1799 yılında keşfedilmiş ve deşifre edilmiştir. Napolyon döneminde onun askerleri tarafından bulunan Rosetta Taşı sayesinde şifresi çözülen hiyeroglif yazısı bulunduktan sonra geliştirilmiş ve çok uzun süre kullanılmıştır. Fransız Filolog ve Mısır bilimci Jean F. Champollion Rosetta Taşı ya da diğer adı ile Reşid Taşı kullanarak bu yazı sistemini çözmüş ve deşifre etmiştir. Bu taş Fransız bir asker tarafından tesadüfen bulunmuş ve araştırma için enstitüye gönderilmiştir. Yapılan araştırmaların ardından taş üzerinde üç farklı dil saptanmıştır.
Hiyeroglif yazısı tarihte ilk kez Sümerler tarafından keşfedilmiş bir yazı sistemidir. Ancak Mısır uygarlığı tarafından geliştirilmiş ve birçok topluluk tarafından kullanılmıştır. Bu yazı tabletlere ve taşlara yazılan bir yazıydı. Mısır’ın papirüs bitkisinden üretilen aynı isimli kâğıdı bulması ile hiyeroglif yazısının yapısı da değişmiştir. Halkın kullandığı bu yeni hiyeroglif türün adı demotik olmuştur. İskender Mısır’ı fethettikten sonra da bir süre kullanılan hiyeroglif yazısı Mısır, müslümanların idaresi altına girdikten sonra tamamıyla unutuldu.
Birçok icadı ve uygulamayı hayata geçirerek yaygınlaştıran Sümerler, hiyeroglif isimli yazı sistemini de bulmuştur. Ancak Mısırlıların geliştirmesinden sonra Mısır hiyeroglif yazısı olarak anılmaya başlanmıştır. Birçok topluluk tarafından kabul gören hiyeroglif yazı sistemi farklı uygarlıkları etkilemiştir. Mezapotamya’da da kullanılan başka örnekleri arasında Luvi Hiyeroglifleri, Girit Hiyeroglifleri ve Urartu Hiyeroglifleri de yer almaktadır. Anadolu Hiyeroglifleri ana başlığı altında Hitit Hiyeroglifleri adı ile bilinen bu dil yaklaşık olarak beş yüz civarında işaretten ibaretti. Urartulardan kalan binden fazla yazılı belgede de Urartu Hiyeroglifleri ile yazılmış yazılar tespit edilmiştir.
Hiyeroglif sisteminde bazı işaretler 1, bazı işaretler 2, bazı işaretler ise 3 harfe ya da bir kelimeye karşılık olarak kullanılabilir. Bazı çizimlerle söylenmek istenen kelimenin anlamını tamamlamak ya da güçlendirmek amaçlanmıştır. Mısır hiyerogliflerinde 3 farklı yazım tarzı bulunmaktadır. Ağırlıklı olarak papirüslerde tespit edilen bu tarzlar şu şekilde isimlendirilmiştir:
Demotik tarz daha basit çizimlerden oluşmaktadır. Günlük yazışmalar için ya da halk arasında kullanılır. Hieratik yazılar el yazısı olarak kullanılır. Rahiplerin ve katiplerin tuttukları kayıtlarda bu yazı tarzına rastlanmıştır. Koptik tarz da Yunan harflerine Mısırlılar tarafından yapılan eklentilerle oluşmuştur.